ONUR EROL

...

Prof. Dr. Onur Erol, plastik cerrahide ilk akla gelen isimlerden. Erol, “Turkish Delight” denilen burun estetiği başta olmak üzere 20’yi aşkın yeni yöntemin mucidi. En büyük zevki, sihirli dokunuşla değiştirdiği kadınların, kendi deyimiyle “eserleri”nin ortada dolanması.

ŞEKERCİ HAKKI’NIN OĞLUYUM: ŞEKERLERİNİN DEVAM ETMEMESİNE ÜZÜLDÜ

Babama Şekerci Hakkı derlerdi. İşini çok seven, hep en iyisini yapmaya çalışan dürüst bir adamdı. İlkokulu Söke’de bitirdim. Sonra annem beni İstanbul’a, St. Joseph’e gönderdi. Yaz tatillerinde babama yardım ederdim. Orası bir okuldu. Kitaplarda okuyamayacağım birçok şey öğrendim orada. İnsanları tanıdım. Babam imalatta dürüstlüğe ve en iyisini yapmaya çok önem verirdi. Bunlar beni etkiledi. Hatta liseden sonra şekerciliği büyütmeyi, İngiltere’ye ihracat yapmayı düşünüyordum. Annem orada kalmamam için mahsus babamla aramızı açtı. Nasıl açtı? Tıbbiyeye girmeden önce bir sene ara vermiştim. Babam rahatsızlandığında işleri ben yönettim. Gece üçlere kadar imalat yapıyordum işçilerle. “Çok mal çıkarıyorsun benim kalitemi bozuyorsun” diye kızdı babam. Şekercilik işini bırakıp üniversiteye İstanbul’a gittim. Babam muvaffak olmamdan mutlu oldu. Tek üzüntüsü şekerleme işinin devam etmemesiydi.

ANNEM PLASTİK CERRAHİYİ SÖYLEDİ: KAPORTA KISMI BİZE AİT

Annem çok okuyan kültürlü bir hanımdı. Kaç senesi bakın? 1955-1960’lar. Plastik cerrahinin dünyada yeni olduğu o sırada, “Böyle şeyler var, onu ister miydin?” gibi sözlerle kafama soktu. Tıbbı bitirdikten sonra Hacettepe’ye gittim. Dört yıllık Genel Cerrahide eğitiminden sonra plastik cerrahiyi seçtim. “Bu kadar büyük ameliyatlar yaparken şimdi deri mi yamayacaksın?” dediler. Gırgır geçtiler. O sırada plastik cerrahinin sesi yoktu. Sadece yanıklara deriler yamanıyor, dudak damak yarıkları ameliyat ediliyordu. Fakat seneler geçince plastik cerrahi muazzam bir branş haline geldi. O zaman da “Ne kadar uzak görüşlüsün” dediler. Eskiden hariciye denileni şimdi Plastik cerrahi yapıyor. Deriden tutun parmağa kadar, kaba bir tabirle arabanın kaporta kısmı bize ait.

HAYATIMIN YOL AYRIMI: AMERİKA’YA GİDİŞİM

Plastik cerrahi ihtisasını alırken doçentlik tezi hazırladım. Damarlandırıp yeni doku yaratmak üzerine bir araştırmaydı. Hacettepe’ye gelen Amerikalıların önerisiyle yarışmaya gönderdim ve çok büyük ses getirdi. Plastik cerrahide yeni bir konseptti. Devamı Amerika’ya gittikten sonra geldi. Orada bu sefer vücudun içinden alınan dokuların damarlandırılması, kanser cerrahisi, meme cerrahisi üzerine çalıştım. Ödüller kazandım, yayınlar yaptım. Amerika’da 3.5 yıl kaldım. Dr. Spiro, orada kalmamı istedi. Eşimle sabahlara kadar düşündük. Hiçbir yer ülkemiz gibi olmaz diye dönmeye karar verdik. “Bir gidelim geri geliriz” dedik. Az kalsın da geri dönüyorduk. Türkiye karmakarışıktı. İnsanlar hastane içinde birbirini vuruyordu. Sonra hiç istenmez ama darbe oldu ama ortalık sakinleşti gitmekten vazgeçtik.

