NURCAN TAYLAN

...

Olimpiyatlarda altın madalya alan ilk Türk kadın sporcu olan Nurcan Taylan. 2004’te bir talihsizlik yaşadı. Halter takımından üç kadın sporcu, Milli Takım antrenörü Mehmet Üstündağ’ı taciz ile suçladı. O, hocasını savundu bu iddialar karşısında. Gerçi Üstündağ yargılama sonunda beraat etti ama bu olay Taylan’ın dört yılına mal oldu. Üst üste rekorlar kırıp, şampiyonluklar alırken halteri bırakma noktasına geldi. Hocası tam o noktada yine devreye girdi ve bu kez “dışarıdan” çalıştırmaya başladı. Sonuç ortada. Nurcan Taylan yeniden dirildi ve 2010’da dünya şampiyonu oldu; hem de dünya rekoru kırarak…

İLK OLİMPİYAT MADALYASI: TARİHE GEÇTİM

İlk olarak 1996’da Türkiye şampiyonalarına katıldım. 99’da Avrupa Yıldızlar Şampiyonu oldum. İlk kez kürsüye çıkıp milli marşımızı çaldırdığım anı hiç unutamam, gözyaşlarına boğuldum. Herkes ağladı hatta. Takım arkadaşlarım da. Sonra 2002, 2003 ve 2004’te Avrupa şampiyonu oldum. Rekorlar kırdım. 2004’te olimpiyatlarda altın madalya alan ilk bayan sporcu olarak tarihe geçtim. Canlı Para yarışmasında bunu sormaları da çok güzel. O dönemde başladı çıkışım. 2009 da iyiydi benim için. Bu yıl da iyiydim. Antalya’daki dünya şampiyonasında aslında koparmada dünya rekoruna daha yakındım ama o kadar fazla seyirci olunca heyecanlandım, düşürdüm. Tersi oldu. Kendi halkımın önünde podyuma çıkmak beni heyecanlandırdı. “Daha dikkatli olmalıyım” dedim. Sonra toparladım kendimi. Halterde kuvvet gerekiyor ama kuvvetle tam ilgisi yok. Teknik ve zeka kapasitesini kullanmak da önemli. Bazı sporcular esnektir, balerinler gibi hoş görünür; tekniği o kadar güzel uygular ki ağırlığı zorlanmadan kaldırır. Bazı sporcular da çok kuvvetlidir ama kasları sert olduğu için hareket güzel görünmez. Her sporcunun farklı konsantre oluş tarzı var. Ben halteri kaldırırken gülümserim. Kaldırdıktan sonra bazen aşırı tepki veririm, değişik hareketler de olur. O özel bir an.

TACİZ İDDİALARI: HALTERİ BIRAKMA NOKTASINA GELMİŞTİM

Ben o sayfayı çoktan kapattım. Biz devam ediyoruz yolumuza. Başarılarımızla da zaten bunu gösterdik. O zaman beni neden cezalandırıp 2005 Dünya Şampiyonasına göndermediklerini onlara sormak lazım. Basınla bu yüzden röportaj yapmak istemiyordum zaten. O zaman çok farklı yazılar yazıldı, inanamadım. O zaman yaşım da küçüktü. Onları unuttum ben. Doğru olan zaten yolundan şaşmaz, sadece engeller çıkar. Bize de bu engelleri atlamak, koşmak düşer. Yine Mehmet Üstündağ hocam ile devam ediyoruz. Hocam beni hazırlıyor, milli takım hocalarına da emanet ediyor. Onlarla da konuşarak program hazırlıyor. Haltere küsmüştü hocam. 2008’de beni çalıştırmadı, farklı hocalarla çalıştım. Performansım olumsuz düştü. 2008’de Pekin Olimpiyatları’ndaki o yıkılışımın ardından bırakma kararı almıştım. Hocam kendisi ısrar etti, “Bu şekilde bırakamazsın. Ben seni böyle yetiştirmedim” dedi. 2009’da tekrar çalıştırmaya başladı. “ 2012’ye kadar çalıştıracağını, tekrar şampiyon yapacağını” söyledi. Son güne kadar hazırladı beni. Antalya’ya geldi ama tribünden izledi. Şu bir gerçek ki, sporcu kimle rahat ediyorsa sporcuyu kim daha çok tanıyorsa sporcu o hocayla çalışmalı. Hocam beni herkesten çok tanır. 10-11 yaşından beri onun elindeyim. Hocam, beni “Hadi şampiyon sen şöylesin böylesin” diye pohpohlamaz. Pazartesi günkü antrenmanda dünya rekoru yaptım, sadece orada “Şu dakikadan itibaren kaderinin dışında kimse seni geçemez” dedi. Elini öptüm, “Bana büyük moral oldu” dedim. 56-57 yaşında. Babamla aynı yaşta. Bizi çocuklarından farklı görmez.

