İktidar medyasında ekonomik sorunları örtme yarışı

...

     İktidar medyasının, ekonomik gelişmelere ilişkin yaklaşımını yansıtan en kritik gelişme, Merkez Bankası’nın faizleri 100 baz puan düşürmesinin ardından aniden döviz kurlarının yükselişi ve Türk lirasının değer kaybetmesiydi. 

    Sabah gazetesi bu gelişmeyi birinci sayfasında hiç görmezken sadece Türkiye ve Yeni Şafak gazeteleri Merkez Bankası’nın bu kararıyla birlikte döviz kurlarının yükseldiğini vurguladı. İktidar yanlısı diğer gazeteler, 19 Kasım’da sadece faiz indirimini başlıklara taşımak ve haber yapmakla yetindiler:

   Akşam: MB faizi yüzde 15’e çekti, Hürriyet: Faizde indirime devam, Milliyet: Faiz 100 puan indi, Posta: Merkez açıkladı: Faiz yüzde 15, Yeni Akit: MB faiz lobisine boyun eğmedi”, Türkiye: Merkez Bankası faizi indirdi, altın ve dolar fırladı, Yeni Şafak: Üretim için bir puan daha indirimin ardından dolar/TL seviyesi 11’i gördü.”

    İktidar medyası, daha sonraki günlerde de Merkez Bankası’nın faiz kararının olumsuz sonuçlarını, Türk Lirasının hızlı değer kaybetmesini ve buna bağlı olarak ortaya çıkan fiyat artışlarını da görmezden gelmeyi yeğledi.

    Zaten ekonomik sorunların son aylarda artmasıyla birlikte iktidar medyası iktidarın ekonomi politikalarını savunma ve sorunların üzerini örtme çabasını yoğunlaştırmıştı. Döviz kurları, çarşı pazarda fiyatların yükselmesi, işsizliğin artması gibi sorunlar genellikle yok sayılıyordu.

    Ekonomi haberlerini büyütmüyorlar

   İktidar medyasının ekonomik krizi ve döviz kurlarındaki ani yükselişi yok sayma ve gerekçeler üretme yarışını somutlayabilmek için bu gazetelerin son bir aylık ilk sayfalarını taradım. Gördüğüm kadarıyla Sabah, Hürriyet, Milliyet, Akşam, Yeni Akit gibi gazeteler bu yarışta hayli geriden geliyor; Yeni Şafak ve Türkiye gazeteleri bu yarışta hayli önde.

     Sabah gazetesi “Düşük faizli ev alma fırsatı” (20 Kasım), “Elektrikte az tüketene ucuz tarife geliyor (18 Kasım), “Çalışanı enflasyona ezdirmeyeceğiz” (15 Kasım) gibi haberleri küçük başlıklarla birinci sayfaya taşırken sadece “Finans devinden Türkiye’ye güven” (15 Kasım) haberini manşet yapmış.

    Akşam, Hürriyet ve Milliyet gazeteleri de ekonomik gelişmeleri ilk sayfada büyütmemeyi benimserken Yeni Şafak ve Türkiye gazeteleri iktidarın ekonomi politikalarını cansiperane biçimde savunuyorlar; bunun için de hazırladıkları özel haberleri sürekli manşete çıkarıyorlar.

    Bu ay içerisinde Türkiye gazetesinin en çok dikkat çeken haberi 21 Kasım’daki “8 bin liraya maaşla çalışacak işçi yok” manşetiydi. Yeni Şafak, bir gün sonra “Erdoğan döneminde dolar 19 yılda 6,5 kat, önceki 20 yılda 11.882 kat artı” manşetiyle ekonomi politikalarını savunma yarışında Türkiye gazetesinden geri kalmayacağını kanıtladı.

     Yeni Şafak’ın son bir ay içerisinde ilk sayfasında yer alan ekonomi haber ve manşetlerinin başlıkları şöyleydi:   

    “ Yoğun talebe noterli çekiliş: OSB’lerde yer kalmadı (20 Kasım), İşte o 36 fabrika / Üretim için bir puan daha: Ticari kredi kullanımı artıyor (19 Kasım) , Biz de işçi bulamıyoruz / Çalışanları enflasyona ezdirmeyiz (15 Kasım), Beş aşamalı sosyal plan (14 Kasım), İkitelli 50 bin işçi arıyor / Yüksek kur hedeflendiği doğru değil (13 Kasım), Çiftçiye dev destek (12 Kasım), Asgaride vergi sürprizi geliyor / EYT’de düğmeye basıldı (10 Kasım), İlaç firmaları ilaç satmıyor (8 Kasım), Büyük müjde için gaza bastık (7 Kasım),  İhracatta yeni rekor (2 Kasım), Konteyner krizi fırsat oldu (1 Kasım)”

     Avrupa geçim derdinde imiş

     Türkiye gazetesi de Yeni Şafak gibi bu ülkede işsizlik olmadığını kanıtlamaya ağırlık veriyor; Merkez Bankası’nın faiz kararından sonra döviz kurlarının aniden tırmanışa geçmesini görünür kılmıyor.

