Şehit haberlerinde ölüm müjdeye dönüştü!

...

Ölüm ve müjde yan yana gelemeyecek iki sözcük.  Ölüm müjde olsaydı, cenaze törenlerinde davul zurna çalınır, mutluluktan eğlenilirdi. Mutluluk değil, hüzündür, üzüntüdür, yastır ölümler.   Her ölüm haberi geldiğinde analar ağlar, babalar ağlar; yakınları ağlar.

     Bunun ayırdında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da çözüm sürecinde en sık kullandığı iki cümle “Analar ağlamasın” ve “Ocaklara ateş düşmesin”di. “Biz analar ağlamasın dedikçe birileri ısrarla anaları ağlatmak için uğraşıyor” diyordu.

     Erdoğan, “Analar ağlamasın” sözünü artık hemen hiç kullanmıyor. “Anaların ağlamamasını” öncelikli bir ülke sorunu olarak gören Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerini artık şehit annesine kongre salonundan telefonla bağlanarak “Şehidimiz de sevgili peygamberimizin inşallah komşusu olarak bir anneye böyle bir şeref nasip olmaz. Ama siz bu şerefi yakaladınız” diyen Erdoğan aldı.

Ölümü yücelten şehit haberleri

    Erdoğan ve tabii ardından iktidar sözcüleri, şehit haberlerini bu şekilde “cennet ve müjde” bağlamında verince iktidar medyası da aynı yolu izlemeye başladı. Bir süredir şehit haberleri, ölümün yüceltildiği ve yas yerine müjdenin duyurulduğu haberlere dönüştü. “Seninle gurur duyuyorum” ve “Ben şehit annesiyim” haberleri sıradanlaştı. Daha çarpıcı birkaç örnek vereyim:

       “Bana dua et şehit olmak istiyorum” (Sabah / 11 Nisan 2021) Şehit olan Jandarma uzman çavuş Erkan Erdem’in (28) 20 gün önce şehit babası Hasan Apaydın ile görüşmesinde ‘Abi bana dua et şehit olmak istiyorum’ dediği öğrenildi.”

        Cennette bir fazlayız bu gece (28 Nisan 2021/ Sabah) Teğmen Kıvık, silah arkadaşlarıyla yaptığı iftarın fotoğrafını paylaştı. Bu görüntüden saatler sonra şehit düştü. Arkadaşı Teğmen Samet Poyraz bu son fotoğrafı paylaşarak ‘Takımımızın gözbebeği Mehmet Teğmen, bu akşam iftarını şehadet şerbeti içerek açtı. Cennette bir fazlayız bu gece’ diye yazdı.”

       Bundan güzel babalar günü hediyesi mi olur (20 Haziran 2021 / Sabah) “15 Temmuz şehidi Cennet Yiğit’in babası: Cennet’siz 5. Babalar Günü. Kızım Cennet giderken bana ölene kadar yetecek olan şehit babası olma onurunu bırakarak gitti.”

     “Şehit olma acısı karınca ısırığına benzer” (2 Mayıs/ Akşam ve Türkiye) “Pençe/ Yıldırım Harekâtı şehitleri Müslüm Toprak ve Mehmet Kırmızı toprağa verildi. Geriye Şehit Müslüm’ün ‘Birinizi karınca ısırdığı zaman ne kadar acı duyarsa şehit olan kimse de ölüm acısını o kadar duyar’ sözleri kaldı.”

   “Şehidimiz uğurlu geldi”

   Şehitlik bu şekilde yüceltildiği için AKP yöneticilerinin dilinde kimi zaman ölümün ağırlığı ile bağdaşmayacak ifadelere rastlanabiliyor.

   AKP Akhisar İlçe Başkanı Fatih Füzün, katıldığı bir yerel televizyon programında bölgedeki bir baraj projesiyle ilgili bilgi verirken “Şehidimiz uğurlu geldi” diyebildi. Bir gencin ölümüne üzülmek yerine cenaze töreni için ilçeye gelen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye baraj yapımı için ricada bulunmuş olmayı önemsiyordu. Mutluydu, sevinçliydi…

    AKP İlçe Başkanı Füzün’ün bu sözlerine ne AKP’den ne de iktidar medyasından tepki gelmedi. Yeniçağ ve Gazete Pencere eleştirel haber yaptı, diğerleri görmezden geldi.

    Şehit deyince ölüm gerçeği değişmiyor

    Şehitlik dini bir kavram. Müslümanlıkta “Allah yolunda yaşamını yitirenlere” şehit deniyor. Ama Türkiye’de bu kavram yıllar içinde dini anlamından sıyrılıp “vatan ve milleti uğruna ölenler” için kullanılır hale geldi.

