TUTUKLATAN FOTOĞRAF İDDİANAMEDE YOK

...

12 Eylül 1980 döneminde genç bir muhabir olarak askeri mahkemeleri izlemiştim. Aynı binada, bitişik odada çalıştığım Doğan Holding Ankara Temsilcisi Barbaros Muratoğlu da tutuklanıp Silivri Cezaevi’ne konulunca eski alışkanlığım depreşti, dava dosyasını inceledim.

İlk gözüme çarpan, bu davada hukukun tersine işlemesi oldu. Bildiğim kadarıyla önce suç tespit edilir, sonra o suçu işleyen bulunur. Muratoğlu ise önce suçlu ilan edilmiş, sonra suç isnatları ortaya çıkarılmış.

Şöyle ki, Muratoğlu, yaklaşık 5.5 ay önce gözaltına alınırken hakkındaki temel iddia, Fehtullah Gülen ile 2012 yılında çekilmiş bir fotoğraftı. Hâkim, çoğu gazeteci yedi kişinin bulunduğu bu fotoğrafta Muratoğlu’nun ceketinin iki düğmesinin iliklenmiş olmasını tutuklama gerekçesi yapmıştı. Ancak bu fotoğraf iddianamede tamamen unutulmuş, tek satır bile bahsedilmiyor. Onun yerini telefon konuşmaları listesi ve bir avukatla görüşmeler almış.

Suçlama sadece gerekçesiz iki paragraf- Zaten 22 sayfalık iddianamenin 20.5 sayfası, "FETÖ/PDY hakkındaki genel tespitler ve örgütün yapılanması" ile ilgili. Muratoğlu ile ilgili suçlama sadece iki paragrafta özetlenmiş. "Silahlı terör örgütüne yardım ettiği" iddiasıyla cezalandırılması isteniyor.

Tanık avukat ifadesine açıklık getirdi- İddianamede Muratoğlu’na yöneltilen iki suçlama var. Birincisi "FETÖ’nün yargıda etkin olan yapılanmasından yararlanmak için örgüte ait bir hukuk bürosu"nda çalışan avukat Ramazan Aykış ile görüşmek. Oysa Holding adına vekâlet sözleşmesi yapılan bu avukat, hiçbir davayı kazanamayınca sözleşme Kasım 2014’te feshedilmiş. Üstelik halen tutuklu bulunan Aykış, son duruşmada ilk ifadesini düzelterek, "gözlemlerime dayanarak verdiğim ifadeler kesinmiş gibi beyanlarıma geçirilmiş" dedi. Muratoğlu’nun "cemaatin yargıda etkin olmasından dolayı kendilerine vekâlet verdiği" gibi bir sözünü de duymadığını söyledi.

ByLock’u yok ama kullananlarla görüşmekle suçlanıyor- İkinci suçlama da "bylock programı kullanan FETÖ/PYD mensubu şahıslarla görüşmek." Fakat bu görüşmelerin içeriğinde nasıl bir suç unsuru olduğu yok. Görüşmüş olmak başlı başına suç kabul ediliyor. Halbuki o dönemde kamu görevlileri olan şahısların görevden ayrılmalarından sonra Muratoğlu’nun bu kişilerle görüşmeleri kesilmiş. Ayrıca kayıtlarda geçen telefon numaraları da yeterince araştırılmamış. Örneğin, Kimse Yok Mu Derneği Konya Şube başkanına ait olduğu söylenen telefon numarasının Vodafone telesekreter servisine ait bir hat.

Savcı iki kez tahliye istedi mahkeme reddetti - 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 21 Mart’ta yapılan ilk duruşmada savcı, "suçun vasıf ve mahiyeti ile delillerin toplanmış olduğu" gerekçesiyle Muratoğlu’nun tahliyesini istedi. Hatta adli kontrol talebinde bile bulunmadı. Mahkeme ise "kuvvetli suç şüphesini gösteren deliller bulunması, tanık üzerinde baskı girişimi ve delilleri karartma ihtimalinin bulunması, kaçma şüphesi, muhtemel ceza ile tutuklama tedbirinin ölçülü olması" gibi standart gerekçelerle tahliye istemini reddetti. 18 Nisan’daki ikinci duruşmada savcı yine aynı gerekçeyle tahliye talebini yineledi. Mahkeme tanığın dinlenmiş ve delillerin toplanmış olmasına rağmen aynı gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verdi. Böylece bu tür davalarda pek görülmeyen bir hukuki çelişki ortaya çıktı.

Dava artık final aşamasında. 16 Mayıs’ta savcı esas hakkındaki görüşünü açıklayacak; ardından sıra savunmalara ve karara gelecek.