İKBAL GÜRPINAR

...

17 yaşında evlendirildiğinde yılmayıp hayata dört elle sarılan İkbal Gürpınar, bugün artık şov dünyasının bir parçası. TRT ekranlarında başladı, sonra Samanyolu ve ardından Kanal 7’de program yapıyor. Geçtiğimiz aylarda umreye gittikten sonra çocuklarını bile şaşırtıp aniden başını öttü.

UMREDE SES DUYDUM: ALLAH BİR PLAN UYGULADI HAYATIMDA

Prodüksiyon şirketi kurdum. Web sayfam devam ediyor. Kıyafetler, güzellik maskeleri yaptım. O siteden televizyondan kazandığımdan çok kazanılıyor. Şimdi oğlum Alper yapıyor. O Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler’de okuyor, şubatta bitecek. O işi yapmaya pek niyeti yok, bu işten keyif aldı. Bana çok kızgın "Sen başını örttün beni diplomat yapmazlar artık" diyor. Öyle niyetim yoktu. İki kez umreye, bir kez hacca gitmiştim. 25 Mart’ta üçüncü umreye gittim. Tavaf namazında secdede iken "Artık saçını açmamalısın" diye bir ses duydum. Biri söylüyor zannettim. Namazı bitirdim titremeye başladım. Korktum, deliriyor muyum? Koşarak otele gittim. Kanal 7’nin Genel Müdürü Mustafa Çelik’i aradım. "Böyle bir ses duydum. Başımı örtsem nasıl olur?" dedim. Çelik, "Kapatsan da başımızın tacısın kapatmasan da" dedi. Küçük oğlum Efe’den dolayı bu işten sıyırırım diye düşündüm. Ne zaman namaz kılarken yakalarsa başörtüsünü açardı. Kapıdan girdim "Ne komik olmuşsun" dedi açmadı. Ben de bir daha açmadım. Allah belki bir plan uyguladı hayatımda. Başta başım örtük olsaydı bu noktalara gelemezdim. Hakaretler, iftiralar geldi başımı örtünce. Cemaatlere üye olmuşum, onlardan para almışım. İnternet sitesinde böyle yorum yazan 50 kişiye dava açıldı. Çatır çatır ödeyecekler.

DOĞUM GÜNÜM: DÜNYA HAYVANLAR GÜNÜNDE DOĞDUM

Dünya Hayvanlar gününde doğum günü kutlamak komik oluyor. Bunu sahnede espri malzemesi yapıyorum. "Çok özel bir günde doğdum biliyor musunuz" diye soruyorum. 29 Ekim, yılbaşı… Kimse bilemiyor, hoşuma gidiyor. Kubat da 4 Ekim doğumlu. Sürekli birbirimizle dalga geçiyoruz. Doğum günümü ilk olarak İzmir Fatih Koleji’nde yatılı okulda kutladık. Arkadaşlar sürpriz yaptı.

HASTANEDE CESET YIKADIM: PROGRAMDA STRESE GİRDİM

1998’de Ankara’da Özel Yaşam Hastanesi’nde Halkla ilişkiler yapıyordum ama ameliyat öncesi hastaları rahatlatıyordum. Televizyondan da tanıyorlardı beni. Ceset de yıkıyordum. Hocayla beraber ben de giriyordum. Sonra dayanamadım ayrıldım hastaneden. Bu kez "Kimse Yok Mu?"yu verdi Allah. O iç karartan programları eleştirirdim. Hayatta ne kınadıysam Allah hepsini başıma verdi. Ama "Hayatın içinden" programında iş öyle çığırından çıktı ki biz bir numarayız reytingde, bütün programları solluyoruz. Öyle pis ki. Detayını anlattırmazsanız sorunu çözemiyorsunuz. Her şeyi anlattılar. Ekranın önünde birbirlerine girdiler. Eskiden programda üzülüyordum, sonra hiç ağlamamaya beton gibi olmaya başladım. Vücudumu yaralar kapladı stresten. Terapi gördüm. "Hayatın mı, para mı?" diye sordular. "Para istemiyorum" dedim. Programı bitirmelerini isteyecektim yönetimden. Onlar da çok bunaldığımı anlamış, o gün arayıp yemek programı verdiler. "Şifalı yemekler" programı Ömer Coşkun bey ayrılana kadar çok iyiydi. İki uyanık, İkballe şifalı yemekler’in com, net, tr hepsini almış. Benmişim gibi ürünler satmışlar, benim ağzımdan yazılar yazmışlar. Bilişim suçlarında da sonuç alınabileceğini gördüğüm için çok mutluyum. O site kapandı. Kendi sitemde o kadar reklam yoktu. Kim bilir ne kadar kazandılar?

