CHP ve Halk TV anlaşmasındaki etik ihlaller

...

    CHP’nin, Halk TV ile imzaladığı anlaşmayı feshetmesini tartışırken Türkiye’deki medya ortamını gözardı etmek yanlış olur. AKP iktidarının yaygın medyanın büyük bölümünü kontrol altına almakla yetinmeyip devşirdiği, haber alma hakkının iktidar propagandasına kurban edildiği herkesin malumu. Devletin tüm olanakları, özel sektör ve belediyelerin ilanları, sponsorlukları iktidar medyasının hizmetinde.

    Alternatif, eleştirel ve konumu itibarıyla muhalif medya ise mali açıdan da cendere altında. Kamu olanaklarından mahrum edildikleri yetmezmiş gibi bir de ilan-reklam ambargoları, RTÜK ve Basın İlan Kurumu cezalarıyla karşı karşıyalar. Hal böyleyken muhalefetin sesini duyurma işlevini de üstlenen muhalif medyanın yaşamasını sağlamak demokrasi için elzem.

    CHP de bu görüşten hareketle muhalif medyayı yıllardır destekliyor. Zaten Halk TV, 2005 yılında CHP kaynaklarından kurulmuştu. CHP eski saymanı Mahmut Yıldız'ın yakınlarının, Deniz Baykal’ın varislerine karşı açtığı davada “Halk TV Şirket hisselerinin parti hizmetinde kullanmak üzere bedelsiz ve güvene dayalı olarak Deniz Baykal'a verildiği” belirtiliyordu.

     CHP’nin tek taraflı olarak feshettiği anlaşma da yeni değil. Anayasa Mahkemesi’nin 2009 yılı mali denetim raporunda bile CHP’nin “canlı yayın bedeli” olarak Halk TV’ye yaptığı ödemelerin dökümü yer alıyordu. Anayasa Mahkemesi, o yıl toplam 2 milyon 233 bin liralık ödemeden “parti tarafından karşılanmasının uygun bulunmadığı” 755 bin liranın hazineye gelir kaydedilmesine karar vermişti.

         CHP’nin Halk TV ile “reklam, kampanya videoları yayınlama, grup ve basın toplantılarının canlı yayınlanması” için yapılan ödemeler o yıllardan beri de devam ediyor, zaman zaman da çeşitli tartışmalarla gündeme geliyor. Hem artık bilebildiğim kadarıyla 5 TV kanalı, üç radyo, 18 gazete ile benzer anlaşmalar söz konusu.

     Ancak muhalif medyanın hayatiyetini sürdürebilmesi için katkıda bulunurken gazeteciliğe zarar vermemek, gazetecilik meslek etiğine uygun davranmak gerek. Fakat CHP’nin Halk TV ve diğer medya kuruluşlarıyla yaptığı anlaşmalar, etik ihlallere yol açıyor:

1-     CHP, reklam ve kampanya videolarının yayını için ödeme yapabilir, bunda sorun yok. Ama “haber” işin içine girince durum değişir. Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmaları, Grup Başkanvekilleri ile Parti Sözcüsünün basın toplantıları haberin konusudur.

2-     Siyasi etkinliklerin canlı yayımlanmasına “haber değeri”ne bakılarak karar verilir. Ama CHP etkinliklerinde “haber değeri” yerine “ödenecek para”nın belirleyici hale gelmesi gazetecilik ilkelerinin açıkça ihlalidir. Kamu yararı ilkesi çiğnenmiş olur.

3-     CHP’nin toplantılarının para karşılığı canlı yayımlandığının izleyiciye bildirilmemesi de yanlış. Gazeteler ve internetteki “Bu bir reklamdır” ya da “Sponsorlu yayın” gibi uyarılar koymadan canlı yayın yapmak izleyiciyi kandırmaktır; “örtülü reklam/tanıtım” yapmaktır.

4-     Haber ile parasal ilişkilerin bu şekilde içiçe geçmesinin meşru görülmesi, siyasi olmayan, örneğin belediyeler, sağlık, eğitim gibi konularda da para karşılığı yayın yapılması sonucunu doğurabilir. Nitekim birçok kanalda böyle “örtülü reklam/tanıtım” niteliğinde programlar ve canlı yayınlara da rastlıyoruz.

     İktidar yanlısı televizyonların Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP sözcülerinin konuşmalarını baştan sona canlı yayımlaması ve özellikle sağlık alanında paralı yayınlar yapması muhalif medyanın “paralı canlı yayınları”na haklılık kazandırmaz. Pekâlâ etik ilkeleri çiğnemeden ve parayı haber değerinin önüne geçirmeden haber televizyonculuğu yapmanın yolları bulunabilir.

