POHPOHLAYAN DA NORMALLEŞTİREN DE BİZİZ

...

Kuveyt’te kraliçe var mı? Ali Ağaoğlu’nun, “Kuveyt Kraliçesine ‘S.. git’ dedim” sözleri ortaya çıkınca, gazetecilerin aklına hemen bu soru gelmeliydi.

Ama sorgulamak, söylenenlere şüpheyle yaklaşmak o kadar unutulmuş ki, Ali Ağaoğlu’nun BBC’nin çektiği Türkiye belgeselindeki bu sözleri de peşinen doğru kabul edildi; tartışma “Kuveyt Kraliçesi” üzerinden sürdü gitti.

Halbuki Kuveyt, bir krallık değil, emirlik. Kuveyt Emiri Şeyh Sabah Ahmed Cabir el Sabah’ın eşi Şeyha Fitooh, 1990 yılında hayatını kaybetmiş; Emir bu tarihten sonra da yeniden evlenmemiş.

Olmayan bir kraliçeden bahseden Ağaoğlu, daha sonra Kuveyt’ten özür diledi ama o sözlerinin gerçek muhatabının kim olduğu da belirsiz kaldı. Zaten çoğunlukla Ağaoğlu’nun söz ve davranışları irdelenmeden yayınlanıyor.

Bu kez tepkinin asıl nedeni “O çantalar değil, o çantaları taşıyanlar benim malım” cümlesini sarfetmesiydi. Haklı olarak çok eleştirildi bu yaklaşımı.

Birlikte olduğu genç kadınları kendisinin “malı” olarak gören bu anlayış, Kelebek’te geçen pazartesi günü yayınlanan Magazin Konseyi’nin de gündemindeydi. Ağaoğlu’nun “eşyalaştırdığı kadınlardan da özür dilemesi gerektiğini” savunan Melike Karakartal’ın değerlendirmesi dikkat çekiciydi. “Ağaoğlu’nun hayat tarzının normalleştirilmesine karşıyım” diyor, “Türkiye’de magazin dünyasının onun hem eşleriyle, hem kız arkadaşlarıyla olan hallerini normalleştirdiğini” vurguluyordu. Önemli ve yerinde bir saptama. Bir de Pucca’nın, 2 Nisan’da Hürriyet Pazar’da yayınlanan yazısından bir bölüm okuyalım:

“..Ağaoğlu’nun ‘ortanca hanım’ muhabbetleri de çok konuşulmuştu. Ama işte, üniversitede gençlerin yan yana gezmesine izin vermeyen, sevgililik denilen şeyi ahlaksızlık olarak gören toplumumuz, Ağaoğlu ve onlar gibi birkaç kaymak tabakaya nedense büyük kıyak çekti.

Onlar nikâhsız yaşayabilir. Sevgililerinin tangalı fotoğraflarını her tarafta sergileyebilir, istediğinden çocuk yapabilir. Özel hayatı onu ilgilendirir. Allah insanı ballı yaratmasın, işte her taraftan pohpohlanıyorsun, ne yapacaksın?”

Pucca’nın tespitleri de çok haklı. Ama toplumun Ağaoğlu’nun yaşam tarzını normal gördüğünden emin değilim. Çünkü Ağaoğlu haberleriyle ilgili olarak okurlardan sürekli tepkiler alıyorum. Son olayda da tepkiler geldi. Örneğin, okurlardan Ahmet Servidal, şunları yazmıştı:

“Bu Ali Ağaoğlu haberleri artık çığırından çıktı. Bu haberlerde toplumu ilgilendiren hiçbir öğe yok. Adam bir şekilde parayı bulmuş, parası ile harem kurmuş, gencecik kadınlar sıraya girmiş, kiminden de çocuğu var. Bunlar sık sık gazete manşetinde. Hani örf ve adetlerimiz? Lütfen bu tür haberleri vermeyin.”

Görüldüğü gibi okurlar, bu haberleri hoş karşılamıyor. Emin olun, Ağaoğlu’yla ilgili bu haberler yayınlanmazsa okurlar, “Nerede bu Ağaoğlu haberleri?” diye gazeteyi telefon ve e-posta yağmuruna tutmaz.

Artık kabul etmek lazım. İşadamı Ağaoğlu’nu bir magazin fenomeni haline getiren okurların talebi değil, magazin medyasının sunumu. Onun yaşam tarzını normalleştiren de -diğer servislerin de katkısı var elbette ama- magazin medyasının ta kendisi.

Ayrıca gazetecilik açısından sorun sadece Ağaoglu’nun yaşam biçiminin normalleştirilmesi de değil. Bunların PR i malzemesi haline getirilmesi ve Ağaoğlu hakkındaki bu haberlerin çoğu zaman PR bülteni kıvamında sunulması.

O nedenle Ağaoğlu’nu eleştirmek yetmez, medyanın kendisine de bakması gerekli. Şimdi özeleştiri zamanı…