Medya rüzgar gülü gibi; "Terörist Hafter" gitti, "Lider Hafter" geldi

...

    Medyanın dilinin devletin izlediği resmi politika ile birlikte hızla dönüşmesinin yeni bir örneği Libya konusunda yaşandı.

   Çok değil, kısa zaman öncesine kadar Türkiye, Libya'daki içsavaş sırasında doğudaki güçlerin lideri olan General Halife Hafter’i “terörist” ve “darbeci” olarak görüyordu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Libya ve Hafter hakkındaki sorulara “Ben bu noktada bir teröristle asla masaya oturmam, masaya oturulmasına da müsaade etmem” yanıtını veriyordu.

     Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Hafter tarafını “gayrimeşru güçler” diye anıyordu açıklamalarında. Hatta Çavuşoğlu, Hafter’i Atina’ya davet eden Yunanistan’ı “Libya’ya barış getirme çabalarını sabote etmek”le suçluyordu.

      Oysa Birleşmiş Milletler’in girişimiyle 2015’te hazırlanan Libya Siyasi Anlaşması’nda Trablus’taki Başkanlık Konseyi ve Ulusal Mutabakat Hükümeti yürütme organı, Tobruk’taki Temsilciler Meclisi de yasama organı olarak kabul ediliyordu. Bu nedenle iki taraf da meşru organlardı.

    Medya da “terörist” diyordu

    Türkiye’de yaygın medya BM’nin iki tarafı da meşru görmesine aldırış etmeyerek, iktidarın izlediği politikayı aynen benimsemişti. Medyadaki haberler o dönemde “Birleşmiş Milletler destekli meşru hükümet ile terörist Hafter güçleri arasındaki savaş” formatında yazılıyordu.

     Örneğin Yeni Şafak’ın 4 Temmuz 2020’de yayımladığı bir haber “Terörist Hafter Yunan ile anlaştı” başlığını taşıyordu.  Anadolu Ajansı’nın 19 Haziran 2021’de servise koyduğu haberin başlığında “Darbeci Halife Hafter’e bağlı milisler” deniliyordu.  Yeni Akit’in 26 Temmuz 2021 tarihli haberinde General Hafter, “Terörist Hafter” ve “gayrimeşru güçlerin lideri” olarak adlandırılıyordu.

   Türkiye’nin Trablus yönetimine destek vermek için Suriye’den yüzlerce militanı oraya götürdüğü iddiaları da görmezden gelindi. Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu güçlerinin geçen yıl Türkiye’nin askeri desteğiyle Trablus ablukasını kaldırıp geri çekilmek zorunda kalması da zafer havasıyla yansıtıldı. Sabah, “Türkiye Libya’daki denklemi değiştirdi”, Hürriyet “Hedef Sirte”, Yeni Şafak “Zafer yolları”, Türkiye “Hafter bozguna uğrayınca kaçtı” başlıklarını kullandı o günlerde.

    Hafter’in Ankara ziyareti

    Ekim 2020’de iç savaşın tarafları arasında ateşkes anlaşması imzalanması ve seçim hazırlıklarının başlamasıyla birlikte Libya’da yeni bir sürece girildi. Ama Çavuşoğlu anlaşmadan sonra bile “Hafter'in bize yönelik tehdit dilini kullandığını gördük. Bize yönelik bir tehdit oluşursa biz gereğini yapmakta tereddüt etmeyiz” açıklamaları yapıyordu.

    Son aylarda bu tavır değişmeye, Hafter güçlerine karşı daha farklı bir dil kullanılmaya başlandı. Geçen hafta da Libya’nın doğusundaki Libya Temsilciler Meclisi’nin Başkanvekili Fevzi El-Nuveyri ve beraberindeki heyet Ankara’ya geldi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da kabul edildi.

    Hafter’e ilişkin sessizce yürütülen bu politika değişikliği, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun önceki gün düzenlediği basın toplantısında açıkça dile getirildi. Çavuşoğlu, Libya heyetinin Ankara ziyaretini anımsatan gazeteciye özetle şu yanıtı verdi:

    “Biz hiçbir zaman Libya’da ayrımcılık yapmadık. Meşru hükümetlerle iş birliği içinde çalıştık. Biz başından beri bu anlayış içinde olduk. Fakat nedense doğu tarafı Türkiye'ye biraz mesafeli oldu. Çünkü onların gündemi farklıydı.

    Akile Salih birkaç defa Türkiye'ye gelmek istedi. Davet ettik, tarihler belirlendi, sonra vazgeçti. Hafter de bir kere gelmek istedi. Bir şartla gelmek istedi o da Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşürsem diye. Sayın Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanı Yardımcımız Fuat Oktay ve Dışişleri Bakanı olarak bana ‘Siz görüşün. Çünkü Hafter benim muhatabım değil. Ülkede yetkili bir kişi değil’ dedi. Ama Hafter o zaman gelmedi. Gelseydi biz onunla da görüşmeye hazırdık.”

    Bir yıl kadar önce Hafter’in Atina’ya gidişini “düşmanlık” olarak nitelendiren Çavuşoğlu, aynı kişinin Ankara’ya gelebileceğinden söz ediyordu. Bu büyük bir değişimdi ama Çavuşoğlu sanki hep böyle bir tavır içindeymiş gibi olağan bir dille anlatıyordu bunu.

    Medyanın dili rüzgar gülü gibi

    Basın toplantısını izleyen gazetecilerden de bu politika değişikliğine dikkat çeken, Hafter’in bir zamanlar “terörist” olarak nitelendirildiğini hatırlatan olmadı. Hatta Çavuşoğlu’nun basın toplantısı haberlerinin çoğunda Hafter ile ilgili sözleri yer almadı bile…

    Basın toplantısının bu bölümü Anadolu Ajansı’nın haberi dışında internet medyasında ilgi görmediği gibi basılı medya da daha çok Ermenistan konusunu öne çıkardı. Hafter hakkındaki sözler, Hürriyet ve Milliyet’te bir kutu olarak aktarıldı.

    Medya, daha kısa süre öncesine kadar haberlerde “terörist” ve “darbeci” olarak tanımlanan Hafter’in Ankara ziyaretinden söz edilmesine şaşırmamıştı bile! Böyle bir ziyaret olağan karşılanmış, Libya politikasında bir değişiklik olduğu bile vurgulanmamıştı.

      “Terörist Hafter” ve “Darbeci Hafter” denilmesinden vazgeçilmiş, Hafter için Hürriyet’te yine “Libya’nın doğusundaki gayrimeşru güçlerin lideri” denilmişti. Libya’daki seçimlerle ilgili haberlerde de Anadolu Ajansı ve diğer medya kuruluşları böyle yazdı zaten. Hafter’in Ankara’ya gelmesi bile görüşüldüğüne göre yakında “gayrimeşru güçler” de kalkar, “Lider Hafter” ya da “General Hafter” diye anılmaya başlar.

     Çünkü medyanın dili rüzgar gülü gibi, siyasi iktidarın politikası ne yöne üflerse o yöne dönüyor; hızla değişiyor. Haberlerde nesnel ve bağımsız bir yaklaşım yok.  

     Çavuşoğlu, 2022’yi “normalleşme yılı” olarak ilan ettiğine göre, medyada “Esad”ın “Esed” diye yazılıp çizilmesi gibi çok değişiklik göreceğiz demektir. Ne de olsa pusula iktidarı gösteriyor…

Faruk BİLDİRİCİ / 29 Aralık 2021