YENİ DÜZEN GAZETESİ

...

OKUR TEMSİLCİSİ: GAZETELERİN SEVİLMEYEN ELEMANLARI

Demir attığım limanlardan ayrılmayı bilemesem, 32 yıl boyunca deri topu iki gazetede çalışmış olsam da gazetecilik öykümün öyle çok da durağan olmadığını söyleyebilirim. Sokaklarda, adliyelerde, üniversitelerde, Mecliste, partilerde, Başbakanlıkta muhabirlik de yaptım; Haber Müdürlüğü ve büro yöneticiliği de.

Her yeni alanda, yeniden öğrendim, gazeteciliğim gelişti.

Son iki yıldır, Hürriyet’in Okur Temsilcisi olarak görev yapıyorum. Okur Temsilciliği geçmişteki görevlerimin hiçbirine benzemiyor. Eskiden ya yazıp çiziyor, kendim üretiyordum ya da üreten gazetecileri yönetme pozisyonundaydım.

Şimdi gazetenin kaptan köşkündeyim ama dümen bende değil. Dümeni elinde tutanların yanında duruyor, gazeteyi, genel gidişatı oradan izliyorum. Gazeteyi yönetenlerden farklı olarak sürekli orada da durmuyor, dışarıdan gelen seslere kulak veriyor, bütün muhabirlerle, gazetenin promosyondan reklama, Dış Haberlerden Spor Servisine kadar bütün birimlerinin yöneticileriyle iletişim halinde çalışıyorum. Bu da beni hem gazetenin her yönünü daha bütünlüklü görmemi sağlıyor; hem de gazeteciliği eskisiyle kıyaslanmayacak ölçüde zenginleştirmeme katkıda bulunuyor.

Bu göreve başlarken, Okur Temsilciliği’nin gazete ve okurları arasında bir köprü olması gerektiğinin farkındaydım. Nitekim Okur Temsilciliği’nin (Omdusmanlık) Evrensel İlkelerinden biri de “Ombudsman, halkın (okurların) beklentileri ile gazetecilerin sorumlulukları arasında bir aracı (mediatör) gibi davranır” biçimindeydi.

Temel işlevimin “köprülük” olduğunu her gün yeniden hissediyorum. Okurlardan gelen şikâyet, öneri ve istekleri okuyup, onları gazetede ilgili kişilere iletip, gelen yanıtları değerlendirirken, tam bir aracı gibi davranıyorum. Kimi zaman bazı okurlar beni gazetenin bir savunma mekanizması olarak görse, gazetedeki arkadaşlarım “Sen bizden biri değil misin?’ serzenişlerine neden olsa da pozisyonumun gereğini yerine getirmeye çalışıyorum. Gerektiğinde okuru haklı bulup destekliyorum, gazeteyi eleştiriyorum; gerektiğinde bir muhabiri sahipleniyor, bir haberi övüyorum.

Üstelik Hürriyet gibi bir gazetede bu görevi yapınca, işlevim sadece haberler, yazılar, fotoğraflar yani içerikle ilgili olmuyor. Promosyondan reklama, gazetenin mürekkebinden internete kadar gazetenin hemen her yanıyla ilgili eleştiri, problem bana yansıyor. Gelen hemen her mesaja yanıt vermeye dikkat ediyorum, zaten içerik dışındaki problemleri çözmek daha az zaman alıyor, okuru daha çok mutlu ediyor. Örneğin bir bilgisayar firmasının verdiği reklamdaki hatalı rakamdan yakınan okurumuzun o bilgisayarı orada yazan rakamdan almasını sağlamak, kar nedeniyle evinden çıkamayan yaşlı okurun evine gazete göndermek, cezaevinde kupon toplayan okurun promosyon kitaplarını eline ulaştırmak gibi onlarca örnek yaşadım bu konuda.

