TARİHTEN İBRET ALMASI GEREKENLER

...

KIRLANGIÇ YUVASI / 100

TARİHTEN İBRET ALMASI GEREKENLER

Oldum olası siyasete giren bilim adamları yadırganır bu topraklarda. Bilim ile siyasetin bağdaşamayacağı düşünülür. Siyasete adım atan profesörlere, bu kan uyuşmazlığı her fırsatta hatırlatılır.

Ünlü bir öyküdür. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Roma Büyükelçiliği’ndeki bir resepsiyonda karşılaştığı Prof. Dr. Fuat Köprülü ile davetlilerin önünde eğlenir:

- Hoca, sen üniversiteden hiç devlet adamı çıktığını gördün mü? Politika bir Allah vergisidir. Okuma yazma işi değildir. İnce bir sanattır.

Köprülü ki, Demokrat Parti’nin kurucusudur, partisi iktidara geldiğinde başbakan olacağı düşleri görmüştür. Celal Bayar ise bu göreve Menderes’i uygun görünce, Köprülü’ye de Dışişleri Bakanlığı’nı kabul etmek düşmüştür. Ne Menderes unutmuştur geçmişte yaşanan bu rekabeti, ne de Köprülü Menderes’in başbakanlığını sindirebilmiştir.

Bu nedenle de Köprülü, partide muhalif bir isim olur; 1957 yılında da DP’den kopar. Fakat buna rağmen 6-7 Eylül davası sanığı olarak Yassıada’da Menderes ile birlikte yargılanmaktan kurtulamaz.

Köprülü’nün yargılandığı günlerde, Köprülü için "Tarihçi olduğu halde tarihten ibret alamadı" yorumu yapılır. "İbret alması" beklenen olay İttihat ve Terakki döneminde yaşanmıştır. Köprülü, siyasete girmek istemiş, Talat Paşa "Gençtir, bilim ile uğraşsın" yanıtı vermiştir.

Elbette bu görüşü ortaya atanlar da Menderes’ten farklı düşünmüyordu. Siyasetin bilim adamlarına göre bir iş olmadığına, profesörlerin üniversitelerde kalmaları gerektiğine inanıyorlardı.

Zaman, bu düşünceyi haklı çıkarmadı. Türkiye’de de akademisyenlerden siyasete ilgi gösterenlerin sayısı giderek arttı. Akademisyenler, her zaman siyasetin ve TBMM’nin düzeyinin yükselmesinde de önemli rol oynadı. Profesörlerin arasından başarılı siyaset adamları da çıktı.

Bu Meclis’te 36 profesör, 15 doçent milletvekili olarak görev yapıyordu. Fakat maalesef seçim sonrasında bu sayı düşeceğe benziyor. Çünkü barajı aşması muhtemel partilerin ilk sıralarında yer alan akademisyen sayısı hayli düşük. Gelecek Meclis’te akademisyen sayısı, şimdiki kadar da olamayacak.

Nasıl ki, partiler kadın aday göstermekten imtina ediyorlarsa, akademisyen adaylara da yeterince iltifat etmiyorlar. Akademisyenlerin bu denli dışlanmasının altında da kuşkusuz, "Bilim adamından politikacı olmaz" yaklaşımının etkisi var. Partilere hâkim olan siyaset bezirgânları hâlâ bu düşüncede anlaşılan.

Köprülü’ye yöneltilen eleştirilerin bir diğer noktası var ki, o noktada haklılar. Ne demişlerdi? "Tarihçi tarihten ibret almadı." Tarihin siyaset sahnesinde dikkate alınmasının önemini vurguluyorlardı.

O yorumu yapanlar hâlâ hayatta olsalardı, tarihten ibret almayanların bugün artık tarihçilerle sınırlı kalmadığına da tanık olup üzüleceklerdi.

Sanırım o yıllarda "tarihten ibret almak" deyimi daha sık kullanılıyor, tarihteki örneklere daha sık başvuruluyordu. Güne hükmetmek isteyen siyasetçiler, tarihi daha çok önemsiyorlardı.

Bugün ise siyasetçiler, tarihten tamamen habersiz olmak bir yana yakın siyasi tarihten bile ibret almadan sahneye çıkıyorlar. Kendilerinin de yaşadıkları kimi deneyimleri unutuyorlar.

Seçim kampanyaları bu açıdan iyi bir örnek. Türkiye, çok partili döneme geçildiğinden bu yana, yani 50 yılı aşkın bir süredir seçim kampanyalarına tanık oluyor. Eskinin seçim kampanyaları, dönemin koşulları gereği yüz yüze yürütülürdü. Liderler otobüslerle dolaşır, uğramadık meydan bırakmazlardı.

Turgut Özal da bu dönemin sonuna yetişmiş, 1983 seçim kampanyasında Türkiye’yi otobüsle iki kez turlamış, il il, ilçe ilçe konuşmalar yapmıştı.

Aynı Özal, 1989 seçimlerinde ise teknolojiye aldanmıştı. Yüz yüze kampanya yürütmekten vazgeçmiş, televizyon konuşmalarıyla oy alabileceğini sanmıştı. Seçim sonucu kendisi ve partisi için tam bir hüsran olmuştu.

Sanki böyle bir örnek yaşanmamış gibi, 3 Kasım seçim kampanyalarında -bir ikisi dışında- hemen tüm liderler, afişlere, kliplere, televizyonlara ağırlık verdi, çok az geziye çıktı; seçmene uçakla tepeden baktı.

Elbette tarihi unutmak özel bir enerji harcamayı gerektirmiyor. Ama biraz çaba harcayıp geçmişteki seçim kampanyalarından ibret alsalardı kendileri için daha iyi olacaktı.

Seçim sonuçları, tarihten ibret almayanlar için yeni ibret vesikaları üretecek. Kuşkusuz bu vesikalardan ibret alanlar da çıkacak ilerde.

Faruk Bildirici / Tempo / 31 Ekim-6 Kasım 2002