   Fakat “şehit” denilmesi gencecik insanların yaşama veda ettiği gerçeğini değiştirmiyor.  Güneydoğu, Kuzey Irak ve Suriye’de süren operasyonlardan hemen her gün yeni bir ölüm haberi gelmeye devam ediyor. “Şehit oldu” diyerek bu ölümleri kutsamak, yüceltmek, 20’li yaşlarda ölen gencecik delikanlıları yaşama döndürmüyor.

   Dikkat ediyorum, gencecik askerlerin ölümleri “şehit müjdesi” gibi verilmekle kalmıyor, çoğu kez ya birlikte ya da hemen ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karşı operasyonda “etkisiz hale getirdiği teröristler”in sayısı da açıklanıyor. Örneğin 2 Haziran’da Jandarma Teğmen Baki Koçak ile bir güvenlik korucusunun şehit olduğu açıklandı; ertesi gün de “birisi gri kategoride arananlardan olmak üzere üç teröristin etkisiz hale getirildiği” duyuruldu.

    Nedim Şener’in şehit istatistiklerinde gariplik

    Ancak şehit ve öldürülen PKK’lıların sayılarını günlük olarak duyuran Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı, toplu sayısal verileri açıklamıyor. Bu da yaşamını yitirenlerle ilgili tablonun tamamının görülmesini engelliyor.

   Resmi makamların açıklamadığı “öldürülen güvenlik görevlileri ve vatandaşlar” ile “etkisiz hale getirilen teröristler” hakkındaki toplu sayısal verilere Nedim Şener’in Hürriyet’te 23 Haziran 2021’de yayımlanan yazısında rastladım.

   Şener, “Her güne 1 şehit” başlıklı yazısında  “1984-2021 yılları arasında terör olaylarındaki kayıp ve etkisiz hale getirilen terörist istatistiği (Türkiye geneli)” başlıklı bir tablo yayımlamıştı. Kaynağı belirtilmeyen tabloda, PKK’nın 1984’deki Şemdinli-Eruh baskınından bugüne değin öldürdüğü güvenlik görevlisi sayısı 8.154, öldürdüğü vatandaş sayısı 6.024 olarak veriliyordu. 1984’ten bugüne değin “etkisiz hale getirilen terörist” sayısı ise 44.492 olarak ifade ediliyordu.

     Nedim Şener geçen yıl da böyle bir tablo yayımlamıştı. İki tablo arasındaki değişimi görmek için 4 Eylül 2020 tarihinde kaleme aldığı “PKK’nın kanlı bilançosu” başlıklı yazısına baktım. Bu tabloda da kaynak belirtmemişti. Tabloda 1984-2020 yılları arasında öldürülen güvenlik görevlisi sayısı 8.128, öldürülen vatandaş sayısı 5.700, “etkisiz hale getirilen terörist” sayısı da 43.019 olarak veriliyordu.

     2021 ve 2020 arasında büyük farklar vardı; özellikle “etkisiz hale getirilen teröristler”in sayısında bir yıl içerisindeki tam 1.473 artış olmuştu!   

     Bu garipliğin nedenini anlamak üzere iki tablodaki diğer sayıları da karşılaştırdım. 2015 yılına kadar olan veriler iki tabloda da aynıydı. Ondan sonraki yılların sayılarında farklılıklar vardı; 2021 tablosunda eski sayılar üzerinde değişiklik yapılmıştı. Örneğin Nedim Şener’in 2020’de yayımladığı tabloda 2016 yılında öldürülen vatandaş sayısı 247, “etkisiz hale getirilen terörist” sayısı 3.093 olarak görünüyordu. Ama 2021 tablosunda 2016 yılında öldürülen vatandaş sayısı 213, “etkisiz hale getirilen terörist” sayısı 3.560 olarak değişmişti. 

    2020 tablosunda 2017 yılında “etkisiz hale getirilen terörist” sayısı 1.680 iken bu sayı 2021 tablosunda 1.953’e yükseltilmişti.

     Kısacası, Nedim Şener’in yeni yayımladığı tabloda geçmiş yıllara ait sayısal veriler değiştirilmiş, özellikle de “etkisiz hale getirilen terörist” sayısı yükseltilmişti. Nedim Şener’in 10 ay arayla yayımladığı iki tablo arasındaki sayısal farklılık bundan kaynaklanıyordu.

  Kaynak göstermemek eksiklik

   Nedim Şener’in yazılarında tabloların kaynağını yazsaydı, geçmiş yıllara ilişkin veriler üzerindeki değişikliklerin adresi de belirtilmiş olurdu.