İSTANBUL’A DÖNDÜM: ANKARA’YI HAYATIMDAN ÇIKARDIM

Hacettepe’de 1989’a kadar kaldım. Profesörlüğümü de aldım ama mezun olduğum İstanbul’a dönmek istiyordum. İstanbul’a geldikten sonra bilimsel çalışmayı bırakmadım. Akdeniz üniversitesinde plastik cerrahi dersleri verdim. Kadir Has Üniversitesi’nde çalıştım. Durmadan yurtdışındaki kongrelere bildiriler sundum, araştırmalar yaptım. İstanbul’a geldikten sonra Ankara’yı hayatımdan çıkardım. Ancak bir kongre ya da düğün olunca gidiyorum. Fırsat bulursam da mutlaka Anıtkabir’i ziyarete gidiyorum.

AMELİYATLARA GİRİYORUM: BENİMLE YARIŞAN VARSA GELSİN

Bu yıl 70 yaşına bastım. Ameliyatlara giriyorum. Benimle yarışan varsa gelsin. Efendim enerji beyinde. Sağlığım bozulmazsa devam ederim. Babam 90 yaşına kadar keman çaldı. Zamanında dişçi Sadi bey ile Halkevlerinde konserler verirmiş. Ben ameliyat yapamazsam çok mutsuz olurum. Beni çalışmak mutlu ediyor.

MÜZİK: AMELİYATHANEDE KLASİK MÜZİK ÇALARIM

Hayatımda müzik hep vardır. Hep klasik müzik dinlerim. Bir araştırmada hafif klasik müziğin en iyisi olduğu, insanlara huzur, rahatlık verdiği yazılıyordu. Kalkıp ameliyathanede disko müziği çalarsanız olmaz. Özellikle Mozart, ameliyathanede çok faydalı oluyor. Hastanın o müzikle uyumasında fayda var. Nasıl sükûnet içinde uyursa öyle uyanıyor.

YEDİ HANELİ KÖYDENDİ: DOKTOR BEY AYNAYA BAKAMIYORUM

Hacettepe’deyken kanserli bir hasta geldi. Yüzünü, boynunu, lenflerini temizledim. Deri yamadım. 10 yıl sonra geldi. “Allah razı olsun ama yüzümdeki bu çöküğü doldursanız da aynaya rahat baksam” dedi. Hani estetik için lüks derler ya. O insan sadece aynaya bakabilmek istiyor. Yedi haneli köyde kime gösteriş yapacak? Kendini mutlu etmek istiyor.

EŞİM: ÜNİVERSİTEDEN BERİ BERABERİZ

Eşimle ben tıpta üçüncü sınıftan itibaren beraberdik. Bitirdiğimizde de nişanlandık; bir sene sonra da evlendik. Kütüphaneye, konsere, sinemaya beraber giderdik. Birbirimizden hiç sıkılmadık. Paylaşabilmek önemli. Bir de Sevinç, disiplinli, çalışkan bir hanımdır. Bana çok faydası olmuştur. O çocuk doktoru. Uzun seneler mesleğini yaptı. Şimdi Onep’te başhekim.

ÜNLÜLERİN ESTETİKÇİSİ: ÜNLÜ OLMAYANLAR KONUŞMAZ Kİ

Ünlülerin estetikçisi diyorlar ama doğru değil. Tabii ki bir sürü ünlüyü ameliyat ettim. Birini ameliyat ettiğinizde kalkıp ortada konuşur mu? Konuşmaz. Ünlüler konuşuyor. O yüzden öyle zannediliyor. Şimdiye kadar ameliyat ettiklerimin sayısını tutmadım. Sadece Turkish Delight dediğimiz burun ameliyatlarının sayısı 89’dan beri yedi bine yaklaştı. Turkish Delight, bütün dünyada tanındı. Bir yemekte yanıma bir Alman kadın oturdu, “Aaa siz Turkish Delight doktoru musunuz?” dedi. Ben güzel bir şey yaparsam mutlu olurum.

NATUREL OLMALI: ÖNEMLİ OLAN AMELİYAT EDİLMEMİŞ GÖRÜNMEK

Yapay olmadan güzelleşmek önemli. Gerilmiş suratlara, şişmiş dudaklara şahit oluyorsunuz. Emin olun iğrenç affedersiniz. Onep’e gelen hastalar “Onlar gibi olmayız değil mi doktor bey?” diyorlar. Onlar estetikli değil. Önemli olan naturel olmak. En önemsediğim de on operation look! Yani ameliyat edilmemiş görüntü. “Burnu estetikli” dendiği an biter o. Burun hem güzel olacak hem de ameliyat olduğu belli olmayacak. Estetikte asıl başarı o. Bir kadını 15 sene önceki haline döndürebilirseniz başarılısınızdır. Bir de kadının kendisi sahici olmalı. Sorun biçimde değil. Kendisi sahici olmadıktan sonra istediği kadar ameliyat geçirsin olmaz.

