MASABAŞI HABERCİLİK

...

Sabah gazetesi ise bu söyleşiye “İstihbarat kaynakları tarafından inandırıcı bulunmadı” diye yanıt verdi. 27 Ekim’de yayınlanan ve Hürriyet’i “Algı operasyonu” yapmakla suçlayan Sabah’taki haberin kaynağı buydu; “İstihbarat.” Sabah muhabiri hangi “istihbarat kaynakları” ile konuştuysa baştan aşağı

“Türk istihbarat kaynakları dikkat çekici tespitlerde bulundu”, “istihbarat kaynaklarına göre”, “değerlendirmesi yapıldı”, “iddia edildi” gibi muğlak ifadelerle dolu bir haber yazmıştı.

Böyle bir haberin evrensel gazetecilik kriterlerine göre değerlendirmesini yapmak mümkün değil. Zira ne somut bir kaynağı var, ne de doğrulanmış bilgilere dayanıyor. Baştan aşağı önyargılarla hazırlanmış, mesnetsiz yorum ve varsayımlara dayalı bir “iddianame” bu. Fakat Sabah’ın yanı sıra benzer çizgideki başka mecralarda da tekrarlanan iki suçlamayı inceledim.

İddia: Ana amaç, gizli haberleşme sistemi ByLock’un Ocak 2016’dan sonra kullanılmadığını yayarak, “FETÖ 15 Temmuz darbe girişiminde yer almadı” algısını yerleştirmek.

David Keynes’in (Alpaslan Demir) söylediği, “ByLock programının Ocak 2016’dan sonra kullanılmadığı” doğru. Bu bilgiyi daha önce Hürriyet’te Murat Yetkin ve Abdülkadir Selvi de yazdı. MİT’in bu programın şifrelerini kırdığını farkeden örgüt, o tarihten itibaren Eagle adlı yeni bir mesajlaşma programı kullanmaya başlamış.

Keynes, Eagle’dan söz etmiyor ama “ByLock programının cemaatin haberleşme ağına döndüğünü” söylüyor ve “ByLock’un örgüt üyeliğine kanıt olduğunu” kabul ediyor.

İddia: İkinci amaç ise ByLock kullanıcılarının yüzde 10’u FETÖ’cü değil açıklamasıyla “FETÖ’nün büyük balıkları” denilen ve CIA ile bağlantılı olan isimlerin gizli kalmasını sağlamak.

Tam tersine “Büyük balıklar”ın Eagle programını kullandığı, Eagle kullananların sayıca daha az ve üst düzey isimler olduğunu da Hürriyet yazdı. Ama MİT ve diğer yetkililerin, bu programın kullanıcılarını tespit ettiği ve şifrelerini kırdığı yolunda bir bilgi henüz gelmedi.

David Keynes, Hürriyet’te “Türk kullanıcıların yüzde 90’ı FETÖ’cü” diyor; yüzde 10’dan değil, yüzde 90’dan sözediyor. Anlatmak istediği, ByLock kullananların yüzde 90 gibi bir kısmının bu örgütlenme ve haberleşme ağına dahil olduğu.

Aleyhte yazılanlarla ilgili vardığım sonuçlar böyle. Özetlersem, İsmail Saymaz’ın ByLock sisteminin patent sahibi olan bu kişiyle yaptığı söyleşi, “Fetullahçı Terör Örgütü yapılanması” ve 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili yeni bilgilere ulaşılmasını sağladı. Bu yönüyle başarılı bir gazetecilik çalışması. Nitekim TBMM Darbe Araştırma Komisyonu da bilgi almak için David Keynes’i dinleme kararı verdi.

Keşke bu söyleşi, yanıt ağırlıklı değil de soru yanıt olarak ve analizlerle birlikte yayınlansaydı. Sorular, Saymaz’ın eleştirel yaklaşımını ve bilgi almak için Keynes’i ne denli zorladığını okura daha net yansıtırdı. Analizler de Keynes’in eksik bıraktığı ve karanlıkta kalan noktaları aydınlatırdı. Örneğin ByLock’tan sonra Eagle programının kullanıldığı hatırlatılabilir; o boşluk giderilebilirdi.

Söyleşinin yayınlandığı 24 Ekim’den sonra Hürriyet’te kullanılan “10 soruda ByLock gerçeği” incelemesi ve Murat Yetkin’in yazıları bu açığı kapatmak açısından yararlıydı.