SARKİSYAN NE DEMEMİŞTİ?

...

Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın, "Ermeni dili ve edebiyatı yarışması"nda bir öğrencinin sorusuna verdiği yanıtla ilgili haber, Hürriyet’te, "Karabağ’ı biz aldık, Ağrı’yı size bıraktık" başlığıyla yayımlandı.

26 Temmuz’da çıkan bu haber, büyük yankı yarattı. İnternet siteleri, Hürriyet’e dayanarak haberi servise koydular. Aynı gün, Dışişleri Bakanlığı’ndan da "kınama" açıklaması gelmekte gecikmedi. Tepkiler bu açıklamayla sınırlı kalmadı; Başbakan Tayyip Erdoğan, Azerbaycan gezisi sırasında "Bir devlet adamına yakışmayan sözler. Tarihi bir yanlışı, bizzat altını çizerek tescillemiştir" diyerek Sarkisyan’ın özür dilemesini istedi.

Krizin tırmanması üzerine basın toplantısı yapan Ermenistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Savarş Koçaryan, Sarkisyan’ın sözlerinin çarpıtıldığını savundu:

"Bende Türkiye tarafının sorunun cevabını bütün olarak okumadıklarına yönelik bir izlenim oluşuyor. Yöneltilen bir soruya Cumhurbaşkanının cevabı, ciddi, etraflı ve dengeleri gözeten bir yanıt olmuştur. Yaşanan gelişmeler, basının yaptığı bir çarpıtma ve bunu kullanmaya hevesli siyasetçilerin uluslar arası ilişkilerde hiç yoktan nasıl kriz üretebileceklerinin, bir bardak suda nasıl fırtına koparılacağının çarpıcı bir örneği olarak karşımıza çıkmış oldu."

Koçaryan, Sarkisyan’ın krize neden olan sözlerinin metnini basına dağıttı. O metne göre, Sarkisyan, Ermeni öğrencinin "Batı topraklarımızı Ağrı dağıyla birlikte geri alabilecek miyiz" sorusuna şu yanıtı vermişti:

"Bu sana ve senin nesline bağlı. Benim nesil üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirdi. 90’lı yıllarda vatanımızın parçası Artsah’ı (Karabağ bölgesini) düşmanın elinden kurtardık. Her neslin bir görevi vardır ve bu görevi başarıyla yerine getirmesi gerek. Sen ve yaşıtların gücünü sonuna kadar kullanırsa en başarılı ülkelerden biri haline geliriz. Ama şunu da söylemem gerek. Günümüz dünyasında ülkelerin gücü ve itibarı yüzölçümüyle ölçülmüyor. Ermenistan modern, güvenli ve başarılı ülke olursa itibarı da o denli yüksek olacaktır."

Bu gelişmeler, Kürşat Bozkurt adlı bir okurumuzun dikkatini çekmişti. Gönderdiği iletide, iki ülke arasında çıkan krizin ardından "Karabağ’ı biz aldık, Ağrı’yı size bıraktık" başlıklı haberi yeniden okuduğunu belirterek soruyordu:

"Ne var ki, haberin içinde başlıktaki ifadelerden eser yoktu. Bunu iş edinip Sarkisyan’ın konuşmasının orijinaline ulaştım. Hürriyet’in haberinde yer alan başlık ve ’Gençlerine resmen hedef gösterdi’ biçimindeki patlangacın gerçeği yansıtmadığı apaçık görülüyordu. Geçtiğimiz günlerde ’savaş gazeteciliği’ ve ’nefret suçları’ndan söz etmiştiniz. Aslı olmayan böyle bir başlık, bunlardan hangisinin kapsamına giriyor sizce?"

Bu soruyu yanıtlayabilmek için Okur Temsilcisi olarak haberleri gözden geçirdim; süreci inceledim. Önce haberlerle ilgili bulgularımı sıralayayım:

Bu tespitlerin ardından, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin üçüncü maddesini hatırlatmam gerekiyor. Gazetecilerin "barışı" savunması gerekliliğinin altı çizilen o maddede "Gazeteci, insanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır" deniyor.

Gazeteci olarak bizlere düşen, Türkiye ve Ermenistan arasındaki anlaşmazlığın aşılma çabasına katkı vermek. Bunun için de "çatışma gazeteciliği" değil, "barış gazeteciliği" yapmamız zorunlu. Barış gazeteciliği ise -bu kavramı ortaya atan Prof. Johan Galtung’dan alıntıyla aktarayım- barışa, gerçeğe, insana ve çözüme odaklanmamızı gerektiriyor.

Şimdi bir düşünelim; gerçeğe, barışa ve çözüme odaklanmak o haberin başlığını, "Karabağ’ı biz aldık, Ağrı’yı size bıraktık" diye atmak mıdır? Yoksa örneğin "Sarkisyan: Ülkelerin itibarı yüzölçümüyle ölçülmüyor" diye mi?