GAZETECİLER DEVLET MEMURU KİMLİĞİ TAŞIYABİLİR Mİ?

...

Gazetecilere hizmet damgalı gri pasaport verilmesi yeni bir uygulama. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu düzenlemeyi başlatırken, yurt dışına sık çıkan gazetecilere vize kolaylığı sağlamayı amaçlıyordu.

Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü de bir yönerge hazırlayarak, gazetecilere gri pasaport verilmesi kurallarını belirledi. Yurt dışına gidecek gazeteciler, “görev onayı”nı Basın Yayın’dan alacak ve pasaport işlemleri de orada yapılacak. Yurt dışı geziler için pasaport çıkarıp, görev sonrasında iade etmek ne kadar pratiktir emin olamadım.

Benim asıl itirazım, bir gazetecinin devlet görevlisi sayılmasına. Gri pasaport verilen gazeteciler, geçici de olsa “devlet memuru” statüsüne sokulmuş oluyor. Zira uygulamanın amacı, “gazetecilerin, Türkiye’nin yurt dışında tanıtımı ve kamu diplomasisi çalışmaları nedeniyle taşıdıkları önem dolayısıyla görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmeleri” olarak tanımlanıyor. Bu pasaportu cebine koyup yurt dışına çıkan gazeteci, mesleki faaliyetlerinin yanı sıra “tanıtım ve kamu diplomasisi” ile ilgili bir misyon yüklenmiş oluyor! İyi mi?

Bu pasaportu taşıyan gazetecinin dışarıdan nasıl görüneceğini düşünün. Gittiği ülkedeki gazeteciler sormazlar mı? “Kardeşim sen devlet adına mı gazetecilik yapıyorsun?” diye. Ya gittiği ülkede görüştüğü haber kaynakları, o ülkenin devlet adamları? Onlar, bir gazeteci ile mi konuşacaklar, yoksa bir devlet görevlisi ile mi? Hele gazetecinin gittiği yer, çatışmalı bir bölge ise o pasaport, gazetecinin hayatını tehlikeye sokma riski taşımaz mı?

“Hizmet pasaportlu gazetecilik”, Türkiye’ye özgü bir “embedded gazetecilik” modeli bence. Malum, Irak savaşında ABD ordusu geliştirmişti bu “iliştirilmiş gazetecilik” tarzını. Bu pasaportlarla da Türkiye’de medya mensupları, başbakanın, bakanların, devlet adamlarının “iliştirilmiş gazetecileri” haline getiriliyor.

Bir gazeteci, gerekçesi ne olursa olsun devlet memuru kimliği taşıyamaz. Çünkü memurluk, gazeteciliğin özüne aykırı bir iş. Hem devletin pasaportunu taşıyıp, hem de devletin bir bakanını, bir görevlisini nasıl eleştireceksiniz? İliştirilmiş bir gazeteci olarak nasıl bağımsız gazetecilik yapacaksınız? Olacak iş değil.

Gazetecilik, devletin hiçbir biriminin müdahale etmemesi gereken bir alan. Bunun adı, gazetecilerin çalışma biçimini kolaylaştırmak da olsa her müdahale, basın özgürlüğüne zarar verir.

Belki bu vesileyle Sarı Basın kartlarının devletin organizasyonu altında verilmesini de sorgulamak gerekli. İlgili komisyon, Basın Yayın şemsiyesi altında görev yapıyor, kimin gazeteci sayılacağının kurallarını da devlet belirliyor. Neden gazetecilik meslek örgütleri değil de Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü?

Medyanın basın kartından pasaportuna kadar her konuda devletten bağımsız olması gerekir. 1920’de “Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumisi” olarak kurulan Basın Yayın’ın medya alanını devlet adına düzenlemeye çalışan bir kurum olmaya devam etmesi kabul edilemez. Devletçilikten bu alanda da vazgeçmenin zamanı geldi sanırım.