SADECE HABERLER SORULUYORSA

...

Yine geldik aynı tartışmaya. Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve bazı gazetecilerin gözaltına alınması, Samanyolu Yayın Grup Başkanı Hidayet Karaca’nın tutuklanması basın özgürlüğüne müdahale mi, değil mi? İktidar çevreleri ve onların görüşlerini destekleyenlere göre bu sorunun yanıtı kesinlikle hayır!

Benzer görüşler, üç-dört yıl önce onlarca gazeteci gözaltına alınıp hapse atılırken de dile getiriliyordu. İktidar çevreleri, yine bugün olduğu gibi "Onlar gazetecilik faaliyetlerinden dolayı alınmadılar" ve "gazetecilerin suç işleme özgürlüğü yok" diyorlardı.

Sadece iktidarın sözcüleri ve siyasetçiler değil, onlara yakın medya da bu görüşleri destekliyor; gazetecilerin dalgalar halinde süren operasyonlarla cezaevlerine atılmasına haber ve yazılarıyla "lojistik destek" sağlıyorlardı.

Bu medya kuruluşlarının o günkü tutumlarına örnek oluşturması bakımından Soner Yalçın, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın gözaltına alınmalarının ardından yayımlanan birkaç manşeti hatırlatayım.

7 Mart 2011 tarihinde, iktidar yanlısı gazetelerden Yeni Şafak, "Yazıdan, kitaptan değil deliller var", Star ise "Oda Tv’de bel altı operasyonu" manşetiyle, medya operasyonlarına destek vermişti.

Cemaat medyası, daha da açık bir dille gözaltına alınan gazetecileri suçluyor, hapsedilmelerini haklı bulduğunu manşetten ilan etmekte sakınca görmüyordu. Örneğin, 9 Mart 2011 tarihli Zaman’ın ilk sayfasının hemen tamamını "Hiçbiri gazetecilikten tutuklanmadı" ve "Yalan rüzgârı" haberleri kaplamıştı. 27 Mart 2014’te, Bugün gazetesinin manşetinde "Şık’ın editörü Ergenekon" haberi, aynı gün Taraf’ın manşetinde "Gazetecilikten tutuklanmadılar" başlığı yer almıştı.

17-25 Aralık’taki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından iktidar ve Fethullah Gülen cemaati arasında başlayan kavga, Cemaat medyasının tavrında değişikliğe neden oldu. Yolları ayrılınca muhalefete başladılar.

Kamu kurumları, özellikle de güvenlik birimleri içerisinde örgütlenen Cemaat mensuplarına karşı operasyon bekleniyordu. Siyasi iktidar, Ergenekon, Balyoz, Oda Tv, Casusluk davası gibi yargılamalardaki hukuksuzluklardan, yüzlerce insanın telefonlarının dinlenmesinden bu hareketi sorumlu tutuyor.

Fakat Cemaat operasyonu medyayı da hedef aldı. Üstelik yansıyan bilgilerden görüyoruz ki, gözaltındaki medya mensuplarına yazdıkları yazılar, haberler ve yayınlarıyla ilgili sorular sorulmuş.

Tıpkı üç dört yıl önce yargılanan gazetecilere sorulduğu gibi. O zaman da gazetecilere yazıları, kitapları, kısacası gazetecilik faaliyetleriyle ilgili sorular yöneltmişti savcılar. Bu da gazetecilik faaliyetleri nedeniyle soruşturmaya dâhil edildiklerini, onlar üzerinden iktidara eleştirel yaklaşan medyaya gözdağı verildiğini kanıtlıyordu. Bereket o meslektaşlarımızın çoğu aklandı; onlara kurulan "hukuk komplosu" da deşifre oldu.

Bu açıdan bakınca bugün de durum aynı. Dumanlı ve birlikte gözaltına alınanlara yöneltilen suçlamaların, sadece yazdıkları yazılar, haberler ve yayınlarıyla ilgili olması, onların da gazetecilik faaliyetleri nedeniyle operasyonun hedefi olduklarını gösteriyor bize.

Demek ki, yine basın ve ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale ile karşı karşıyayız. Öyleyse nasıl geçmişte o meslektaşlarımızı savunduysak, bugün de ayrım yapmadan bu gazetecilerin ifade özgürlüğünü savunmalıyız. Tabii onların da geçmişte gazeteciler hapse atılırken yazıp çizdikleri konusunda en azından bir özeleştiri borçları olduğunu unutmadan…