    Aslında Nedim Şener, 2010 yılında Milliyet’te yayımladığı “26 yılın kanlı bilançosu” yazısında kaynak göstermiş, “Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine dayandığını” yazmıştı. Son iki yazısında sayısal verilerin kaynağını yazmaması gazetecilik açısından büyük eksiklik. Hem kaynağını yazmalı hem de iki tablo arasındaki farklılıkların nedenini açıklamalıydı.

    Nedim Şener’in yazısında olmayınca tablodaki verileri değiştiren adresi ve nedenini ben araştırdım. Bu tablolar İçişleri Bakanlığı’ndan alınmıştı. Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı, önceki yıllarda ilgili tüm kurumların sayısal verileri tek elden düzenlemeye başlamış; tabloları güncellerken eski yıllardaki sayılar üzerinde de değişiklikler yapmıştı!

    Haberini savunmayan gazeteciler

    Yine de İçişleri Bakanlığı’nın sürekli terörle mücadelenin büyük başarısından söz ettiği de hatırlanırsa tablodaki güncellemenin “etkisiz hale getirilen terörist” sayısının artmasına yol açması dikkate değer bir durum. Ama böyle bir değişiklik bu verilerin güvenilirliği ile ilgili şüphelere de yol açmıyor değil…

     Nedim Şener’in iki yazısında da dikkat çeken bir unsur da “etkisiz hale getirilen terörist” tanımını “öldürüldü” anlamında kullanması. Sadece Nedim Şener değil, hemen tüm medya 2000’lerden sonra başlayan bu ifadeyi “öldürüldü” anlamında yazıyor, başlıklara da öyle çıkarıyor. Nitekim İçişleri Bakanlığı’nın “etkisiz hale getirildiğini” açıkladığı Fırat Şişman adlı PKK’lı için Sabah, Hürriyet ve Milliyet gazeteleri “öldürüldü” diye yazdı. Hatta Milliyet’in “öldürüldü” haberini İçişleri Bakanlığı alıp web sayfasına koydu.

     Ama İçişleri Bakan Yardımcısı ve Bakanlık Sözcüsü İsmail Çataklı, “Öldürüldüğü açıklanan PKK’lı canlandı itirafçı oldu!” başlıklı yazımı yanıtlarken “Devletin terör terminolojisinde etkisiz hale getirilmiş terörist, ölü, yaralı veya teslim olmuş terörist demektir. Yani eylem yapamayacak durumdadır” demiş.

     Sözcünün bu açıklamasına öncelikle bakanlıkta brifing aldıktan sonra “öldürüldü” diye haber yazan meslektaşlarım itiraz etmeliydi. Ama onlardan ses çıkmadı, haberlerini savunmadılar ne yazık ki…

    Gazeteciler, İçişleri Sözcüsü Çataklı’ya, en azından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, “Biz, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye’nin ne kadar asil olduğunu göstermek için ‘öldürdük’ demiyoruz. Bu hakikaten bizim övüneceğimiz bir konu, ‘etkisiz hale getirmek’ diyoruz” sözlerini hatırlatabilirlerdi.

   Kaldı ki, nasıl tanımlarsanız tanımlayın, öldürmüş olma gerçeğini değiştirmez.

   Ölümler sıradanlaştırılmamalı

    Nedim Şener’in yayımladığı sayısal veriler durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyuyor. Hemen her gün kan akıyor, gencecik insanlar ölmeye devam ediyor bu ülkede.

   Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP sözcüleri, bu ölümleri “şehitlik ve cennet müjdesi” ile duyurarak sıradanlaştırıyor, bu söylemle toplumsal rıza üretiyor.

   İktidar medyası da aynı şekilde ölümleri yücelten, müjde gibi sunan haber ve yazılarıyla rıza üretimine katkıda bulunuyor. Toplumdan hoşnutsuzluk seslerinin yükselmesine engel oluyor.

   Gazeteci olarak bizim pusulamız insandır. Her hayat değerlidir. Ölümleri sıradanlaştırmak hem yaşamına yitiren insanlara saygısızlıktır hem de sorunun üzerini örtüp çözüm aranmasını engeller.

    Her gün kan akan bir ülkede gazeteciler, “şehit” olmayı öven, “şehitliği” yakınlarına hediye gibi gösteren, adeta “şehit” olmayı özendiren haberler yapmamalı. “Şehit” deseniz de o insanlar ölüyor…

Faruk BİLDİRİCİ / 5 Temmuz 2021