ORTAOKULDA BAŞLADIM: ÖĞRETMENİM KEŞFETTİ

Haltere 11 yaşında başladım. Mamak Ortaokulu’nda beden eğitimi öğretmenim Mehmet Üstündağ beni keşfetti. Sporcu olmayı hiç düşünmüyordum. Okumayı çok seviyordum. Avukatlığı hedef almıştım kendime. Okulda voleybola başlamıştım. Hocam vücudumun daha uygun olduğunu söyleyince haltere devam ettim. İlk başta iki üç ay ailemin haberi yoktu. Sonra onlar da öğrendi. Halter deyince “Kız çocuğu, bir şey olur mu” diye endişelendiler. Ben hırslı ve inatçı bir insan olduğum için bu düşünce fazla sürmedi. Başarılar geldikçe onlar da beni desteklediler. Halil Mutlu ve Naim Süleymanoğlu’nu izledikçe ben de onlar gibi başarılı olabilir miyim diye düşünür, heyecanlanırdım. Hafif sıklet olduğum için çabuk yoruluyordum. Hocam, kapa gözünü hayal et gibi güzel tavsiyelerde bulunuyordu. “Kapat gözünü aç gözünü sen dünya şampiyonu olacaksın, olimpiyat şampiyonu olacaksın. Bu yetenek sende var yeter ki inan” diyordu. Ben başarıya odaklanırım. Sonuna kadar devam ederim. Türkiye bayan halter takımının Mamak Ortaokulu’nda başladığı bir gerçek. Hocamızın bunda çok büyük rolü var. O da eski halterci. Balkan şampiyonlukları var. Mükemmel bir antrenör. Çalıştırdığı her sporcuyu şampiyon yaptı.

AİLEMLE OTURUYORUM: MADALYALAR YAŞAMIMI DEĞİŞTİRMEDİ

Ankara’da doğdum. Ailem Sivaslı. Yaklaşık 30 yıldır Ankara’da oturuyoruz. Babam emekli şimdi. Aktaş Demir döküm fabrikasında çalışıyordu. Abim de orada çalışıyor. Onlar da ağırlık kaldırıyor yani. İki kardeşim lise mezunu. İmkânsızlıklardan dolayı üniversiteye gidemediler. Kazandığım ödüllerle Mamak Saimekadın tarafında bir dubleks ev aldım. Yine ailemle birlikte yaşıyorum. Madalyalar yaşamımı çok değiştirmedi. Kazanıyorsam biraz daha rahat yaşamak için bir araç. Anadolu kültürüyle yetiştik ailemizden ayrılmamızın imkânı yok. Daha önce bir gecekonduda yaşıyorduk. Dört odalı, bahçeli, geniş bir gecekonduydu. Oranın ayrı bir güzelliği vardı. Çocukluğum orada geçti. Babam ve annem özel insanlar benim gözümde de gönlümde de. Annem her yarışmaya giderken dua eder, “Rüyamda gördüm başarılı olacaksın merak etme” der. Yarışmalardan önce ben de dua ederim. Beni sevenlerden dua isterim. Onun dışında öyle çok fazla bir uğurum yok.

