TEK ATIŞTA MİG VURDUM

...
Fotoğraf: Hürriyet

Türkiye’nin alacağı yeni F-35 uçaklarının ABD’deki tanıtımı ile ilgili haber, “Tek atışta Mig düşürdüm” başlığıyla verilmişti. Haberde, 16 milyar dolar bedel ödenerek alınacak F-35 uçakları anlatılıyordu. Haberi eleştiren Abdullah Tebrizli, özetle şu görüşleri savundu:

“Hatırlarsanız, bir Türk gazeteci, Saraybosna savaşında eline silah alıp bir Sırp askerini vurmuş, gazetesi de bunu manşetten, ’Bir Sırp vurdum’ diye vermişti. Sizin muhabiriniz Rus yapımı Mig uçağını vuruyor, gazeteniz de bunu manşet yapıyor. Siz bu iki manşet arasında bir fark görüyor musunuz?

Belki Suriye kaosu dolayısıyla Rusya’ya bir mesaj verilmek isteniyordur ama bu gazetecinin görevi midir? Hele insan öldürmekte kullanılan bir silahın övüle övüle göklere çıkartılmasını aklım hiç almadı. Savaş kışkırtıcılığı değil mi bu?”

Bu eleştiriyi, haberde imzası olan Razi Canikligil’e sordum. Okurun haberi dikkatli okumadığını savunan Canikligil, şu yanıtı verdi:

“F-35 savaş uçağını üreten Lockheed Martin’in medya tanıtımında diğer yabancı medya mensupları ile uçağın elektronik savaş sistemlerine, pilotların eğitimi için yerleştirilen bir oyun oynadım. F-35’lerin karşısına çıkabilecek en etkili uçak, Rus yapımı Mig’ler olduğu için bunu önemli bir olay olarak habere de aktardım. Çünkü bu uçağı göklerde zorlayabilecek tek uçak Mig’ler. Benim gibi simülatörü ilk defa kullanan bir gazetecinin tek atışta vurması, F-35’in ne kadar etkili ve üstün olduğunu gösterdi. Türk halkının vergileriyle satın alınan uçakların bir gazeteci gözüyle okuyucuya aktarılması çok normaldir.”

Okurun, “Suriye’deki gelişmeler nedeniyle Rusya’ya mesaj verildiği” yorumuna katılmıyorum. Ancak “ölüm makinesinin övülmesi” ile ilgili eleştirinin haksız olduğunu söyleyemem. Zira haberin, “Gelecek 30 yıl boyunca göklerin tek hâkimi olması beklenen F-35 savaş uçağı” gibi iddialı bir ifadeyle başlaması dikkat çekici. Bu iddialı ve övgü dolu üslup, haber boyunca da devam ediyor. Bir bilgisayar oyunu, bir uçakla ilgili böyle fikirler edinmeye yeter mi, bundan emin değilim. Ne olursa olsun bir savaş uçağı bu denli övülmemeliydi. Zira ölüm makinesi olan savaş uçağını övmek, milyar dolarlar ödenerek alınmasını desteklemek, savaşları da desteklemek gibi bir sonuca yol açıyor. Gazetecinin barıştan yana olması gerek.

Silah haberleri daha farklı yazılabilir. Bunun bir örneği de yine Hürriyet’te yer aldı. Nerdun Hacıoğlu, 6 Kasım’da çıkan “Efsanenin yerine o” başlıklı haberinde Rusya’da üretilen Kalaşnikof silahların yeni modeli AK-12’yi sorunsuz bir üslupla anlatmıştı. Hem de hiçbir övgüde bulunmadan…

Katliamın nedeni neydi?

   İstanbul’daki aile katliamının nedeni “ihanet şüphesi” olarak verilmişti. Yedi çocuğu ile kardeşini vurduktan sonra intihar eden Engin Sargık’ın, kardeşi ile eşi arasında ilişki olduğundan şüphelendiği anlatılıyordu 4 Kasım’da çıkan haberde.