BEN DE ESTETİK YAPTIRDIM: KAŞLARIMI ASTIRDIM

Bir hastam, “Doktor bey kendinize neden estetik yaptırmıyorsunuz? dedi. Aynaya baktım haklı. Kaşlarım sarkmıştı, göz kapaklarım örtüyordu. Eşim de haklı buldu hastayı. Tatile çıkarken benim geliştirdiğim yöntemle ameliyatsız kaş asma ve doku kokteylli yanak asma yaptırdım. 13-14 sene önceydi. Bakın gayet iyi durumda. Benim yöntemim böyle.

EŞİME DE ESTETİK YAPTIM: KENDİME YAPMADIĞIMI BAŞKASINA YAPMAM

Eşime de estetik yaptım. İkinci doğumu sezaryenle olmuştu. O yüzden karın germe ve o bölgelerine liposuction yaptım. Biraz kilo almıştı bitsin kilosu yine yapacağım. Kendi yakınıma veya kendime yapmayacağım bir şeyi hiçbir hastama yapmam.

ESTETİK BAĞIMLILIĞI: ESTETİKTEN MUTLU OLAN DÜŞÜNÜR

Estetik bağımlılık yaratmaz. Eroin değil ki bu. Ama hasta yaptırdığı estetikten mutlu olduğu zaman “Yahu neden şunu da yaptırmayayım?” diyebiliyor. Yoksa aşırı bağımlılık normal değil. O bir rahatsızlıktır. Durmadan mutsuz olup oranızla buranızla uğraşmamak gerek.

TANRI DEĞİLİZ AMA: ESERİMİZ ORTALIKTA DOLANIR

Yaptığımız iş, bir yaratma. Ama insanı yeniden yaratma değil. İnsanı yaratmıyorsunuz. Yalnız hastalar size büyük bir saygı, sevgiyle bakıyor. Platonik, masum bir sevgi oluyor. Hele o dudak damak yarıkları olanlar bana şiirler, mektuplar yazıyorlar. Güzel bir kadın ortalıkta sizin eseriniz olarak dolanıyor. Bu tabii hoşuma gidiyor. Bu da ayrı bir zevk.

MESLEKİ DEFORMASYON: KADINLARA MİMAR GİBİ BAKARIZ

Bir mimar binalara bakarken elbette bir sürü yanlışı görür geçer. Biz de baktığımız zaman bir sürü şey görüyoruz. Ama birine senin burnun çok kötü bunu yapsak iyi olur demek, cinayet kadar kötüdür bence. O burnuyla mutlu iken onu mutsuz ediyorsunuz. Size ne? Mutsuzsa yardım edeceksiniz. İlla sunu yapayım burası bozuk demek etik olmaz.

GÜZEL KADIN: IŞILTISI OLMAZSA OLMAZ

Bakın anatomik güzelliği tarif edebilirim. Altın oranları olacak, elmacıkları hafif çıkıntılı olacak gibi. Ancak bunlar yetmez gözlerinde ışıltı olacak. O ışıltısız sadece heykel güzelliği olur. Pırıltının üzerine bir de altın oranları da olursa o zaman bambaşka oluyor.

ERKEKLERDE ESTETİK: EN ÇOK BURUN YAPTIRIYORLAR

Erkekler de kendisini zinde görmek istiyor. Karnında, memesinde yağ toplanmışsa sporla diyetle eritemiyorsa ne yapacak? Mecburen gelip liposuction yaptırıyor ya da kaşını astırıyor. Erkeklerin estetik yaptırma oranı dünyada da çok düşüktü. Şimdi yüzde onlara çıktı. Burun yüzde 18’de. Genç nesil üniversiteye gitmeden burnunu yaptırıyor.

ESTETİK CERRAHİNİN GELECEĞİ: TREND KÜÇÜK İŞLEMLER

Estetik cerrahide evvelden hemen yüzünüzü gerelim denirdi. Şimdi küçük müdahalelerle işi idare etme trendi var. Yüzdeki sarkmayı, çökmeyi yağ dokusu ve doku kokteyli ile doldurup, kaşı ve yanağı asarak büyük işlemleri erteliyoruz. Büyük operasyonları gerekince yapıyoruz. Doku kokteyli insanın kendi dokusu. Ben yabancı madde kullanmam. Botoks, aşırı mimikleri durdurmak içindir. Güzel yapılırsa çok faydalı. O şişenler botoks değil yabancı madde.