ÖĞRETMEN OLDUM: ÇOCUKLARIN SEVGİSİYLE ATLATTIM

Gazi Üniversitesi’nden 2006’da mezun oldum. Beden eğitimi öğretmenliğine 2008’de başladım, bir yıl görevde bulundum. Sonra yarışmalar sıklaştı, önümüzde olimpiyat hedefi olduğu için öğretmenliğe ara verdim, ücretsiz izinli gibiyim. Öğretmenlik güzel bir tecrübe. 2008’deki sakatlığımdan sonra birtakım talihsizlikler yaşamıştım. İyi ki öğretmenliğe başlamışım, çocukların sevgisiyle atlattım o günleri. Çocuklar, beni televizyondan tanıdıkları için çok heyecanlandılar. İçlerinden beni örnek alanlar da oluyor. Mamak Ortaokulunda güzel bir salon inşa edildi. Beden eğitimi öğretmeni arkadaşlar, orada yeni halterciler yetiştiriyor. Ben de fırsat buldukça gidiyorum, beraber çalışıyoruz.

OKUMAYI SEVMEM: KİTABI TUTACAK GÜCÜM KALMAZ

Genelde sporla, halterle ilgili okurum. Hem üniversite mezunuyum. Sporda beslenme, performans artırımı nasıl olmalı? Sporda hocalarımızın yazdığı kitaplar var. Bana hitap ediyorsa ve içerisinden çıkarmam gereken dersler varsa mutlaka okurum. Roman vb. çok fazla okumam. Gerçi kitap okumak insanı rahatlatıyor ama biz çok ağır spor yapıyoruz. Sabah ondan on ikiye kadar çalışıyoruz, biraz yemek molası veriyoruz. Sonra dört ya da beşte bir daha başlıyoruz sekizde bitiyor. Hesapladığın zaman günde iki üç tonun üzerinde ağırlık kaldırmış oluyorsun. Bir kitabı tutacak gücün kalmıyor. Bu bir gerekçe değil tabii. İnsan okumak istediği sürece her şey olur, ben fazla sevmiyorum.

HEDEFLERİM VAR: TRİLYONLAR KAZANSAMDA BIRAKMAM

Ailemin maddi durumu iyi olsa o zaman haltere başlar mıydım bilmiyorum. Fakat artık trilyonlar kazansam da bırakmam. Önümüzde hedefler var. 2011 Avrupa Dünya Şampiyonası, ardından Olimpiyatlar geliyor. Avrupa Şampiyonası da 2012’de Türkiye’de, İstanbul veya Antalya’da olacak. İnşallah başarılarımı tekrarlarım. İnşallah bu olimpiyatta bir olumsuzluk olmaz. Halteri 35 yaşına kadar yapabilirim. Tabii performansım nereye kadar götürürse oraya kadar yaparım. Yoksa bir sporcunun elde edebileceği bütün başarıları elde ettim. Ben salona girmeden, haltersiz yapamam. Yıllardır yaptığım halterin yerine farklı bir sevgi koymam gerek ki onu unutabileyim. Hayattan bir korkum yok. Korkularla yaşasak hayatın bir anlamı olmaz. Hayata merdiven gibi bakarım. Merdivenin tepesine çıkabilirsin, düşebilirsin, tekrar alttan tırmanmaya başlarsın. Hâlâ ortalardayım. Zirvedeyim dememem lazım, zirveye çıkmadım.

ÖDÜLLER: HAYATIMI HALTERE ADADIM

Dünya şampiyonluğu ödülü ne kadar bilmiyorum. Henüz almadık. Bizde bir yıl içerisinde verilebiliyor. Basketbolcular ya da futbolcular profesyonel sporcular zaten. O nedenle devlet amatör branşlara daha fazla destek vermeli. Olimpiyat madalyası alabilecek sayılı sporculardanız, güçlü sponsorlar destek verse daha farklı olabilir. Zaten şampiyonluk anını hiçbir maddiyatla ölçemem. Özel hayatımı, her şeyimi haltere adadım. Altı yedi ayı bir yarışma için feda ediyorum. Kimse böyle bir fedakarlıkta bulunmaz kolay kolay. Benim sponsorum yok, hiç olmadı. Zaten sponsor istemiyorum artık. Reklam teklifi de gelmedi maalesef.

