“Vicdansızlık” dediler ama suçlanan özel hastaneyi korudular

...

Hürriyet’in “Hastanedekiler müdahale etmedi”, Sözcü’nün “Vicdansızlığa soruşturma”, Türkiye’nin “Hastane önünde göz göre göre öldü” haberlerinde hastane önünde fenalaşan bir hastaya doktorların müdahale etmediği ve yaşamını yitirdiği öne sürülüyordu.

Kalp krizi geçiren 60 yaşındaki Sebahattin Duru’nun ölümüyle ilgili bu haberleri okurken dikkatimi çekti, haberlerde hastanenin adı yoktu. Hürriyet, Sözcü ve Türkiye gazeteleri, olayın hastane önünde geçtiğini yazmışlar, hastaneyi müdahale etmeyip ölüme neden olmakla suçlamışlar ama hastanenin adını yazmamışlardı!

5N 1 K haber yazımının temel kurallarındandır. Haberde 5 N yani ne, nerede, neden, nasıl, ne zaman ve 1 K yani kim sorularının yanıtlarının yer alması gerekir. Kim sorusu, haberdeki olayın öznesiyle ilgili bilgi verir. Ama Hürriyet, Sözcü ve Türkiye gazeteleri, Sebahattin Duru’nun ölümüyle ilgili haberlerinde “Kim” sorusunun yanıtını vermemişti. Sebahattin Duru’ya hangi hastanedeki doktorların müdahale etmediği belirsizdi, haber eksikti.

Kocaeli Valiliği'nin hastane yöneticileri hakkında soruşturma açıldığı belirtilen açıklamasında da hastanenin adı verilmemişti.

Ajans haberindeki isim bilerek çıkarılmış

Ben de bu bilginin haberde neden yazılmadığını merak ettim. Acaba hastanenin adı öğrenilememiş miydi? Hayır, böyle bir durum da yoktu. Nitekim Akşam’ın “Vicdansızlar”, Birgün’ün “Ölümü seyreden özel hastaneye soruşturma”, Posta’nın “Hastane kapısında insanlık öldü”, Sabah’ın “Hastane önünde çırpınarak can verdi” haberlerinde Sebahattin Duru’nun önünde yaşamını yitirdiği hastanenin Gebze’deki “Özel Merkez Hastanesi” olduğu yazılmıştı.

Hatta Sabah, Cumhuriyet, Milliyet, Evrensel, T24 gibi internet sitelerindeki haberlerde de hastanenin adı yer alıyordu. Hastanenin adının yer aldığı en ayrıntılı haber, Milliyet gazetesinde yayımlanmıştı. “Özel hastane önünde insanlık dramı” başlıklı haberde olaya ilişkin şu bilgi veriliyordu:

“Duru’yu görenler, hemen hastane görevlilerinden yardım istedi. Görevliler iddiaya göre hastanede olmadığı için Duru’ya müdahalede bulunamayacaklarını söyledi. Duruma tepki gösteren çevredekiler, bu kez 112 Acil Servis’i arayarak yardım istedi.

Olay yerine gelen 112 ekibinin ambulansa alıp müdahale ettiği Sebahattin Duru yaşamını yitirdi. Çevredekiler tarafından cep telefonuyla kaydedilip sosyal medyada paylaşılan o anlara ilişkin görüntülere ise tepki yağdı. Görüntüyü çeken kişi, ‘Merkez Hastanesi dibindeyiz. İçeriden doktor çağırıyoruz gelmiyor. Doktor, yetkisi olmadığını söylüyor’ dedi.

İlginç tarafı, Özel Merkez Hastanesi’nin açıklaması dahil olmak üzere olaya ilişkin bütün ayrıntıları aktaran Milliyet’in haberi de (Kocaeli/DHA) mahrecini taşıyordu. Demek ki, Demirören Haber Ajansı’nın geçtiği haberde hastanenin adı vardı ve bu ajansa abone olan bütün medya kuruluşları bu hastanenin adını özel bir çaba harcamaya gerek kalmadan öğrenebilirdi!

