ÖZAL AİLESİ

...

ÖZAL’DAN ROL ÇALAN AİLE

 Semra Özal, farklı bir “First Leydi”ydi. Farklılığı, ince uzun purolar içmesinde, viskiyi ve eğlenceyi sevdiğini gizlememesinde, şen kahkahalar atmasında değildi sadece.

   Türkiye o güne değin kocasıyla elele yürüyen Başbakan (ve tabii sonra da Cumhurbaşkanı) eşi görmemişti. Semra Özal’ın elele yürümesi hem bağlılığını ve sevgisini gösteriyordu; hem de gölgede kalmak istememesini.

   Nitekim Turgut Özal’ın 1983’te başbakan olduğu andan itibaren hep sahnenin önünde oldu Semra Özal. İstedi ki, spotlar, kameralar ve de bütün gözler, Turgut Özal kadar onu da görsün, onu da fark etsin.  Başardı da kocasından rol çalmayı…

    Başbakanlıktaki ilk yılında ilk sansasyonu patlattı Semra Özal. Vizon dergisine “güz giysileri”ni sergileyerek, manken gibi fotoğraflar çektirdi.  Eleştirilere aldırmadı. “Böyle şeyleri İngiltere kraliçesi bile yapıyor” dedi geçti. İngiltere Büyükelçiliği ciddiye aldı bu sözlerini. “Kraliçemiz mankenlik yapmaz” diye yalanladılar…

     Hızını kesmeye yetmedi “mankenliği”nin yarattığı siyasi dalgalanmalar.  Kendi örgütünü kurdu; “Türk Kadınını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfı”ydı resmi adı.  Ama herkes “Papatyalar” olarak tanıyordu ANAP’ın kadın kolları gibi çalışan bu vakfın üyelerini. YSL işlemeli çoraplar giyen, pırlantalar takan, arkadaşlarıyla eğlenmek için gizlice Paris’e giden Semra Özal da “Papatyalar”ın kraliçesiydi tabii…

    Osmanlı dönemi giysileriyle çekilen fotoğrafı tamamladı bu görüntüyü. Yıldız Sarayındaki “Hasbahçe”de düzenlenen geceye katılan bütün “Papatyalar” giymişti bu şaşalı giysileri. Semra Özal’ın etrafında pervane oluyorlardı. “Hanedan” damgası bu gecenin haberleriyle birlikte vuruldu Özal iktidarına.

     Semra Özal ise giderek hükümet faaliyetlerinde de rol almaya, yurt dışında temsil misyonu üstlenmeye başladı. Kültür Bakanlığı’nın Londra’da düzenlediği “Muhteşem Süleyman Çağı” sergisinin açılışını yaptı. Konuşma metninde Kanuni’nin anlamı “Law making” (kanun yapmak) olarak açıklanmıştı. Ama Semra Özal,  yanlış telaffuz edip ‘‘Love making” (aşk yapmak) deyince Prenses Diana, kahkahayı basmıştı.

Ailenin yaramazı

  Ailenin rol çalan ikinci ferdi Zeynep Özal’dı. İlk eşinden ayrılmış, annesi gibi eğlenmeyi seven, uçarı, biraz da başına buyruk bir genç kadındı. Annesine küçüklüğünden kalma bir kırgınlığı vardı. Geceleri odasına geldiğinde abisini öpüp, kendisinin sadece üzerini örtüp gitmesine çok içerlemişti. Annesinin, abisi Ahmet’i çok sevdiğine, onu hep koruyup kolladığına inanıyordu. Amerika’ya gitmesine izin verilmeyince okumamış, isyan duygularıyla büyümüştü.  Anne babası da biliyorlardı kızlarının bu duygularını ve yaramazlığını.

       Başını bağlamak için kabinenin bekar bakanı Cavit Kavak ile tanıştırdılar; ama evlenmedi onunla. Gitti, bir gece kulübünde tanıştığı baterist Asım Ekren’e aşık oldu. Ailesinin izin vermeyeceğini bildiği için de gizlice evlendi.

   Özellikle magazin basını için büyük haberdi bu. Başbakanın kızı, bir “davulcu” ile evlenmişti! Hem de gizli nikahla! Günlerce gündemi meşgul etti Zeynep Özal’ın evliliği. Kızının bu evliliğini kabul etmeyen Turgut Özal’ın,  Asım Ekren’i kaçırtmayı planladığı bile yazıldı o günlerde.

   Özal, bir süre sonra kızı ve damadıyla kerhen barışsa da skandalın büyüğü 1987 seçimleri öncesinde patladı. Jaguar otomobillerin Türkiye Temsilcisi, Asım Ekren’e lüks bir araç hediye etmişti. Neredeyse yer yerinden oynadı, bu hediye duyulduğunda. Öyle ya, bu kadar pahalı bir hediye karşılıksız verilir mi? Araç iade edilse de seçimlerde muhalefetin malzemesi oldu Jaguar.