EVLİLİK KADER: HALTERCİLERİN BELİ İNCE OLUR

Evlilik için kader kısmet diyorum. Öyle bir teklif de olmadı. İnşallah evlenirsem, hayatımda birisi olursa çocuk da olur, neden olmasın? Hayırlısı olsun. İnsanlar beni tanıdıkları zaman farklı bakıyor. Podyumda daha dev gibi görünüyorum herhalde. Sıfır beden mankenleri güzel bulmadığım, hatta Deniz Akkaya’dan daha güzelim dediğim yazılmış ama öyle bir şey söylemedim. Bana yakışmaz. 1.80 boyunda fizik ölçüleri çok düzgün bir insan için ben tutup da ondan daha güzelim diyemem. Çok saçma. Her insanın yaptığı branşa göre fiziksel özellikleri olur. Bizim yaptığımız branşta da öyle. Haltercilerin ağırlık çalışmasından dolaylı belleri ince, omuzları biraz geniş olur.

DOPİNG: SORMADAN AĞRI KESİCİ BİLE ALAMAM

Doping kontrolleri sürekli olur. Biz bir yere giderken bir hafta önce federasyona bildiririz. Habersiz gelirler, son dünya şampiyonasında 15 gün içinde üç kez kontrole girdik. Doping denince ağrı kesici ilaçlar bile öyle sayılabilir. O yüzden bir ilaç almamız gerektiğinde federasyon doktorlarına mutlaka sorarız. Genelde karbonhidrat, protein ağırlıklı besleniyorum. Antrenman öncesi de enerji verecek şeyler yiyorum. Ben 48 kiloda, hafif sıklette yarışıyorum. Bazen kilo alıyorum. Müsabaka yaklaşırken yavaş yavaş kilo düşmeye başlıyorum, diyete giriyorum. Şu an kilom fazla, 52 kilodayım.

DOĞUM GÜNÜM 29 EKİM: ODAM BEBEKLERLE DOLU

29 Ekim’de doğdum. Cumhuriyet kızıyım. Herkes arar tebrik eder ailemle beraber kutlarım. Arkadaşlarım elinde pastasıyla gelir. Bu yılki doğum günümde de öyle oldu. Gelemeyen üç gün sonra bile gelirken pasta getiriyor. Akrep burcuyum. Özelliklerini taşıdığım söyleniyor. Küçükken ben de bebeklerle oynadım. Şu an bile evde odam bebeklerle, oyuncaklarla dolu. Hatta geçen gün artık kaldırsam mı dedim, kıyamadım. Halter dışında bir şeye fazla zamanım kalmıyor. Müzik dinleyebilirim, bir yerlerde oturabiliriz. Arkadaşlarımla sohbet edebiliriz, alışverişe çıkabilirim fırsatım varsa.

SİYASET: MİLLETVEKİLLİĞİNİ DÜŞÜNEBİLİRİM

Cumhurbaşkanlığı’nın bu yılki 29 Ekim resepsiyona davet edilmedim. Daha öncekilere çağrılmıştım. Farklı, siyasi bir ortam. Başbakanımız da, Meclis Başkanı M. Ali Şahin de spora iyi bakıyorlar. Sayın Şahin, fırsat buldukça izlemeye geliyor. Antalya’ya da gelmişti, beni izlemesi şans getiriyor. Siyasetle hiç ilgim olmadı. Hep ilerde milletvekili olmayı düşünüyor musunuz derler. Neden olmasın? Sporculuk hizmetim bittiyse ülkeme ne açıdan hizmet verebiliyorsam elimden ne geliyorsa yapmak isterim.

HER YERDE TANIYORLAR: ZİRVEDEYİM DEMEMEM LAZIM

Bir yere gittiğimde tanıyanlar çıkıyor. Fotoğraf çektirmek istiyorlar, “Aaa Nurcan Taylan! Bu kadar küçük müydün? Ekranda ne kadar iri yarı duruyorsun?” diyorlar. Ben samimi yaklaşıyorum insanlara. Ben yanlış kelimelere çok gülerim. Tam konuşma arasında dili şey yapar hani konuşamaz ya ona çok gülerim. Ailem de hemen hah tamam yakaladı bir espriyi devam eder artık der. Bayağı da gülerim. Babam beni çok güldürür, espriler yapar sürekli.

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET PAZAR / 12 ARALIK 2010