METAL FIRTINA DÖNEMİNDE ÜLKÜCÜLÜK

...

METAL FIRTINA DÖNEMİNDE ÜLKÜCÜLÜK / 1

BAHÇELİ BAYRAK AÇIKLAMASI İÇİN NEDEN 8 GÜN BEKLEDİ?

"Neden masaya elini vurmuyor diye düşünenler varsa onlara cevap veriyorum" diye söze başladı Genel Başkan Devlet Bahçeli. Mersin’deki Nevruz mitingi sonrasında iki çocuğun Türk bayrağını yere atıp çiğnemesinin ardından tüm Türkiye ayağa kalkmış, Genelkurmay Başkanlığı sert bir açıklama yapmış ama Bahçeli o ana kadar suskunluğunu bozmamıştı.

CHP lideri Baykal ve DYP lideri Ağar’ın son derece sert demeçler verdiği o günlerde Bahçeli, beklemeyi yeğledi. Tam sekiz gün sonra, 29 Mart’ta toplanan Merkez Yürütme Kurulu öncesinde açıkladı kamuoyuna düşüncesini:

- Mukaddes hiçbir değer tanımayan bu ihanet yolcularının kışkırtmaları, şerefli Türk bayrağına alçakça el uzatmak noktasına kadar taşınmıştır. Türk Milletinin sabrını taşıran bu tahriklerin perde arkasındaki gözü dönmüş ihanet odakları ateşle oynamaktadır.

Bahçeli, sözlerini noktalarken, Ülkücü gençlere de "tahriklere kapılmamaları, sağduyulu ve ağırbaşlı duruşlarını muhafaza etmeleri" çağrısında bulundu.

Kameralar önünde yapılan bu açıklamadan sonra basına kapalı devam etti toplantı. Bayrak mitinglerinin ardından ilk kez toplanıyordu MHP Merkez Yönetim Kurulu. Parti yöneticileri gergin ve heyecanlıydı.

Milliyetçi camianın ayağa kalktığı böyle bir olay karşısında liderin sekiz gün hiçbir çıkışta bulunmaması şaşırtıcıydı. Bahçeli kafalardaki bu soru işaretlerini sanki yüzüne karşı dile getirilmiş gibi net ama kararlı bir üslupla yanıtladı:

"Bu ülkenin çocuklarının eline silah almasına izin vermeyeceğiz. Hepimiz 1980 öncesini yaşadık. Bu ülkeyle ilgili kaygılarımız için bi gün silahı elimize almamız gerekirse bunun şartlarını gördüğümüzde yaparız. Ülkücüler bu parametreler içerisinde meseleye bakacaklar. Kim ki "Sokağa çıkılması gerekir" diyorsa ilk önce kendi çocuğunu sokacağı çıkarmalı."

Elbette ki, Bahçeli’nin bu sözlerine parti yöneticilerinden karşı çıkan olmadı. MHP ve Ülkü Ocakları’nın böylesine bir olay karşısında "sokağı ısındıracak adres olabileceği"nin farkında olan Bahçeli, "bayrak krizi"nin büyük olaylara dönüşmesinden endişe ediyordu.

O nedenle de Bahçeli, bayrak olayının ardından kamuoyuna sert açıklama yapmaktan özellikle kaçınmış ama asıl enerjisini parti örgütüne, ülkücü camiaya hâkim olmak için harcamıştı.

Nitekim 21 Mart’taki bayrak olayının hemen ertesinde Mersin Ülkü Ocakları teşkilatı sokağa çıktı. Ülkücü gençler kentin ana caddesinden yürürken olaylar çıktı, caddede rastladıkları birini dövdüler, yol üzerindeki bir liseye de saldırıp kapıları zorladılar.

Bahçeli hemen talimat verdi, Mersin Ülkü Ocakları Başkanı, ertesi gün Ankara’ya çağrıldı. Ocak Başkanı, kendini savundu:

"Çok gayret sarf ettik efendim. Kaldırımda duran biri hakaret etti, dövdüler ama devamını getirtmedik. Okuldan sloganlar atıldı, pet şişeler atıldı, tahrik ettiler. Ama yine arkadaşlarımıza engel olduk. Engel olmasaydık orada çok kötü şeyler olurdu."

Bu arada tüm Türkiye’de binalara bayrak asılmaya, bayraklı yürüyüşler, mitingler düzenlenmeye başlanmıştı. Tıpkı Erbakan iktidarına karşı yapılan "Bir dakika karanlık" eylemindeki gibi Türkiye’nin her yanını sarıvermişti bu eylemler...

Bunun üzerine MHP Genel Merkezi ile il örgütleri ve Ülkü Ocakları arasında hızlı bir telefon trafiği yaşandı. Çatışmalardan kaçınılması talimatı verilirken, özellikle bir konu üzerinde duruldu; "Bayrak yürüyüşlerinde üç hilalli bayrak taşımayın. Elinizde sadece Türk bayrağı olsun."

Bahçeli, parti yöneticilerini de çeşitli illerde görevlendirdi. Yöneticiler, kritik kimi illeri gezip, duruma hâkim oldular. Sonunda Türkiye, "bayrak krizi"ni olaysız, arbedesiz atlattı. Krizden geriye "Milliyetçi dalga yükseliyor mu?" sorusu kaldı.

"Metal Fırtına" ve "Kavgam"ın satışlarının artması zaten bir süredir dikkatlerin bu yöne çevrilmesine neden olmuştu. İyiden iyiye emin olundu böylece, "Evet, milliyetçi bir dalga yükseliyor."

Anlaşılan o ki, Mersin’deki iki çocuk, insanların duyarlı bir noktasına dokunmuştu...