  CHP’nin açıklaması hoyratça

    CHP’nin, Halk TV ile anlaşmasını feshetme biçimi problemliydi. CHP’nin bir TV kanalı ile böyle bir anlaşma yapması, yasal ve etik ise zaten bugüne değin gizli tutulmamalıydı.

    Varlığı daha önce kamuoyuna duyurulmamış bir anlaşma feshediliyorsa da içeriği ve iptal gerekçesinin de somut biçimde açıklanması gerekirdi. Ama önce noter aracılığıyla gönderilen “Fesihname”nin açıklanması, ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem’in sosyal medya üzerinden yaptığı duyuruda anlaşmanın iptal gerekçesinden söz edilmiyordu.

    Kulis haberlerini bir yana bırakırsak, feshetmenin gerekçesini Erdem’in Sözcü gazetesinde Ruhat Mengi ile yaptığı söyleşiden öğrendik:

    “Halk TV’nin maksatlı yayın yaptığını düşünüyorum. Adeta CHP tabanını ve kamuoyunu demoralize etmeyi amaçlıyormuşçasına bir yayıncılık çizgisi yürütüyor Halk TV.”

     Erdem, TV100’de de sözleşmedeki hükümlerin gerçekleşmemesi ve CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın basın toplantısının Halk TV’de canlı yayımlanmaması nedeniyle sözleşmeyi feshettiklerini söyledi.

    Erdem’in açıklamaları, bir siyasi parti ile bir haber kanalı arasında “parasal ilişki” kurmanın sakıncasını gözler önüne seriyor. Zira CHP, Halk TV’nin “yayıncılık çizgisini” beğenmediği için anlaşmayı iptal etmiş, istediği gibi yayın yapmadığı için cezalandırıyor! Açıkça bu söyleniyor.

      Aslında CHP, sadece parayı keserek de değil, açıklama biçimiyle de Halk TV’yi cezalandırıyor; hoyratça iktidar medyasının önüne atıyor. Halk TV’nin, CHP’nin ve bütün muhalefetin sesini yansıtabilen ender TV kanallarından biri olduğu umursanmıyor.

     Benim bildiğim, bir parti, bir medya kuruluşunda aleyhte ya da istemediği türden bir yayın olduğunda ona itiraz eder, karşı açıklama yapar. İletişim tekniklerini kullanarak yanıtlamak varken CHP, “Küstüm sizinle oynamıyorum”, “Sizinle ilişkiyi kestim” tavrı içine giriyor. CHP gibi bir partinin iletişim yöntemi bu olmamalıydı.

     Serhan Asker’in, “Görkemli Hatıralar” programına Antalya’da uygulanan engelleme de bir fecaatti. Döşemealtı’nın CHP’li Belediye Başkanı Turgay Genç, son anda programa çıkmaktan vazgeçtiği gibi, Kırkgöz Hanı’nda çekim iznini de iptal etti. Yine gerekçe açıklanmadı ama CHP Genel Merkezi’nin tavrıyla bağlantılı bu engelleme medya özgürlüğüne müdahaleydi.

    Dahası, CHP’nin Halk TV’ye yönelik tavrının anlaşma iptaliyle sınırlı kalmayacağını, programlara konuk olarak çıkmama, haber ilişkisi kurmama gibi sonuçları da olacağını gösteriyor. CHP, CNN Türk’e uyguladığı ambargoyu şimdi de Halk TV’ye uygulayacak gibi….

    Ayrıca CHP’nin sözleşmeyi feshetme biçimi muhalif medyayı da olumsuz etkiledi, bağımsızlıklarını ve tarafsızlıklarını iyiden iyiye gölgeledi. Sözcü’nün bir başyazıyla tepki göstermesi ve CHP’yi anlaşma imzalanan medya kuruluşlarını açıklamaya davet etmesi de bu rahatsızlığın dışa vurumuydu.

   Mahiroğlu’nun müdahalesi

   Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu, CHP ile anlaşmanın “Sayıştay denetimine tabi ve yasal” olduğunu savundu. Ama yasal olması etik olduğunu göstermez. Ayrıca daha önce defalarca örneği görüldüğü gibi yayın faaliyetiyle ilgili konularda “patron” olarak Mahiroğlu’nun konuşması, tepki göstermesi de doğru değil. “Editoryal bağımsızlık” ilkesi gereği, Mahiroğlu’nun yayın faaliyetlerine müdahale etmemesi, hiç karışmaması gerek.

