OPERASYON HABERLERİNE DAİR GÖZLEMLER

...

Güneydoğu’da sokağa çıkma yasağı uygulanan bölgelerde gazetecilik çok zor. Gazetecilerin, barikat ve hendeklerin ne ön tarafında serbestçe çalışmasına izin veriliyor ne de arka tarafa geçme imkânı bulunabiliyor.

Ablukayı aşamayınca sorgulama, araştırma ve gözleme dayalı gazetecilik bilgisinin yerini resmi açıklamalar ve güvenlik birimlerinin gayri resmi fısıltıları alıyor. Tek haber kaynağına bağlı kalmak gazeteci için her zaman risklidir.

Beş aydır süren bu operasyonlar ve yasaklar daha ne kadar devam edecek bilmiyoruz. Bundan sonraki dönemde pusulayı doğru tutmak için bugüne kadar yapılan gazeteciliğin muhasebesini yapmakta yarar var. Bu düşünceyle Hürriyet’in haberlerini taradım; gözlemlerimi kısa başlıklar halinde topladım.

Operasyonların başarısı Genelkurmay, ortak operasyonlarda “etkisiz hale getirilen PKK’lı teröristler”in sayısını düzenli olarak açıklıyor. “Operasyonların başarısı” da bu sayılar ve barikatların temizlenen yüzdesi” üzerinden anlatılıyor. Ancak bu sayılar konusunda karmaşa yaşanıyor. Örneğin İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Üç bin terörist öldürüldü” (16 Aralık) derken, Genelkurmay’ın açıkladığı rakamlar yüzler düzeyinde. 6 Ocak’ta Genelkurmay tarafından yapılan açıklamada toplam sayı 296 olarak veriliyordu. Resmi açıklamalarda verilen sayılar ile “askeri kaynaklar” ve kaynağı belirsiz haberlerdeki sayılar da birbirini tutmuyor. PKK’lıların bu kadar çok sayıda cenaze töreni olmaması da dikkat çekici. Örneğin Cizre’de öldürülen PKK’lı sayısı resmi açıklamalara göre 114’ün üzerinde ama sadece bir cenaze töreni haberi çıkmış. Öldürülen PKK’lı sayısı daha mı az, yoksa gizlice mi gömülüyor? Orası belirsiz.

Ortak acılar Operasyonlar ve sokağa çıkma yasağı sırasında sivil halkın yaşadığı sıkıntılar, bazen ilk sayfaya yer alıyor. Cizre kilitlendi (11 Eylül), İşte Cizre (13 Eylül), Sur’da 500 dükkân kapandı (5 Aralık), Mahalleden kaçış (7 Aralık), Mesaj geldi evlerine dönüyorlar (14 Aralık), Doktorlardan imdat telefonu (19 Aralık), Sur bu halde (22 Aralık), Nusaybin’e nefes (25 Aralık), Sur duman altında (4 Ocak). Bunlar, oradaki sivil halkın yaşadığı zorlukları içeren haberler. Ama operasyonların askeri yönüyle ilgili haberlerle kıyaslarsam, siviller hakkındaki haberlerin yeterli olduğunu söyleyemem. Özellikle de insanların darmadağın olan yaşamlarına ilişkin haberler yetersiz. Oysa duygusal kırılmalara yol açmamak için ortak acılara odaklanmak gerekiyor.

Bu bakımdan Kırşehir ve Batıdaki başka kentlerde yaşanan Kürt işçilere ve onların işyerlerine saldırılar konusundaki haberlerde kullanılan yatıştırıcı dil ve şiddete karşı duruş övgüye değer.