Ailenin prensi

    Ahmet Özal ortalarda görünmedi uzun süre. Babası başbakan olduğu sırada Amerika’daydı. Üniversiteyi orada bitirmiş, ekonomi mastırı yapıyordu.  İstanbul’a döndükten sonra birkaç yıl geride durdu; Ankara’ya babasının yanına gizlice, çoğunlukla da geceleri gitti. Özal, 1987’de by pass ameliyatı olana kadar da sürdü bu durum.

     Özal’ın ameliyatından sonra Ahmet Özal, perdeyi kaldırdı; sahne aldı.  O da annesi ve kız kardeşi gibi, babasından rol çalmaya başladı. Kısa sürede “Prens” olarak anılır oldu.  Kamu bankalarının genel müdürlüklerine arkadaşlarını getirmesiydi bu unvanla anılmasının nedeni. Hükümetle temas kurmak isteyen Amerikan şirketleri de onu arıyordu. Ahmet Özal, o dönem siyaseti ya da resmi bir görevi hiç düşünmedi, aklı fikri ticaretteydi.  Önce Emlakbank’ın başına gelmesini sağladığı arkadaşı Engin Civan sayesinde kredi aldı. İlk olarak özel bir havayolu şirketi kurdu. Orada başarılı olamayınca Anayasa’daki bir açıktan yararlanıp, Cem Uzan ile birlikte Türkiye’nin ilk özel televizyonu olan Magic Box’ı (Star) kurdu. Merkezi Almanya’daydı bu televizyonun ama Türkiye’ye yayın yapıyor, rahatlıkla reklam da alıyordu.

Tak kaseti neşelenelim

    Turgut Özal,  oğlunun ticari faaliyetlerini destekliyor, eşinin önplanda olmasından da rahatsız olmuyordu. Hatta 1988’de, Fatih Sultan Mehmet köprüsünü birlikte açarak, eşiyle ne denli bütünleştiğini sergiledi cümle aleme. Hele arabayla köprüden geçerken “Tak bir kaset de neşemizi bulalım Semracığım” demesi, Özal’ın unutulmaz replikleri arasına girdi.  

    İlk günden beri rivayetti Semra Özal’ın, eşinin siyasi kararlarına müdahale ettiği. Nihayet bir gün, gazeteci Yavuz Donat somut bir örnek kaleme aldı. Semra Özal, bir işadamının yatındaki yemekte kocasıyla lades tutuşmuş, kazanınca da muhafazakar bir isim olan Mehmet Keçeciler’i uzaklaştırmasını istemişti. Gerçekten Keçeciler, ANAP’taki görevinden alınmıştı bir süre sonra.

   Semra Özal, Turgut Özal’ın, 1989’da Cumhurbaşkanı olmasından sonraki çalkantılı dönemde siyasete girmek istedi. Turgut Özal, onun bu kararını sahiplendi. Hem de öylesine destekledi ki, eşinin ANAP İstanbul İl Başkanı olmasına itiraz eden herkesi kırıp geçirdi.  Semra Özal, kavgalı kongrede güçlükle İl Başkanı seçildi. Turgut Özal, “Cahiliye devri artıkları” dediği muhafazakarları budadı; fakat kendisi de hayli yıpranmıştı bu süreçte.

       Siyaset, tam bir hayal kırıklığı olacaktı Semra Özal için. Canla başla desteklediği Mesut Yılmaz genel başkan seçilince ilk iş olarak kendisine istifa baskısı yapacak; o da partiden ayrılmak zorunda kalacaktı.

Efe’nin dikili ağacı yok

   90’lara doğru, ailenin en küçüğü Efe Özal da katıldı babasından rol çalan aile fertleri arasına. Yat satın aldığı, lüks araçlara bindiği, Florida’da ev satın aldığı, bir şirkete ortak olduğu haberleri çıkmaya başladı birbiri ardına. Efe Özal ise borsada oynadığı, abisinden yardım aldığı yanıtını verdi bu iddialara.

   Bilkent’ten okul arkadaşı Zeynep Beşikçioğlu ile 1991’de görkemli bir düğünle evlenip, 5 bin dolara Boğaz’da bir yalı kiralaması merak uyandırdı. Semra Özal, “Zavallı Efe’nin dikili bir ağacı bile yok” yanıtını verdi sorulara. (Leyla Umar, Sabah, 10 Eylül 1991)

     Turgut Özal aniden yaşamını yitirince Semra Özal İstanbul’a taşındı; kendine yeni bir hayat kurdu. ANAP’ın muhafazakarlarına kök söktüren Semra Özal yerini onlardan daha muhafazakar Tayyip Erdoğan ve eşiyle zaman zaman görüşen yeni Semra Özal’a bıraktı. Dede tarafından peygamber torunu olduğunu hatırlamıştı.  Bir yandan da viskisini, purosunu içmeye devam ediyordu. İstanbul gecelerinin değişmez simaları arasına girmişti. En yakın dostlarından biri sanatçı Fatih Ürek’ti,  Bir yanlışını görünce sildi onu defterden. (İzzet Çapa/Habertürk / 2 Ekim 2011)

    Ahmet Özal’ın işleri babasının ölümünün ardından iyiden iyiye ters gitti. Cem Uzan ile ortaklığı sona erince Kanal 6 televizyonunu kurmuş, onu da elinde tutamamıştı. Karşılıksız senet, çek davaları ile boğuşup duruyordu ki,  19 Eylül 1994'de Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan vuruldu.