İNSANLAR BANA İNANIYOR: SUDAN’DA HASTANE YAPTIRIYORUM

"Kimse Yok Mu" ekibiyle temmuzda Sudan’a gittim. Korkunçtu, çocukların iki yaşında gözlerini kaybetmeleri. Darfur’da hastane yaptırıyoruz, 4 Ekim’de doğum günümde açılacak. Orada hastane yapmak buradakinin onda birine mal oluyor. Teknik cihazlar hazırmış zaten. Kimse Yok Mu ile bu sene Tayland’a, Kamboçya’ya, Mynmar’a gittim. Görünce daha iyi aktarabiliyorum. İnsanlar benden dinleyince inanıyorlar. Yardıma muhtaç insanları gördükçe ne kadar mutlu ve zengin olduğumu fark ettim. Hani benim derdim kilolarımdı, suratımda çıkan bir sivilceydi. Ey İkbal sen ne yapıyorsun hayatta dedim kendime.

BAHTI AÇIK DEMEKMİŞ: İSİMLER İNSANIN HAYATINI ETKİLİYOR

Babamın mütevazı, Kırıkkale’de kumaş işi yaptığı bir dükkânı vardı. Ben doğunca işi düzelmiş, dükkânın ismini İkbal Ticaret koymuşlar. Adımı Pakistanlı şair ve politikacı Muhammed İkbal’den almışlar. Erkek ismi ama kadınların da kullandığı bir isim. İkbal, bahtı açık ve kimseye muhtaç olmayan demek. Bir de ebcet alfabesinde Allah’ın isimlerinden biri olan Samet ile örtüşüyor. İlkokulda okul birincisiydim. İmam Hatip’e gitmem babamın isteğiydi. İlkokul üçteyken babam hacca gitmişti. Babamın bir arkadaşı "Hacdaki babanın kızı başını örterse hac sevabı alır" dedi. Babam hacdayken başımı örttüm. İzmir’de açıktı ama Kırıkkale’ye tatile geldiğimde örtüyordum.

İZMİR HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ: HABERİM OLMADAN VERİLDİM

Benim hayatımı değiştirdi İzmir. Yurdagül Çamlı hocam beni konuşma yarışmalarına kattı. Bizi tiyatroya götürürdü, ertesi gün oyunu tartışırdık. Korolar yönettim. O zamana kadar oturup kitap okumuş bir insan değildim. Okumadan duramaz hale geldim. Kendi başıma sokağa çıkıp gezebildim. İzmir’e iyi bir amaç için gitmemiştim. Ailem bizi nişanlamaya karar vermişti, himayesinde olmam için gönderilmiştim. Haberim olmadan verildim haberim olmadan alındım. Babam, nişanlımın karşısında ayak ayak üstüne atmasına sinirlenmiş, vermekten vazgeçmiş. İzmir’den 19 Mayıs tatiline gelmiştim. Annemin akrabası olan ilk eşim ailesiyle istemeye geldi. 17 yaşında lise ikideyken okuldan alındım düğün dernek oldu. 86’da Ankara’ya geldim. Ev kadını olma hedefim yoktu hayatta. Doktor ya da avukat olmak istiyordum. Her gece kâbus görüyordum. Bir gün Kızılay’da liseden arkadaşım Yüksel ile karşılaştım. Hamileydim, çok kilo almıştım. "Ne oldu sana" dedi. Ona sarılıp ağladım. Yüksel, "Neden kendini bıraktın ki? Telefon aç okuldan tasdiknameni göndersinler, liseyi dışarıdan bitir" dedi. Dışarıdan bitirildiğini bilmiyordum. Çankaya lisesini bir dönemde bitirdim. Sınava girdim iş idaresini kazandım, gitmedim. Bir daha girince Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni kazandım. Eşim de okumamı destekledi, altıma araba verdi. Çok kıskançtım, neredesin deyip duruyordum. Onun yakasından da düşmüş oldum.