Sivil kayıplar Şehit ve şehit cenazeleriyle ilgili haberlere, gazetede geniş biçimde yer veriliyor. Bu haberlerde genellikle duygusal başlıklar kullanılıyor ve yarıda kalan hayatların çarpıcı yanları aktarılıyor. Güle güle ablasının gülü (3 Aralık), Yüzüğün parmağımda (23 Aralık), Babaya son bakış (8 Ocak), 3 Oğlum kaldı vatan sağ olsun (6 Ocak), Acı haber portakal toplarken geldi (11 Ocak), Tabut küçük acı büyük (16 Ocak). Sivillerin kaybında ise, daha soğuk ve mesafeli bir dil kullanılıyor. Diyarbakır’da iki ölü (15 Aralık), 4 Çocuk annesi öldü (18 Aralık), Sokağa çıkma yasağı protestosunda 2 ölü (23 Aralık), Nusaybin ve Cizre’de 4 ölü (9 Ocak) . Sivillerin ölüm haberleri, çoğunlukla küçük görülüyor. Ama arada Torun ve dedeyi terör vurdu (27 Aralık), İki ateş arasında iki kardeş öldü (16 Ocak) haberleri gibi sivil ölümlerinin ilk sayfaya çıkarıldığı farklı örnekler de var. Çöpten hurda toplayarak geçinen 74 yaşındaki Mehmet Erdoğan’ın ölümüyle ilgili haber (15 Eylül) , bir tarafın acılarına odaklanmamak açısından başarılı bir çalışma.

Ölümlerin nedeni Bir başka sorun, sivillerin hangi taraftan gelen ateşle öldüğünün çoğu kez belirlenememesi. Nitekim 4 Ocak’ta, Sur’da, evinde kahvaltı yapan kadının ölümüne yol açan “havan” mermisinin hangi taraftan atıldığı belirsiz; bu nedenle haberde de kesin bir dil kullanılmamış. Ancak 27 Aralık’ta 3 aylık Miray bebek ve dedesinin ölümüyle ilgili “Torun ve dedeyi terör vurdu” haberinde “AA, teröristlerin açtığı ateşle vurulduğunu bildirdi” denilerek, bir iddia, doğrulanmış bilgi gibi sunulmuş. Zaten sivil ölümleriyle ilgili toplu bir bilgiye de rastlanmıyor. Oysa İHD’ye göre bu operasyonlar sırasında 170 sivil ölmüş. Bu sivillerin 29’u çocuk, 39’u kadın, 102’si erkek.

Kanlı fotoğraflar Terörün dehşet etkisini yayacak nitelikte kanlı görüntüler yayınlanmıyor. Bu yerinde bir tutum. Ceset fotoğraflarında bazen sapmalar yaşanıyor. Örneğin, 3 Aralık 2015’teki “Polise ateş açtı öldürüldü” haberinde, uzak plan da olsa, ölen kadın PKK’lının fotoğrafı kullanılmıştı.

Askeri yöntemler ve silahlar Haberlerde bazen askeri yöntemler ve silahlar öne çıkarılıyor. 17 Aralık’taki “2 generalli operasyon” da böyle bir haber. Operasyonlara ordunun katılım düzeyini gösteren bir gelişme bu. Fakat bölgede terör ve Kürt sorunu iç içe geçmiş durumda. O nedenle bu tip haberlerle Kürt sorununun sadece askeri yöntemlerle çözülebileceği izlenimi vermek de doğru değil. Ayrıca silah ve askeri malzemelere övgüde bazen ölçü kaçıyor. Örneğin 21 Aralık’taki “Hendek canavarı” haberi. Sur’da hendekleri kapatmakta kullanılan aracın “dünyada yüzebilen tek zırhlı” olduğu ve “iki jet yardımıyla suda hareket edebildiği” yazılmış. Ama Sur’daki hendeklerde su yoktu.

Dağıtılan fotoğraflar Güvenlik güçlerinin dağıttığı fotoğraflar gazetede kullanılırken kaynağın da belirtilmesi gerekli. Bazen bu notun düşülmesi unutuluyor. Ayrıca asker ve polislerin sivillere ekmek, yiyecek dağıtımıyla ilgili fotoğraflar kullanılırken, bu fotoğraflar bilgi ile desteklenmiyor. Örneğin o bölgede ne kadar insan yaşıyor, ne kadar ekmek dağıtıldı? Bu bilgiler olmayınca o fotoğraflar, propaganda malzemesi olmaktan öte gidemiyor.