   Ertesi gün, haberle çelişen yeni bilgiler açığa çıktı.  Engin Sargık’ın avukatı ve o gece görüştüğü aile bireyleri, katliamın nedeninin parasızlık olduğu bilgisini verdiler.  “İhanet şüphesi” iddiasının yanlış çıktığına dair haberler, ertesi gün bazı gazetelerde ve Hürriyet internette yayımlandı ama basılı gazetede yoktu.  Gülşen Solaker adlı okur, bu haberin basılı gazetede verilmemesini “Tam araştırmadan yasak aşk başlığı atmak kolay. İnsanlık ise zor” diye eleştirdi.

    Haberi yazan Çetin Aydın’a sordum bu eleştiriyi. Aydın, “haberdeki bu bilgileri Sait ve Mehmet Sargık’ın polisteki ifadesine dayanarak yazdığı” yanıtını verdi. Aydın’ın, haberinin doğrulundan şüphesi yoktu.

   Başka yeni bilgi de olmadığı için katliamın nedeni konusunda net bir kanıya varabilmek çok zor.  O nedenle ilk haberi tümüyle yanlış kabul etmek de mümkün değil. Ailenin avukatı ile bazı aile yakınlarının, diğer iki akrabanın polisteki ifadesinden farklı bilgiler verdikleri haberleştirilebilirdi. Tabii bunun da bir iddia olduğu vurgulanarak. Çünkü hayatta olmayan insanları zan altında bırakabilecek iddiaları yazarken fren mekanizmasını daha çok kullanmak vicdani sorumluluk.

   Keşke Emniyet’te sözcülük müessesesi olsa da üçüncü sayfa haberlerinde ilk elden bilgi alınabilse. O zaman böyle tereddütlü durumlar doğmaz, haberler de fısıltılara dayanarak yazılmamış olur..

     Okurdan kısa kısa:

   Emel Elmas: 7 Kasım’da bir kadının kendisini taciz eden erkeği yaralaması haberine “Ellerine sağlık ablacım” başlığı attınız. Kardeşinin, suçlu kadına söylediği bu sözleri başlığa taşıyarak şiddete destek verdiniz. Erkek yapınca karşı çıkıyorsunuz ama kadın şiddet uygulayınca aferin diyorsunuz. Aferin!

     Bülent Barlas: Gazetenin yeni boyutu güzel ve kullanışlı, ancak makalelerin bazıları güzel görünsün diye pastel renklerin içine yerleştiriliyor ve yazı karakterleri ile boyutları okumaya elverişli değil. Belki gençler hazırlıyor ama bir gün kendileri de bizler gibi bunları okuyamayacak yaşa gelecek!

  Levent Güngör: İnternet sitenizde bazı başlıklar, haberle ters düşüyor. Son örneği İngiliz müzisyen Roger Water hakkında. Haberin başlığı “Türkiye’ye mi geliyor?”. Haber ise bazı yabancı şehir isimleri sayıldıktan sonra “Bu yerler arasında maalesef Türkiye yok” cümlesiyle bitiyor. Başka bir haberde de “Quaresma tutuklandı” diyorsunuz ama sadece gözaltına alınmış.

     Nusret İşcan:  “Palas kültürünü Göktürk’e taşıyor” haberindeki maket fotoğrafında, binanın iki yanında en az iki misli kadar yeşil alan olduğu, büyük bir otopark olduğu görülüyordu. Oysa bu konut projesinin çevresinde yeşil alan ve otoparkın varlığından söz etmek hiç mümkün değil. Araştırmadan ballı börek gibi okurlara sunmanızın mantığını anlamakta zorluk çekiyorum.

     Seniha Rennan Avşaroğlu: Yıllardır gözümüze sokulmak istenen, zorlama bir Demet Şener ve Ebru Şallı haberi furyası var.  Isıtılıp ısıtılıp önümüze konulan bu insanlara dair haberleriniz magazin kalitesini gösteriyor.  Biz de biliriz çocuk parkına gidip marka çantayla mutluluk pozları vermeyi.

Faruk BİLDİRİCİ /19 Kasım 2012