NEDEN HÂLÂ GİZLİYORUZ?

...

Medya iş kazalarına karşı teyakkuza geçti. Rezidans inşaatındaki asansör kazasının sorumlusu aranıyor; inşaatın sahibi Torunlar GYO’dan, asansör şirketi Geda Majör’e, hatta TOKİ’ye kadar faaliyete katılan her kesimin yanlışları ile ilgili haberler yazılıyor.

Yakın geçmişte Soma’daki maden faciasında da aynı yöntem izlenmiş, Soma Madencilik başta olmak üzere ilgili bütün kurum ve kuruluşların sorumlulukları gündeme getirilmişti.

Adlarına, unvanlarına bakmadan, herhangi birini kayırmadan sorumluların üzerine gidilmesi sevindirici. Ancak aynı ödünsüz tutumun diğer facialar karşısında da izlendiğini söyleyemiyoruz.

Çok uzağa gitmeye gerek yok. Türkiye, 14 Eylül’de 13 insanın yaşamını yitirdiği başka bir facia yaşadı; Afyon’dan Antalya’ya giden tur otobüsü kaza yaptı ama bu kazanın sorumlularının adları haberlerde verilmedi.

Sadece Posta, Star, Yeni Şafak ve Zaman gazetelerindeki fotoğraflarda otobüsün üzerindeki “Kanatoğulları” yazısı görünüyordu. Hürriyet ile birlikte Akşam, Birgün, Cumhuriyet, Hürriyet, Sabah, Sözcü, Takvim, Taraf ve Vatan gazetelerinde ne haberde verilmişti şirketin adı, ne de fotoğraflarda görünüyordu. Hatta bazı gazetelerde otobüs şirketinden bir yetkilinin görüşleri verildiği halde şirketin ismi gizlenmişti. 17 Eylül’de, Konya’da 22 kişinin yaralandığı otobüs kazasında da firmanın adına yer verilmedi haberlerde.

Oysa okurlar bu kadar sık yaşanan otobüs kazalarında firmaların adlarının kendilerinden gizlenmesini istemiyor. Bu konuyu ısrarla takip eden Hürriyet okurlarından İlhami Akkum, kazanın ardından yine mail gönderdi; “Yine değişen bir şey yok. Trajikomik.”

Akkum’un bu üslubu kullanmasının nedeni, bu konuya defalarca değinmiş olmama rağmen otobüs firmalarını korumaktan vazgeçilmemiş olması. Haklı da. Yazılarımın ardından bazı medya kuruluşları fotoğraflarda firma adını kapatmamaya başladı. Fakat DHA ve Hürriyet Dünyası’nda henüz o kadar bile ilerleme görülemedi.

Yanlışın düzelmemesi bir yana, yazılarımda savunduğum düşünceye karşı görüş de gelmedi. Otobüs firmalarının adlarını gizlemenin doğru olduğunu savunan da çıkmadı. Sanırım bu durumda bana düşen, kaza yapan otobüs şirketlerini gizleme alışkanlığından vazgeçilene kadar bu konuyu yazmaya bıkmadan, usanmadan devam etmek.

Şimdi bir daha anlatayım. Neden o firmaların adlarının yazılması gerektiğini savunuyorum:

1) Yasalar açısından, trafik kazası yapan otobüs firmalarının adlarının gizlenmesini zorunlu kılan bir düzenleme yok. Tam tersine Karayolları Trafik Kanunu’nun Ek 4.maddesinde “ölümlü trafik kazasına karışan otobüs işleticisinin unvanının medyada yayınlanmasının ticari itibarın ihlali sayılmayacağı” vurgulanarak, şirket isimlerinin yazılması teşvik ediliyor.

2) Gazetecilik etiği açısından “Firmaların adının yazılmasında kamu yararı var mı?” sorusunun yanıtı önemli. Bu soruya benim yanıtım kesinlikle evet. Kaza yapan şirketlerin adlarını yazarak tüketicileri uyarmış oluruz, şirketler de kazalara karşı önlemler alır; daha dikkatli davranır. Böylece otobüs kazalarının azalmasına, dolayısıyla daha az insan ölmesine katkıda bulunmuş oluruz. Şirketlerin değil tüketicinin yanında olmalıyız.

3) Habercilik açısından, elbette otobüs şoförlerini peşinen suçlamaktan yana değilim. Nasıl ki, bir uçak kazasında kesin bilgiye ulaşamamışsak kimseyi suçlamadan ve havayolu şirketi yöneticileri ile konuşarak haber yazıyorsak, otobüs kazalarında da aynı şekilde davranmalıyız. Otobüs kazalarında da kalıpları bir yana bırakarak, kazanın nedenleri konusunda tahmin yürütmeden, firma yetkililerinin açıklamalarını da alarak haber yazmalıyız.

İşte bu gerekçelerle otobüs kazalarında firmaların adlarının açıkça yazılması gerektiğini savunuyorum. Medya yöneticilerinden (tabii Hürriyet Dünyası başta olmak üzere) bu konuda adım atmalarını bekliyorum. Kuşkusuz ben yanlış düşünüyor olabilirim. Öyleyse de lütfen yazın; tartışalım, fikir oluşturalım.