   Üstelik de iktidarın ekonomi politikalarını savunma konusunda daha atak başlıklar atıyor, daha geniş haberler yapıyor. Türkiye gazetesinin iktidarın ekonomi politikalarını destekleme haberlerinin zirvesi “Avrupa geçim derdinde” başlığını taşıyordu. 20 Ekim’de yayımlanan bu haberde Avrupa ülkelerindeki gıda fiyatları, TL’ye çevrilerek Türkiye’deki fiyatlar ile karşılaştırılmış, Avrupa ülkelerinin Türkiye’den pahalı olduğu ve insanların geçim sıkıntısı yaşadığı gibi akla ziyan bir sonuca varılmıştı.

      Türkiye gazetesinin son bir ay içerisinde ilk sayfasında yer alan ekonomi haber ve manşetlerinin başlıkları şöyle sıralanıyor:   

       “8 bin liraya maaşla çalışacak işçi yok” (21 Kasım), Bağımsızlık mücadelesi veriyoruz: TİM Başkanı piyasalara moral verdi (20 Kasım), Hedef ilk 19 ülke arasına girmek / Merkez Bankası faizi indirdi, altın ve dolar fırladı (19 Kasım), Yoksula düşük fatura (18 Kasım), Dünya devleri yatırıma geliyor (17 Kasım), Çalışan sayısı arttı / Site otoparkları sıfır araçlarla dolu (16 Kasım), Kadın için üç proje (15 Kasım), Vatandaşı rahatlatacak hamleler (14 Kasım), Yükselen dolar açığı kapatacak (12 Kasım), Çalışan yok, makineler kapanıyor Sanayici işçi krizinde (7 Kasım), Çiftçiye gübre, yoksula elektrik ve kömür desteği (2 Kasım), Her yerde sondaj var (1 Kasım)

     Bu haberlerden hareketle iktidar medyası içerisindeki iktidarın ekonomik politikalarını savunma ve ekonomik sorunların üzerini örtme yarışında birinciliğin Türkiye gazetesinde olduğunu söylenebilir.

    İhlas’ın borsadaki beşinci şirketi

   Türkiye gazetesinde yazarlar da gazetenin ekonomi haberleriyle ilgili çizgisine destek veriyorlar. Örneğin Sabah gazetesinde Dilek Güngör’ün zaman zaman yaptığı gibi ekonomideki sorunları vurgulayan, iktidarın ekonomi politikasını usturuplu biçimde de olsa eleştiren yazılara rastlanmıyor.

   Aynı zamanda gazetenin Yayın Koordinatörü olan Yücel Koç, “Faiz ısrarıyla yapılmak istenen” başlıklı yazısında “Bir yandan faizler düşürülüp, dışarıdan gelecek paraya “Geleceksen faize değil, yatırım için, üretim için gel” derken, öbür taraftan da rezervlerimiz ve gelirlerimiz yükseliyorsa doğru yoldayız demektir” görüşünü dile getiriyor.

   Türkiye gazetesinin ekonomi yazarı Ömer Faruk Bingöl de yazılarında Merkez Bankası kararını rasyonelleştirme çabası içinde. 21 Ekim’de kaleme aldığı “Çift haneye alışmak lazım” başlıklı yazısında “Sonuç olarak TCMB; piyasayı ve bankaları ucuza fonlayarak, (özellikle ticari tarafta) artacak kredi hacmi ile öncelikle ekonomik büyümeyi hedefliyor” görüşüne yer veriyor. Bir yandan da “TL’de yaşanan değer kaybının borsaya yaradığını ve hisse senetlerine hücum başladığını” aktarıyor; sonra da “Borsa, enflasyona ezilmek istemeyen yerli ve küçük yatırımcı için de önemli adreslerden biri olacak” diyor.

     Türkiye gazetesi yazarı bu dönemde borsaya hücumdan sözedip, küçük yatırımcıya adres gösterirken 3 Kasım’da da gazetenin tepesinde bir haber yer alıyordu:

    “Haberin markası artık borsada: İhlas Haber Ajansı halk arz gong töreni”

     İhlas Haber Ajansı AŞ, İhlas grubunun borsaya giren beşinci şirketi. Anlaşılan küçük yatırımcının borsaya yönelmesini fırsat olarak görüyor, değerlendirmeyi hedefliyorlar. İktidarın ekonomi politikalarını bu kadar hırsla savunmaları da boşuna değil.

    Bereket ki, İhlas şirketlerinin borsadaki şöhreti çok parlak değil ve küçük yatırımcılar da bunu biliyor olsalar gerek. Aradan 15 yılı aşkın bir süre geçti, İhlaszedeler hâlâ haklarını alamadılar.

   Faruk BİLDİRİCİ / 23 Kasım 2021