    Mahiroğlu’nun, “kime hizmet ettiği belli olmayan bir karanlık genel başkan yardımcısı” diye CHP Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem’e saydırması, Halk TV’nin “tarafsız” yayıncılığını da gölgeledi. Anlaşmayla ilgili tartışmayı kişiselleştirdi, kendisi de kavganın “aktörü” oldu.

    Halk TV Haber Yayın Yönetmeni Bengü Şap Babaeker, Halk TV’deki programda CHP anlaşmasıyla ilgili eleştirileri yanıtladı; konukları Bülent Mumay ve Bahadır Özgür’ün görüşlerini de aktardı. Ancak program sonunda Mumay’ın eşinin Eren Erdem’in ekibinde olduğunu hatırlatarak, eleştirisini değersizleştirmeye çalışması yakışık almadı. Babaeker’in gazetecilik çizgisine de uymadı.

    Köşe yazarlarına haksızlık

    Anlaşılan CHP’nin medya tepkisi Halk TV ile de sınırlı değil. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, belediye başkanları ile yaptığı toplantıdan yansıyan “Köşe yazarları üzerinden parti içi meseleler tartıştırılıyor. Kimin nereden ne kadar maaş aldığını iyi biliyorum” sözleri buna işaret ediyordu.

       Ancak Kılıçdaroğlu -varsa- maaş alan isimleri ve maaş ödeyenleri açıklamayarak CHP hakkında yazan tüm köşe yazarlarını zan altında bırakmış oldu. Nitekim buradan hareketle çok sayıda gazeteci meslektaşımız hakkında olur olmaz iddialar ortaya atıldı; binlerce liralık maaş iddiaları havada uçuştu. İşin kötüsü ne olduğu belirsiz birtakım sosyal medya hesaplarındaki dayanaksız iddialar Odatv ve bazı sitelerde de haber oldu. Haksızlık daha da büyütüldü…

     Tepkilerin büyümesinin ardından ve haberlerin yayımlanmasından tam üç gün sonra CHP Doğrulama hesabından “Partimizden sözleşme karşılığı ücret aldıkları yönünde yapılan haberlerin tamamı gerçekdışıdır” gibi ne olduğunu anlatmayan bürokratik bir yalanlama geldi.

    Ama olan olmuş, geçen zaman içinde kimi yazarlar ağır suçlamalara maruz kalmıştı. Bu tahribatı ortadan kaldırmanın yolu bizzat Kılıçdaroğlu’nun meseleyi aydınlığa kavuşturması ya da hangi köşe yazarının, nereden maaş aldığını açıklaması. Eğer gerçekten böyle yazarlar varsa bunu bilmek öncelikle okurlarının hakkı. Böylece gazeteciliği kötüye kullananların ayıklanmasına katkıda bulunmuş olur.

                                                              Faruk BİLDİRİCİ / 25 Temmuz 2023

     KUTU/ Babaeker: Duyurma şekli ve zamanlama dikkat çekici

    Bengü Şap Babaeker (Halk TV Haber yayın Yönetmeni): Programda anlattım ama tekrar altını çizmek isterim. Söz konusu sözleşme, CHP'nin grup başkanvekillerinin, parti sözcüsünün ve grup toplantılarının yayınını, o yayınlar için lojistik teminini, ayrıca reklamları içeriyor.

    Sadece bizimle yapılmadığını biz biliyoruz, aslında herkes biliyor. Hangi televizyon, gazete ve internet siteleriyle yapıldığını açıklama sorumluluğu o kuruluşların ve CHP'nindir. Bu sözleşme haber, yorum, konuklarla ilgili değil. CHP'nin sözleşmeyi tek taraflı fesih hakkı vardı, saygıyla karşılıyoruz. Ancak feshi duyurma şekli, sadece Halk TV'yi kapsaması ve zamanlaması dikkat çekici elbette.

     Bunlara rağmen fesih kararına saygı duyuyoruz. Ancak pazar günkü Görkemli Hatıralar yayınından sadece birkaç saat önce yayına katılacak belediye başkanına ambargo koymak, çekim yapılacak alana yasak getirmek, 3 saatlik yayını 45 derecelik sıcaklıkta güneş altında yapmaya zorlamak sansür ve ambargo değil mi? Bizim tepkimiz, öfkemiz buna. “Biz iktidara geldiğimizde bizi istediğiniz gibi eleştireceksiniz” diyen bir partinin, hoşuna gitmeyen yorumlar nedeniyle aldığı bu kararın festival yasaklayan AKP’den ne farkı var?