   Ve “Civangate” adı verilen skandal patladı, kirli çamaşırlar ortalığa saçıldı. Civan’ı, Alaattin Çakıcı vurdurmuştu. Nedeni de Özal ailesinin yakın dostu Selim Edes’in kredi almak için verdiği rüşveti geri almak istemesiydi.  İddiaya göre, Uğur Çakıcı ile Selim Edes’i tanıştıran, Zeynep ve Semra Özal’dı. Hatta Ahmet Özal da eski ortaklarına borcunu azaltmak için Alaattin Çakıcı'dan yardım almıştı daha önce.

   Savcıya ifade veren Semra Özal, sadece Zeynep’in Uğur Çakıcı ile arkadaş olduğunu doğruladı. Civan’ın vurulmasıyla ilgisini, Çakıcı’dan ricayı reddetti. Dosya iddialar aydınlanmadan kapandı ama Alaattin Çakıcı, Özal ailesinden söz eden karısını affetmedi. Çocuklarının gözlerinin önünde öldürttü Uğur Çakıcı’yı.

Zeynep İran’a, Ahmet Irak’a

  Ahmet Özal, Civangate skandalı sonrasında birkaç yıl ticari sorunlarıyla uğraştı. Başarılı olamayınca siyasete yöneldi. 1999 seçimlerinde baba memleketi Malatya’dan bağımsız milletvekili seçilmeyi de başardı. Babasının adı sayesinde geldiği bu yerde bir etkinlik gösteremedi, yine döndü ticarete.

    Babasını kaybettikten sonra Zeynep Özal da yalpaladı epeyce. Üçüncü eşinden de ayrıldıktan sonra bir daha evlenmedi. Aile dostlarının yardımıyla inşaat, emlak işlerine girdi. 2000’lerde hala o uçarı karakterinden bir şey kaybetmemişti. Sessizce bir kenarda hayatını yaşamak yerine şöhretini canlandırmaya çabaladı.

   Gala dergisine dekolte pozlar verdi. Arkasından Müge Anlı’ya hayatını anlattığı bir kitap yazdırdı; “Bir kadın Birkaç Hayat .” O günlerde küstü Semra Özal kızına. Tam yedi yıl konuşmadılar birbirleriyle. Bu süre içinde Zeynep Özal, aile dostu Beşir Yayla ile “Ozal Investment Group” şirketini kurmuş, İran’da 400 milyon dolarlık inşaat yapıyordu. Özal ismi hala etkiliydi oralarda. Zeynep Özal, İran’da yaşıyor, arada Türkiye’ye geliyordu.(Demirhan Hararlı /Kelebek /20 Haziran 2011)

   Ahmet Özal’ı da yine babasının adı kurtardı. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Semra ve Ahmet Özal’ı Erbil’e davet etti. Turgut Özal’ın hatırına bin konutluk iş verdi oğluna. Ahmet Özal, “Ozal Group” adlı şirket kurup girişti inşaata. (Gülden Aydın, Hürriyet, 14 Mart 2010)

   Üç kardeş içinde babasının adıyla şirket kurmadan Türkiye’de iş yapan sadece Efe Özal’dı. Alışveriş ve müzik kanalı vardı, iyi kazanıyordu. 15 yıllık evlilikten sonra olaylı bir şekilde ayrıldığı eşine bıraktığı villanın değeri 1.5 Milyon doların üzerindeydi. Yeni bir villa aldı, yeni eşi Sinem Şen ile balayını da Dubai’nin ünlü ve de pahalı oteli Burj al Arab’da geçirdi.

    Başta Ahmet Özal olmak üzere “Özal” adının avantajıyla hayatlarına devam eden aile fertleri, Turgut Özal’ın öldürüldüğü iddiasını gündeme getiriyorlardı son yıllarda. Bu vesileyle medyada anılıyordu isimleri. Fakat ne zaman ki, mezarın açılması kararı verildi, o zaman itiraz ettiler. Turgut Özal’ın “mezarında rahatsız edilmesini” istemiyorlardı! Mezar açıldı, Adli Tıp karar verdi; onlar hala çelişik tutumlarla dikkatleri üzerlerine çekiyorlar. Biri söylese onlara artık, iz bırakan o oyunun başrol oyuncusu Turgut Özal’dı. Hala da o.