UZAKTAN KUMANDALI MAYIN YANLIŞI

...

Güneydoğu’dan gelen şehit haberlerinin çoğunda katil hep aynı; "uzaktan kumandalı mayın"! Fakat her patlayıcı mayın mıdır? Ya da mayınlar uzaktan kumandayla patlatılabilir mi?

Son olarak Hürriyet’te 28 Temmuz’da çıkan "Tugay çıkışı tuzak" başlıklı haberde de "PKK’lı teröristler, karayolunda menfeze yerleştirdikleri tahrip gücü yüksek mayını, askeri araç geçerken uzaktan kumandayla infilak ettirdi" denildiğini görünce bu soruların peşine düşmeye karar verdim.

Uluslararası Mayın İzleme Örgütü Araştırmacısı Muteber Öğreten’e yönelttim bu soruları. "Mayın başka, uzaktan kumandalı patlayıcı başka" diye yanıt verdi Öğreten:

"Her iki silah birbirinden çok farklı: Anti-personel kara mayınları, kurbanlarını aramaz, kurbanların kendisine gelmesini bekler. Onu harekete geçiren kurbanın bizzat kendisidir. Kimlik sormaz, kurbanları arasında fark gözetmez.

Diğer patlayıcılar ise kurbanların kendisine gelmesini beklemez, kurbanlarını seçer, onları arar ve bulur. Onu harekete geçiren kurbanın kendisi değil, tıpkı diğer geleneksel silahlarda olduğu gibi bir başka kişidir."

Anti-personel mayınların kullanımının, üretiminin yasaklanması ve bunların imhası ile ilgili Ottawa Sözleşmesi de mayınları şöyle tanımlıyor:

"Mayın, toprağın veya başka bir yüzey alanının altına, üstüne ya da yakınına yerleştirilmek ve bir kişinin veya aracın mevcudiyeti, yaklaşması veya teması ile infilak etmek üzere tasarlanmış mühimmattır."

Kısacası, mayınlar uzaktan kumandayla patlatılmıyor! Anti personel kara mayını ile uzaktan kumandalı patlayıcı arasında büyük fark var. Bir olayda ölümlere neden olanın mayın olup olmadığını bilmek de çok önemli. Çünkü Türkiye, 2004’den beri Ottawa Sözleşmesi’ne taraf ülke konumunda. Hatta PKK da 2006 yılında Cenevre Çağrısı’nı (Geneva Call) imzaladı; mayın kullanmamayı taahhüt etti.

O nedenle sivil toplum örgütleri, Sözleşme’nin Türkiye’de uygulanıp uygulanmadığını titizlikle takip ediyor. Hem devletin her yıl Birleşmiş Milletler’e verdiği bilgilerin hem de ülke araştırmacılarının derlediği bilgilerin yer aldığı raporlar hazırlanıyor.

Ancak “Mayınsız Bir Türkiye Girişimi”nin önünde iki büyük engel var; devletin yeterli bilgi vermemesi, haberlerin de çoğunun "uzaktan kumandalı mayın" şablonuyla hiç araştırılmadan yazılması. Bölgeden gelen haberlerin güvenilirliği konusundaki zaafı göstermesi bakımından üzerinde durmaya değer bir gazetecilik hatası bu.

Ayrıca uzmanların bu haberlerin doğruluğunu araştırması da mümkün olamıyor çoğu kez. Hal böyle olunca da mayınların ilk kez döşendiği 1950’lerden bugüne değin Türkiye’de ne kadar mayın vakası olduğu, ne kadar mayın kurbanı olduğu bile bilinemiyor. Mayınlara karşı gerekli mücadele de yapılamıyor. Bu mücadeleye katkıda bulunmak ve bir yanlıştan arınmak istiyorsak her patlayıcıyı mayın sanmaktan vazgeçmemiz gerek. Lütfen dikkat…