YENİ PROGRAM: ARTIK O REYTİNGİ RÜYAMDA GÖRÜRÜM

Ben ya kekeliyordum ya da inanılmaz hızlı konuşuyordum. Konuşmayla ilgili problemimi çözen İletişim fakültesindeki hocam Rıfat Aras’tır. Emin Özdemir’in dersleri de etkili oldu. Okuldaki sınavda ilk ona girdim, ondan sonra da Rıfat Aras, beni sunuculuklara gönderdi. Evliliğim okul bitene kadar da 11 yıl devam etti. TRT’den 25. Saatler programından aldığım geçinmeye yetecek bir miktar değildi. Kozmetikle ilgili bir iş yaptım. Önce TRT GAP’ta iki seneye yakın "Bu sabah", sonra TRT 1’de "Nane Limon Kabuğu" oldu. Ardından "Kimse Yok Mu" ile beraber götürdüm. Sonra "Güne Başlarken", "Çalsın davullar" oldu. Çok tutulan seyredilen programlardı. Kanal D’de sadece iki ay çalıştım. Bir ara gönüllü hemşirelik yaptım. Libya Kültür’e kursa gittim makrome hocası oldum. Hiçbir zaman tek işle uğraşmadım. STV ile TRT’yi aynı anda idare etmeseydim aç kalırdım. O dönem eleştirildi. TRT’de benim AB seyircim vardı, STV’nin AB seyircisi yoktu. STV, AB seyircisini, TRT de CD grubunu aldı. 3.5-4’ten aşağı inmiyordu reytingim. Şimdi o rakamları rüyamda görürüm. Pasta bölündü, seyirci değişti. Kanal 7’de tekrar sabah programlarına başlayacağım. Güzel bölümleri olacak. Hakkâri’de bir köylü kadının inanılmaz bir tiyatro oyunu oynadığını gördüm. Yılmaz Erdoğan’ın akrabasıymış. Kadınlar konu komşuyla yazıp, programda 10-15 dakikalık mahalle tiyatrosu oynayacak.

ÇOK İSTEMİŞTİM: LOKANTADA 400 BİN DOLAR GİTTİ

Lokanta fikri çocukluğumdan beri vardı. İşin başında durmayınca başarılı olma şansı yoktu. Çok kazık yedim orada. Sormayın. Her gün bonfileler kayboluyordu. Bir arkadaşım, gizli kamera yerleştirdi, akşam bakıyor usta bonfileleri streç filme sarıyor beline kuşak yapıp, yürüyerek çıkıyor! 400 bin dolar gitti o restoranda. Küçük bir restorandı ama her şeyin en iyisini almıştım. Bir şeyi çok istemeyeceksin hayatta. Fakat sonra Bugün gazetesinden yemek köşesi yazma teklifi geldi. Bir yayınevi yemek kitabı yazmamı istedi.

AŞK ROMANI: İKİ KİŞİNİN YAZDIĞI İLK AŞK ROMANI

"Aşkın bir yüzü", Cengiz Hortoğlu’nun fikri olan bir kitap. Program danışmanı iken Esra Ceyhan ile yazmak istemiş. Allah nasip etmemiş. Melike ile Murat’ın aşkı anlatılıyor. Murat’ı yazmış. Melike’nin çatısını oluşturmuştu. Ben de aralarını doldurdum. İlginç mesajlar içeren bir aşk romanı oldu. Bir aşk romanı olarak birlikte yazılmış ilk kitapmış. Lansmanı da iki yüzlü kitap diye yapıldı.