İçerikle ilgili eleştiri, öneri, istek ve şikâyetlerin çözümü bu kadar kolay değil, hem de kısa sürede mümkün alamıyor. Bir kere, Hürriyet okuru son derece dikkatli, titiz ve gazetesini sahiplenen bir okur. Haklı olarak da en küçük bir hatayı kaldıramıyorlar. O nedenle de gazetenin hemen her sayfasıyla ilgili eleştiri yağdırıyorlar. Bu eleştirileri alıp tek tek değerlendiriyorum, gerektiğinde o haberi yazana ve o birimin yöneticilerine göndererek konuyu inceliyorum. Aramızda tartışarak, kimi zaman akademisyenlerden de destek alarak görüş oluşturuyorum. Ardından gazetede her pazartesi günü yayımlanan Okur Temsilcisi köşesinde yazıyorum.

Tabii karar alırken pusulam, gazeteciliğin evrensel etik kuralları. Temel aldığım metinler de Hürriyet Yayın İlkeleri, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi ve Haber Ombudsmanları Örgütü (ONO) Görev Bildirgesi. Neticede bu metinlerdeki ilkelere uygunluk denetimi yapıyorum.

Gazetedeki muhabir, editör ve yöneticilerle bazen görüş birliği sağlıyoruz. Ama anlaşamadığımız, yazdığım eleştirinin hoş karşılanmadığı da çok oluyor kuşkusuz. Bu durumlarda da kırıp dökmemeye, insanları üzmeden, şevkini kırmadan hatasını söylemeye çalışıyorum.

Hollanda’da yayınlanan De Volkskrant’ın ombudsmanı Thom Meens, bir yazısında “Ombudsmanın editoryal kadro içinde dostu yoktur, olması da gerekmez” diyor. Son derece doğru. Ama düşman olmaya da gerek yok. Profesyonel bir ilişki düzeyini tutturabilmek önemli.

Zira Okur Temsilcisi olarak amacım, “Hürriyet gazeteciliğinin, yüksek etik standartlar kazanması ve insanların gözündeki güvenilirliğinin artması.” Bunu yapmak için de hataları açık yüreklilik ile dile getirmek, hem de adil, önyargısız ve tarafsız biçimde yapmak zorundayım. Ancak bu şekilde öğretici olabilirim, hataları mesleğim ve gazetem için bir artı değere dönüştürebilirim.

İnsanların hatalarını yüzlerine karşı söylemek pek hoş olmasa da okura ve gazeteciliğe saygı, yanlışların üzerinin örtülmemesini ve onlardan ders çıkarılmasını gerektiriyor. Beni kısa süre içerisinde gazetenin sevilmeyen elemanı haline getirse de Okur Temsilcisi olarak yapmaya çalıştığım bu.

Sevgili dostum Prof. Dr. Süleyman İrvan’a da yola çıktığı bu yeni mecrada başarılar diliyorum. İnanıyorum ki, Yeni Düzen gazetesi onu Okur Temsilcisi olarak atayarak, teorinin ışığını gazetecilik pratiğine yansıtacak farklı bir kalemi gazeteciliğe kazandırmış oldu.

Faruk Bildirici / Kıbrıs Yeni Düzen Gazetesi / Mart 2012

Twitter’dan yazan Cevat Kaptan adlı okur, bir GSM şirketinin kısa mesajlar üzerinden abonelerine spor haber ve yorumları veren uygulamasının geçtiği pa

Twitter’dan yazan Cevat Kaptan adlı okur, bir GSM şirketinin kısa mesajlar üzerinden abonelerine spor haber ve yorumları veren uygulamasının geçtiği pa

Yüksekova’da üç askerin maskeli saldırganlar tarafından şehit edilmesiyle ilgili haberler, Hürriyet okurlarının dikkatle izlediği gelişmelerden biriydi

Yüksekova’da üç askerin maskeli saldırganlar tarafından şehit edilmesiyle ilgili haberler, Hürriyet okurlarının dikkatle izlediği gelişmelerden biriydi

Endişelenme! E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar doldurulmalıdır (*).

© 2019 Faruk Bildirici - Medya Ombudsmanı. Tüm Hakları Saklıdır.