Kontrol ettim 29 Eylül günü İhlas Haber Ajansı’nın geçtiği haberde de Özel Merkez Hastanesi’nin adı geçiyordu. İHA yöneticileri de hastanenin adını gizlemeye gerek görmemişlerdi.

Oysa Hürriyet’in haberi DHA, Sözcü’nün haberi DHA/İHA, Türkiye gazetesinin haberi ise İHA mahrecini taşıyordu. Kaynak gösterdikleri ajans haberlerinde hastane ismi yer alırken, gazetedeki haberlerde bu isimler yoktu. Kaldı ki, Hürriyet ve Sözcü’nün internet sitelerindeki haberlerde hastanenin adı yazılmıştı.

Anlaşılan hastanenin adı haberden özellikle çıkarılmıştı! Üstelik Hürriyet’in haberinde hastanenin olaya ilişkin açıklaması bile “hastaneden yapılan açıklamada” diye yayımlanmış, o cümlede bile hastanenin adı eksik bırakılmıştı.

Hastane adının yayımlanması tekrarı önlerdi

Suçlanan bir hastanenin adının haberden bilinçli olarak çıkarılması, haberi sakat bırakıyor. Okura eksik bilgi veriliyor. Hangi hastanenin görevlilerinin hastane önünde kalp krizi geçiren vatandaşa müdahale etmediği bilgisi gizleniyor.

Bir haberde suçlanan tarafın adı gizleniyorsa o haber neden yayımlanır ki? Bir olayda haber değeri varsa okura o olayla ilgili tüm bilgiler verilir. Eğer suçlanan tarafın adının yayımlanmasına gerek görülmüyorsa o zaman zaten olayda da haber değeri görmüyorsunuz demektir, hiç yayımlamazsınız.

Suçlanan hastanenin adını yazmayıp ölümü yazmak aslında haber yayımlıyormuş gibi yapmaktır. Mış gibi yapmanın da habercilikle ilgisi olamaz.

Eğer hastane görevlileri gerçekten sorumluluklarını yerine getirmediyse ortada bir ihmal ya da yanlış var demektir. Hastane adının da verilerek haberin eksiksiz olarak yayımlanması, hem Sebahattin Duru’nun ölümünde sorumlulukları olup olmadığına ilişkin soruşturmayı hızlandırır; hem de hastane yöneticilerinin hatalarını düzeltip böyle bir yanlışı tekrarlamalarını önler.

Toplum yerine hastaneyi koruyan medya

Haberleri okuduktan sonra olaya ilişkin görüntüleri de izledim. Milliyet’in haberinde yazıldığı gibi, hastane görevlilerinden hiç kimse Sebahattin Duru’nun yanına gelmiyor; 112 Acil Ambulansıyla gelen sağlık görevlileri müdahale ediyor hastaya.

Bu görüntüler ve olaya tanık olanların anlatımlarına rağmen Hürriyet, Sözcü ve Türkiye gazetelerinin haberlerinden hastane adının haberden çıkarılmasının tek anlamı olabilir. O da hastaneyi korumak!

Gazeteciliğin özel hastaneleri değil toplumu korumak, kamunun çıkarını savunmak adına yapılması gerektiğini unutmuşa benziyor bu gazeteler.  Piyasalaşan sağlığın gereklerini yerine getiren özel hastaneler, holdinglerin elinde ticari çıkarları ve güç odaklarıyla ilişkileri gözeten, çıkar ilişkilerinin odağına yerleşmiş bir medya…

O zamanda olacağı bu… Bir vatandaşın ölümüyle ilgili haberde bile sorumlu gösterilenleri yazamaz, bir ilçedeki özel hastaneyi bile koruma gereği duyar! Ne acı…

Faruk BİLDİRİCİ / 9 Ekim 2020