TANIMADAN EVLENDİM: İKİNCİ EVLİLİĞİM FALDA ÇIKMIŞTI

İkinci evliliğim beş yıl sürdü. Tanışmamız enteresandı. Evleneceğimi önceden biliyordum. Radyolog bir kız arkadaşım fal baktı. "Deniz aşırı bir ülkeden biri gelecek gözleri çok güzel kalem gibi düzgün bir insan" dedi. Burhan ile tanıştık, "Amerika’dan geliyorum" dedi. Ekiple minibüse bindik, "Çocuklar enişteniz yakında geliyormuş falda çıktı" dedim. Sonra Burhan konuşmaya başlayınca biz kahkahayı patlattık. Kayınpederim sordu, "Niye gülüyorsunuz?" diye. Anlatınca, "Neden olmasın" dedi. Öyle evlendik. Başbakanın şahitliğini Melih Gökçek organize etti. Güzel bir hatıra oldu. Mizaç uyuşmazlığından ayrıldık. Birbirimizi tanımadan evlenmiştik hata buydu. Aşk evliliği istemiştim lokanta gibi oldu. Evlendikten sonra umreye gitmiştik. Orada Bakara suresini okudular. "Gaybı sadece Allah bilir." Cinler söyletiyor o her şeyi bildiğini iddia eden insanlara. Yani fal kesinlikle haram. Beş yıldır hiç fal bakmadım, baktırmadım.

SESİMİN ZEKÂTIYDI: KURAN CD’Sİ OKUYUP DAĞITTIM

Hikâye, şiir, masal okurkenki sesimin insanlara rahatlık verdiğini söylediler. Bir anaokulu öğretmeni, "Çocukları sizin şiirlerinizle uyutuyorum. Niye masal kaseti yapmıyorsunuz?" dedi. Tamam dedim masal albümü yaptım. Kuran’ın mealini kendi sesimle okumak için Diyanet’le görüştüm, sayın başkana çıktım. "Güzel fikir" dedi ama birileri engelledi. Altı ay bekledim. Hani istiyordum ki karnımda çocuğum varken okuyayım o da dinlesin. Kendi imkânlarımla Kuran’ın 70 dakikaya sığan kısmını okudum. Geçen sene Kadir gecesinde 50 bin CD basıp sesimin zekâtı olarak camilerde ücretsiz dağıttık. Yeni şiir kitabına çalışıyorum. Peygamber efendimizin hanımlarla ilgili yaşadıkları olacak.

SİYASETİ YAPABİLİRDİM: AKP’DEN ADAY OLAMADIM

Ankara’daki ana binadan birileri benimle görüştü. Babam da "Rüyamda görmüştüm bizim aileden bir bakan çıkacak" dedi, gaz verdi. 2 bin lira adaylık parasını da kendisi gönderdi. Ben de gidip başvurdum. Sonra beni Tv8’den aramışlardı kadın aday olarak. Genel merkeze telefon açtım "Ne dersiniz gideyim mi?" Hani haddimi bileyim! "Git" dediler, gittim sonra aday olamadım. Hiçbir açıklamada bulunulmadı. Türk lirasının sıfırlarının atılması, Başbakanın cesur konuşmaları hoşuma gitmişti, yapabilirim diye düşünmüştüm.

OTOBÜS KAZASI: O GÜN NAMAZA BAŞLADIM

Üç dakikayla otobüsü kaçırdım. Bindim Bolu’da çığlık çığlığa. O kadar yorgunum ki gözümü açamadım. Ankara’ya geldiğimizde uyandım, baktım ayaklarımızın altı ceset dolu. Kaçırdığım otobüs kaza yapmış. O gün beş vakit namaz kılmaya başladım. Başını örtüp namaz kılmamak olur mu? Siz tamamen örtmüşsünüzdür ama bir bakışınızla bir erkeği baştan çıkarmışsınızdır, Allah sadrda olanı bilir. Başımdakine bir sürü kadın örtünme demiyor, ama ben şu anda bunu yapabiliyorum. Bende hipoglisemi var o yüzden oruç tutamıyorum.

DÜNYA BATACAK: KEŞKE ŞEYTANIN LUGATINDA VAR

Eskiden keşkelerim vardı ama keşkenin şeytanın lügatindeki bir kelime olduğunu öğrendim. Ankara Üniversitesi’nden bir doçent söyledi. Artık keşkeleri çıkardım geçmiş geçmişte kaldı. Eskiden negatif gibi görünen şeyler hayatıma olumlu şeyler katmış, bunu fark ediyorum. Bu sene tatilimi Alaska’da yaptım. Erimiş her taraf, inanılmaz. Herkes kolsuz bluzlarla geziyor. Anladım ki dünya gerçekten batıyor. Ama buz mavisini görmenizi isterim, masmavi.

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET PAZAR / 5 EYLÜL 2010