GAZETECİLİĞİN YENİ SINAVI

...

Demek ki, her şeye rağmen gazetecilik ölmemiş bu ülkede. Son zamanlarda kimi meslektaşlarımızın karamsarlık içinde dediği gibi gazetecilik ölmüş olsaydı, dört eski bakanla ilgili yolsuzluk soruşturması komisyonu haberlerine yayın yasağı getirilmesine gerek duyulmazdı.

Soruşturma Komisyonu’nun AKP’li Başkanı Hakkı Köylü’nün “Sonunda bunu yapmaya mecbur kaldık” sözleri de gazetecilik yapılmasından duyulan rahatsızlığın dışavurumu aslında.

Gururlu söylemeliyim ki, bu rahatsızlıkta Hürriyet’in de payı büyük. Hürriyet, önceki yıllarda ANAP’lı, DYP’li bakanlarla ilgili soruşturma komisyonlarını nasıl izlediyse AKP’li dört eski bakanla ilgili komisyonu da aynı ilgiyle izledi. Komisyondaki gelişmeleri nesnel bir dille haberleştirdi. 18 Kasım’da “17 Aralık raporu: Kayıt ve tapeler birbirinin aynı” (Bülent Sarıoğlu), 20 Kasım’da “Zarrab yazdı bakan imzaladı” (Bülent Sarıoğlu)ve 24 Kasım’da “250 bin TL saat cezası” (Nuray Babacan/Hacer Boyacıoğlu) haberleri Hürriyet’in bu konuda en çok dikkat çeken haberleriydi.

Elbette sadece Hürriyet değildi komisyondaki gelişmeleri titizlikle takip eden medya kuruluşu. Cumhuriyet, Taraf, Yurt ve Birgün de komisyon haberlerini geniş veren gazetelerdendi.

Ama bazı gazeteler vardı ki, Komisyon’daki gelişmeleri tümüyle yok sayıyorlardı. Onların “gazetecilik” anlayışı, diğer gazetelere de hâkim olsa siyasi iktidar bu yasağa hiç gerek duymazdı. Anlaşılan o medya kuruluşlarının gelişmelere gözlerini kapatmaları etkili olamadı.

Bu kategorideki gazeteler, yayın yasağı haberini bile okurlarına ayrıntılı biçimde haber verme gereği duymadılar. 27 Kasım günü yayın yasağı haberi, Star, Bugün, Takvim, Türkiye ve Özgür Gündem gazetelerinde hiç yoktu. Sabah, Akşam, Yeni Şafak, Yeni Akit, Milliyet ve Vatan ise iç sayfalarda küçük görmüştü.

Enteresandır, Sabah gazetesi YSK’nın ATV’ye seçimlerdeki yayınları nedeniyle verdiği ceza konusunda “Yasakçı RTÜK’e demokrasi dersi” başlıklı bir sayfa manşeti yapmıştı. Ama komisyona getirilen yasağın haberini “Çiçek’e ‘desteksiz suçlama’ başlığıyla 22. sayfanın altında minicik görmüştü. Okurlarını, Komisyon’da olup bitenlerle ilgili olarak bilgilendirmeye gerek görmemişti.

Görmezden gelenlerin tersine bazı medya kuruluşları da hukuka aykırı olduğunu savundukları yayın yasağını tanımadıklarını duyurdular. Bu doğrultuda yayın yaptılar.

Hürriyet ise diğer gazetelerden farklı olarak yasak haberini bir gün önceden ilk sayfadan duyurmuştu. 27 Kasım’da da “Şöhretleri zedelenmesin” manşeti yansıttı gelişmeleri. Hem yasakla ilgili gelişmeler ve tepkiler, hem de eski bakan Erdoğan Bayraktar’ın komisyondaki sözleri haberde yer alıyordu. 28 Kasım’da da bu konuda bir başyazı yayımlanmakla kalmadı, yasağa ilişkin tepkilere ve eski Bakan Egemen Bağış’ın ifadesi de geniş biçimde aktarıldı okurlara. 29 Kasım’da “İşleri iyi gitmiş”, 30 Kasım’da ise “Düşene herkes vuruyor” ve “Bağış: Tapeler montaj Bayraktar: Hepsi gerçek” haberleri manşetteydi.

Özetle söylemek gerekirse, Hürriyet gazetecilik görevini yerine getirdi; okurlarının haber alma hakkına saygı gösterdi. Basın özgürlüğünden ödün vermeyen bu tutum övgüye değer. Mahkemelerin, iktidardan gelen her talebi kabul etmesi meselenin başka sorunlu yanı. Olur olmaz her olayda yayın yasağı getiren mahkemeler, şimdi de dört eski bakanın “şöhret ve kişilik haklarını”, basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkından üstün tutabiliyor.

Halbuki demokrasilerde esas olan özgürlüklerdir. Hürriyet’in “Yasaklarla yaşamak” başlıklı başyazısında dikkat çekildiği gibi “Demokrasiler açıklık, halkın bilgi edinme hakkı ve basın özgürlüğü gibi değerler üzerinden nefes alıp veren rejimlerdir”.

Ama istisna olması gereken yasaklar giderek genelleşiyor, “demokrasinin nefesini kesiyor”, sansür halini alıyorsa, demokrasiyi ve özgürlükleri savunmak da öncelikle medyaya düşer. Medya, şimdi de yeni bir sınavın arifesinde…