Nesnel habercilik HDP’li siyasetçilerin açıklamalarına gazetede nesnel bir dille yer veriliyor. Fakat bazen “Dereyi geçti Cizre’ye giremedi” (11 Eylül) gibi alaysı bir başlık, “Demirtaş’a soruşturma” (10 Eylül) haberindeki fotoğrafın üzerine “D.Bakır’da Öcalan’lı açıklama” gibi suçlayıcı bir yaklaşım da göze çarpıyor. 28 Aralık’ta “Hendekli bildirge” manşeti altına yazılan “..özyönetim ilanlarına ve hendekler kazıp kentleri birer savaş alanına çeviren PKK’lı teröristlere açık destek” spotu, hüküm içeriyor. Konuya mesafeli yaklaşılmamış, gazete taraf haline gelmiş, haber ve yorum iç içe geçmiş. Bu olumsuz örneklere rağmen Hürriyet’in, HDP’lilerin ortaya attığı kimi iddialarda tarafsız konumunu koruduğunu da vurgulamalıyım. Silopi’de 6 Ocak’ta öldürülen üç kadınla ilgili olarak Valiliğin açıklaması ile yetinilmeden, HDP’nin infaz edildikleri iddiası ve otopsi raporu birinci sayfadan yayınlandı.

Özel izinli gazetecilik İsmet Berkan ve Sebati Karakurt’un “Diyarbakır Valiliği’nin özel izni” ile Sur ilçesine girmesi önemli bir gazetecilik fırsatıydı. Yasaklı bölgeyi emniyet güçlerinin penceresinden görmeyi sağladı. İyi de oldu. Fakat o pencereden görünenlerle yetinilmemeliydi. Barikatların öbür tarafında yaşananlar, özellikle sivil halkın yaşam koşulları da yansıtılmalıydı. O insanların trajik öykülerinin yerini, “Diclekent’teki huzur” almıştı yazıda. Operasyonlara ilişkin eleştirel görüşler yoktu. Polisin söyledikleri, örneğin “sivillerin zarar görmemesi için nelere dikkat edildiği” de sorgulanmamıştı.

Resmi manipülasyonlar Genelkurmay Başkanlığı’nın 6 Kasım 2015’te yaptığı açıklamada “Yüksekova’da teröristlere yönelik operasyonda, 4 Kasım’da etkisiz hale getirilen 15 teröriste ilave olarak, hava harekâtı ile 16 terörist daha etkisiz hale getirilmiştir” deniyordu. Fakat Hürriyet’te 7 Kasım’da “-15’te inlerine girdiler” başlığıyla verilen haberde, bu operasyonda “119 teröristin ölü ele geçirildiği” yazıldı. Güvenlik güçlerinin “fısıltıları”na dayanan bu haber, “resmi manipülasyonlar”ın ne kadar yanıltıcı olabileceğinin kanıtı.

Sonuç 1990’larda köyler yakılırken, ana akım medya görmezden gelmiş, askeri yöntemlere destek vermişti. Ama bunun çözüme katkısı olmadı. Medya bugün de aynı hatayı tekrarlayarak, barikat-hendek savaşı ve sokağa çıkma yasaklarının görünür etkileri yerine, uzun vadeli sonuçları üzerine yoğunlaşmalı. Kürtler ile Türkler arasında kırılmalar yaşanmaması için çatışmacı dili bırakıp barış gazeteciliğine yönelmeli. Sorgulamayı, araştırmayı, nesnel gözlemlere dayanmayı ve farklı, hatta aykırı görüşleri aktarmayı ihmal etmemeli. En önemlisi de şehitlere, yitip giden sivil hayatlara, öldürülen çocuklara insanların ortak acılarına odaklanmalı…

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET / 25 OCAK 2016

12 Eylül askeri darbesinin liderleri ve yakınlarının malvarlıklarına ilişkin haber, 28 Kasım’da neredeyse tüm gazete, televizyon kanalları ve internet

12 Eylül askeri darbesinin liderleri ve yakınlarının malvarlıklarına ilişkin haber, 28 Kasım’da neredeyse tüm gazete, televizyon kanalları ve internet

KIRLANGIÇ YUVASI / 149TELEVİZYON PROGRAMI SOKAĞA TAŞARSAO sabah, mikrofonu kapmış, kameramanını da peşine tak

KIRLANGIÇ YUVASI / 149

TELEVİZYON PROGRAMI SOKAĞA TAŞARSA

O sabah, mikrofonu kapmış, kameramanını da peşine tak

Endişelenme! E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar doldurulmalıdır (*).

© 2019 Faruk Bildirici - Medya Ombudsmanı. Tüm Hakları Saklıdır.