MAHKEME KARARI YAZARKEN

...

Sanatçı Deniz Seki hakkındaki haber ve yazıları okuyanların çoğu muhtemelen aynı ikileme düşmüştür. "Uyuşturucu satmadıysa nasıl oldu da uyuşturucu ticareti yapmaktan mahkûm oldu?" Çünkü çoğu haber ve yazıda Seki’nin, "uyuşturucu ticareti yapmak" suçundan hüküm giydiği bilgisi veriliyor.

İşte tam da bu bilgiye itiraz eden hukukçu okurlarımızdan Okan Okyay, "Zaten ’Sattı’ diye hüküm veren, böyle bir gerekçe açıklayan mahkeme yok ki.  Deniz Seki uyuşturucu satmaktan değil, temin etmekten ötürü hüküm giydi" diye yazdı:

"Gazetecilerin hadiselere belli bir mesafe ile yaklaşması gerek. Aksi halde popülizm rüzgârına kapılıp kolayı seçer; ’Masum insanı mahkûm ettiler’ edebiyatına sarılırsınız. Deniz Seki gibi ünlü bir şarkıcının dosyasının savcılar ve hâkimler tarafından iyi okunmaması ihtimali sizce gerçekçi mi? Bence değil! Hâkim, iş yükü ne kadar ağır olursa olsun daha özenli hareket eder."

Okyay, bu elektronik postayı gönderdiğinde, seçimler nedeniyle gündem çok farklıydı. Ben de eleştirilerini inceleme fırsatı bulamadım. Ama Okyay, mail göndermeye devam ederek, beni mahkeme kararını incelemeye yönlendirdi.

Anayasa Mahkemesi kararını satır satır okuyunca, Okyay’ın haklı olduğunu gördüm. Orada açıkça yazıyor. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Deniz Seki’yi Türk Ceza Kanununun 188. maddesine dayanarak mahkûm etmiş. Evet, bu madde "uyuşturucu veya uyarıcı maddi imal ve ticareti" başlığını taşıyor ama "uyuşturucu satan"ların yanı sıra "başkalarına veren"leri de kapsıyor. Nitekim mahkeme kararının gerekçesinde Seki’nin uyuşturucuyu arkadaşlarına bedel almaksızın verdiği, bu nedenle "başkalarına veren" kişi olarak kabul edildiği belirtiliyor. Kısacası, mahkeme Seki’yi uyuşturucu ticareti yaptığı için değil, başkalarına uyuşturucu temin ettiği için mahkûm etmiş.

Anayasa Mahkemesi’nin, Seki’nin "adil yargılanmadığı" itirazını ret kararında da, Seki’nin "uyuşturucu maddeyi başkalarına verme" suçundan hüküm giydiğine dikkat çekiliyor; davayla ilgili şu saptamada bulunuluyor:

"..başvurucunun delillerini sunma ve delillerin değerlendirilmesi konusunda farklı bir muameleye tabi tutulduğuna dair somut bir olgu bulunmamakta olup, mahkûmiyet hükmü duruşmada başvurucu ve vekilinin huzurunda tartışılmış delillere dayandırılmıştır. Delillerin değerlendirilmesinde bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik oluşturan bir bulguya da rastlanmamıştır."

AYM üyelerinden Serdar Özgüldür’ün karşı oyu ise aramanın yeni mahkeme kararı alınmadan ve avukatı bulunmadan yapılması ile soruşturmanın emniyet yerine görev alanında olmamasına rağmen jandarma tarafından yürütülmesine dayanıyor. Özgüldür, bu usulsüzlükler nedeniyle Seki’nin "adil yargılama hakkının ihlal edildiğini" savunuyor.

Seki gibi bir sanatçının cezaevine girmesi çok üzücü ama maalesef mahkeme kararı böyle. Okurları yanıltmamak için bu bilgileri dikkate almakta yarar var.

Kaynağı şüpheli haberler

"Asena Erkin, iş adamı Mehmet Dinçerler’le aşk mı yaşıyor?" Haberin başlığı bu. Hemen altında da "Fenerbahçeli Caner Erkin ile evli olan Asena Erkin’in iş adamı Mehmet Dinçerler’le birlikte olduğu iddia edildi" denilmiş.

4 Kasım’da hurriyet.com.tr’de yayınlanan bu haberi görünce insan ister istemez somut bir bilgi arıyor haberde. Ama yok. Sadece "yeni bir aşk dedikodusu ortaya çıktı" denilmiş. Nerede ortaya çıkmış bu dedikodu? O da yok. Parantez içinde Takvim gazetesi kaynak gösterilmiş. Takvim yazınca şüphelenmeye, kontrol etmeye gerek kalmazmış gibi…

İddia ediyorum, bir siyasetçi ya da bir devlet adamı ile ilgili asla böyle dayanaksız bir haber yazılamaz. Peki, konu bir "magazin ünlüsü" olunca atış serbest mi? Olmamalı. Konu magazin de olsa her iddia, her dedikodu doğrulanmaya muhtaçtır.

Yine internet sayfasında çıkan başka bir haber. "Eskişehirspor için vefat ilanı verdiler." 30 Ekim’de yayınlanan bu haberde kaynak "yerel bir gazete" olarak verilmiş. Ama gazetenin adı verilmemiş.

Hamdi Gündüz adlı Eskişehirli bir okur, İstikbal, Anadolu, Yenigün ve Milli İrade başta olmak üzere kentteki bütün yerel gazeteleri aramış. Hiçbirinde böyle bir ilan yayınlanmamış. Spor gazetelerini de aradıktan sonra bu ilanın "sosyal medyadan alınmış olabileceğini" öğrenmiş. "Sosyal medyada kim olduğu belirsiz kimselerin yaptıkları bir şeye dayanarak haber yapılmasını kınıyorum" diye mail gönderdi.

Şimdi bu okur haksız mı? Hürriyet bir bulvar gazetesi değil. Sosyal medyada her önüne geleni kopyalayıp yayınlayamaz. Her iddia, her söylenti, kim ortaya atarsa atsın araştırılmak, kaynağından doğrulanmak zorunda. Genellemelerle geçiştirmek yetmez, kaynağın ne olduğu açıkça yazılmalı.