HAYALİM YİNE ÇALIŞMAK: BENİM HOBİM ÇALIŞMAK

Oğlak burcuyum. İnatçı, çalışkan, disiplinli ve işkolik bir insanım. Sekizde ameliyata başlar gece bire kadar çalışırdım. Artık onda başlayıp akşam sekiz onda bırakıyorum. Cumartesi pazarı aileme ve bilimsel çalışmalarıma veririm. Muayene günleri işim erken biterse eşimle sinemaya gideriz. Hayalim sonuna kadar çalışmak. Amerika’daki kardeşim emekli oldu. Doktor o da. “Abi kendine bir hobi bul, hep böyle gitmez” diye ısrar etti. Bir hafta düşündüm. Baktım benim hobim plastik cerrahi. Lisede keman çalardım. Parmaklarımı bozduğu için tıbbiyede bıraktım Resmi yapardım, onu da bıraktım. Şimdi kompüterde hasta resmi çalışıyorum. Resim zevkimi orada tatmin ediyorum.

FOTOĞRAF ARŞİVİM: ONLAR BENİM HAZİNEM

Yüz binlerce fotoğraftan oluşan geniş bir arşivim var. Hastanın önce stüdyomuzda fotoğrafı çekilir. Ayrıntıların görüldüğü fotoğrafları saklarız. O fotoğrafları kimse göremez. Başka bir hastamız bile göremez. O fotoğraflar benim ben büyük hazinelerimden biri…

KALEM KULLANMAM: SES KAYIT CİHAZIYLA KAYDEDERİM

Kalem kullanmam. Bütün hastaların bilgilerini sesli kaydederim. Sekreter onu deşifre eder. Bunu Dr.Spiro’dan öğrendim. Amerika’dan geldiğimden beri öyle yapıyorum. O zaman teyp vardı. Şimdi ses kayıt cihazı aldık bu daha güzel tabii.

AJDA PEKKAN: ESTETİKTEN ANLAR

Onu hiç konuşmuyorum. Ajda Pekkan sevdiğim bir insan. Çünkü değişik yorumlanıyor. Ajda hanım güzel olmayı çok seviyor, o kadar söyleyebilirim. Bir de anlıyor estetikten.

MEME AMELİYATLARI: MEMEYE SAYGIYI ÖĞRENDİM

Hacettepe’de genel cerrahi hocam vardı rahmetli Hüsnü Göksel. Dünya çapında bir adamdı. O meme kanseri uzmanıydı. O kadar saygı gösterirdi ki memeye. Taa koltuk altına doğru bir tümör var diyelim biyopsi alacak. Hiç üşenmeden meme başından girer oraya ulaşır öyle alır. Neden? Memede iz bırakmamak için. Memede izsiz ameliyatlar terbiyesini ondan öğrendim.

ROL MODELİM: O PROFESÖR BENİ ÇILDIRTTI

Bana tesir eden, babamın çok dürüst ve hep en iyi yapma isteği ile annemin atılımcılığı ve kültürü. Sn Joseph’te disiplin vardı ve hep mükemmel aranırdı. Bir de Mirard diye büyük bir plastik cerrah var. Yanında üç ay kaldım, oraya gelen Avrupalı bir profesör “Türkiye’de plastik cerrahi var mı?” deyince çok bozuldum. Mecmuanın arkasındaki bizim derneğin ilanını gösterdim. “Ben oraya bakmam ki. Makaleye bakarım, sizin makalenizi görmüyorum” dedi. İşte o zaman çılgınca makale yazmaya başladım. Bir de Türkler hiç bir şey geliştiremez, taklit eder derler. Yok öyle şey. Benim geliştirdiğim 28 metodum var. Öbür arkadaşların da buluşları var. Demek bu beyin yönlendirilirse çok büyük şeyler yapar.

HAYATIMIN ENLERİ

- En büyük korkunuz? - Çalışamamak

- En çok neye dokunmaktan hoşlanırsınız? - Bir insan vücuduna

- En sevdiğiniz tatil kenti? - Kuşadası, Bodrum ve mavi yolculuk

- En sevdiğiniz yemek? - Zeytinyağlılar fasulye barbunya

- En sevdiğiniz tarihi kişilik? - Atatürk

- En sevdiğiniz film? - Slumdog milioner

- En sevdiğiniz sanatçı? - Klasiği çok severim. Sanatçı olarak da Ajda, Fazıl Say, Gülsün Onay…

- En iyi dostunuz? - Çocukluk arkadaşım Prof.Dr.Asım Akin. Başka birçok dostum var tabii.

- En sevdiğiniz koku? - Yasemin

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET PAZAR / 11 EKİM 2009