CEP TELEFONLARI SENFONİSİ VE ALIŞMAK

...

KIRLANGIÇ YUVASI / 147

CEP TELEFONLARI SENFONİSİ VE ALIŞMAK

"Alışmak zordur" derler. Şarkılar da öyle söyler. Hatta bir şarkıda "Alışmak sevmekten daha zor" diye gözyaşı dökülür.

Yaşam ise yalanlar bu sözleri. Alışmak, hiç de öyle söylendiği kadar zor değildir. Tersine çok kolaydır, sinsice gelir yerleşir yaşamınızın orta yerine.

Sanırım şarkıların (ya da şarkı sözlerini yazanların) yanıldığı nokta, alışmayı öbür duygularla karıştırmaları, alışmanın diğer duygularla arasındaki farkı görememeleri.

Her ne kadar, bütün duygular insanların içgüdüsel yeteneklerinden ise de yaşam sahnesinde uygulamaya konulmaları emek ister. Kimi duygular büyük, kimi ise küçük de olsa bir çaba gerektirir.

Sevmek için de böyledir, nefret etmek için de. İçinizde var olan duyguları harekete geçirebilmek az da olsa enerji harcamanızı zorunlu kılar.

Alışmak ise öbür duygulara benzemez. Tek koşulu teslim olmaktır. Bir kere teslim oldunuz mu, o kendiliğinden yapar gereğini. Alışmanın ahtapot kolları hiç fark ettirmeden, hiç acıtmadan sarar her yanınızı.

Alışmanın iyi yanıdır diyebilirsiniz buna. Kendiliğinden içselleşir, sizinle bütünleşir. Bir bakarsınız ki, yabancılık engeli fark etmeden ortadan kalkmış, bir parçanız haline gelivermiştir.

Beni, alışmak üzerine düşünmeye sevk eden Andante adlı dergide bir süre önce okuduğum küçük bir haber oldu. "Cep telefon sahneye, sahne de ona alıştı" başlığını taşıyordu.

İngiliz besteci Simon Turner’ın son yapıtı "The New Ring Cycle"ın tümüyle cep telefonları için yazılmış bir senfoni olduğunu duyuruyordu haber.

Dünya müzik tarihinde gerçek bir ’ilk" niteliği taşıyan senfoni, 18 Temmuz 2002’de Gloucestershire’daki Celtenham Uluslararası Müzik Festivali’nde seslendirilmişti.

Orkestra demek mümkün mü, o tartışılır. "Orkestra", cep telefonlu 30 üyeden oluşuyordu. "Cheltenham SIM-p0hone-ya" adını taşıyan orkestra sahneye çıktığında izleyicilerin gözleri fal taşı gibi açılmıştır herhalde.

Ama izleyicilerin bu duruma çabuk uyum gösterdiklerine eminim. "Senfoni", klasik senfonilerden farklı olarak, izleyicilerin de katılımını öngörüyormuş. Birinci bölümde cep telefonunun tarihi aktarılıyor, ikinci bölümde izleyiciler kendi telefonlarıyla "senfoni"ye katılıyormuş. Anlayacağınız hayli eğlenceli bir senfoniymiş bu yapıt.

Derginin haberinde sahnelerin cep telefonlarına alışması konusunda bir ilginç örnek daha veriliyordu. Yine 2002’de ABD’deki Spoleto Festivali’ndeki bir konserden aktarılıyordu:

"..bir oda müziği konseri sırasında belki de dünya müzik tarihine geçecek ilginç bir olay yaşanmıştı. Operalardan aryalar seslendirmek üzere piyanist Charles Wadsworth eşliğinde o gece sahneye gelen soprano Courtenay Budd izleyicilerin alkışını eğilerek karşılar.

Piyanist Wadsworth’ın, soprano Budd’a, Menotti’nin ’Telefon’ aryasında eşlik etmek üzere eli tam klavyeye gidecekken oditoryumdaki derin sessizliği yaran tiz bir cep telefonu sesi duyulur.

Herkes telefonun sahibini görmek için etrafına bakınmaktadır. Çok geçmez, koltuğundan bir izleyici kalkar, çalan telefonu soprano Budd’a uzatır ve ’Buyrun, sizi arıyorlar’ der. Bu mizansene hayır demeyen Budd telefonu oracıkta alır ve başlar Menorti’nin ünlü aryasını söylemeye: "Alo! Alo! Ah Margaret, sensin!..."

Her iki örnek de müzik dünyasının cep telefonlarına hızla alıştığını ortaya koyuyor. Bizde henüz cep telefonlarını sahnelenen eserin parçası haline getiren çabalar yok ama cep telefonlarıyla ilgili yakınmalar da kalmadı neredeyse.

Hatırlayın ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ın, bir konserde çalan cep telefonuna kızması ne kadar büyük yankı uyandırmış, ne çok tartışılmıştı. Artık bu tür azarlamalara, tartışmalara pek rastlamıyoruz.

Cep telefonlarına alıştık, alışınca da onunla yaşamayı öğrendik. Cep telefonları yaşamımızın bir parçası haline geldi. Milyonlarca insan artık cep telefonsuz yapamıyor.

Bu da gösteriyor ki, zor olan alışmak değildir. Asıl zor olan alışkanlıklara karşı durmak ve değiştirmektir. Çünkü alışkanlığı, diğer duygulardan ayırt edebilmek bile bir sorundur insan için. Çoğu kez diğer duygularla karıştırılır, o nedenle sorgulanamaz.

Velhasıl alışkanlıklar bir kez esir aldı mı insanı, ondan kurtulmak çok zordur. İşte yaşamı kolaylaştıran alışkanlıkların kötü yanı da budur.

Faruk Bildirici / Tempo / 25 Eylül-2 Ekim 2003