HABERLER AKLAMAZ

...

Haberciliğin en basit kurallarından biridir. Bir kişiden söz edilirken mutlaka unvanı da belirtilir. Ama her nedense medya kuruluşlarının çoğunda, Sedat Peker ile ilgili haberlerde hiçbir unvan verilmedi.

Sanatçı Sümer Tilmaç’ın, Peker’in düğününde kalp krizi geçirip yaşamını yitirmesine ilişkin haberlerde üç gün boyunca düğünden söz edildi. Fakat hiçbirinde Peker’in kim olduğu, geçmişi, unvanı gibi bilgiler yoktu.

Özellikle taradım; Hürriyet internette 12 Haziran’da "Sosyal medya Sümer Tilmaç için ağladı", 13 Haziran’da "O düğüne ünlü akını" başlıklı haberlerde hep "Sedat Peker" ya da "Sedat Peker’in düğünü" denip geçilmişti.

Basılı gazetede ise 13 Haziran’da çıkan "Düğünde kalp krizi" haberinde Peker’in "organize suç örgütü liderliği" suçundan cezaevinde yattığı bilgisi verilmiş ama 14 ve 15 Haziran’daki haberlerde sadece "Sedat Peker" denilmişti.

Medyadaki bu durum Necdet B.adlı okurun dikkatini çekmiş, haberlerde Peker’in kimliğiyle ilgili bilgi verilmemesini eleştiren bir elektronik posta gönderdi:

"Gazetemiz Sedat Peker deyip geçiyor, okurlarımızın onu tanıdığını var sayıyor. Eşi için avukat, cezaevinde evlendi gibi bilgiler aktarılırken, Peker hakkında tek kelime yok. En azından aldığı cezaları, yargılandığı davaları yazmak gerekmez mi? Yakında siyasi konularda görüş de alırlarsa şaşırmayacağım. Medyanın işi suçu, suçluyu övmek, parlatmak değildir."

Okurun vurguladığı gibi, haberler, bu kişiyi nasıl olsa herkes tanıyor, "Sedat Peker’i okurlar bilir" varsayımıyla yazılmaz. Sedat Peker’i herkesin tanımasını bekleyemeyiz. Kaldı ki herkesin tanıdığı bir kişiden bahsederken bile kim olduğunu, unvanını yazmak gerekir, yazılıyor da.

Cumhurbaşkanı, Başbakan ya da parti liderleri gibi herkesin tanıdığı insanlardan bahsedilirken bile unvanları mutlaka yazılır. Dolayısıyla Peker’in de kim olduğunu belirtmek gerekirdi; bu bilginin verilmemesi büyük eksiklik.

Hatta Peker’in kimliği düşünülünce eksiklikten ziyade bir karartma söz konusu. Çünkü Sedat Peker, bir işadamı ya da ünlü bir sanatçı değil. "Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek" ile "hürriyetinden yoksun bırakmak" gibi suçlardan hüküm giymiş, uzun yıllar cezaevinde yatıp infazını tamamlamış bir kişi. Ayrıca Ergenekon davası sanıklarından. Bu davadan 10 yıl mahkûmiyet aldı ama dava dosyası halen Yargıtay’da. Peker, Vikipedia’da ise "Türk organize suç örgütü lideri, eski Ülkücü, Turancı" olarak tanımlanıyor.

Zaten Peker de geçmişini yadsımıyor, kendi deyimiyle "normalleşme"ye çalıştığını dile getiriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başka bir düğünde sohbet ederken çekilen fotoğrafı, bloğundaki yazısında "Bu fotoğraftaki an, benim toplumdaki normalleşme konumum için önemli bir kırılma anıydı" diye değerlendirdi.

Biz gazeteciler de haberlerde Peker’in geçmişini örterek "normalleşme" çabasına katkı vermek gibi bir işlev yüklenemeyiz. Haberler hiç kimsenin aklama alanı olamaz, olmamalı.

O söz öyle değilmiş

"Yollar yürümekle aşınmaz" cümlesi, geçen hafta hem gazetelerde, hem de televizyonlarda o kadar sık söylendi ve o kadar farklı yorumlandı ki, merak ettim. Acaba Süleyman Demirel, o sözü hangi anlamda söylemişti?

Yıl 1968. Demirel Başbakan ve Adalet Partisi Genel Başkanı. Partisinin Ankara İl Kongresi’nde, öğrenci eylemleri ve yürüyüşleri konusundaki eleştirileri yanıtlarken söylüyor bu sözü.

9 Kasım 1968 tarihli Hürriyet’teki haberin başlığı, "Demirel, birtakım yürüyüşler oluyor diye asabınız bozulmasın". Kısa bir haber. Bu cümlenin öncesinde söylenenler ve devamı verilmemiş.

Aynı gün Milliyet’te çıkan haber daha ayrıntılı. Başlıkta "Demirel: Sokaklar eskimez. Takati olan yürür" denilmiş. Konuşmadaki o bölüm şöyle aktarılıyor:

"Kudretli iktidar eline sopa alan ve her önüne gelenin başına vuran iktidar değil, vatandaşın hak ve hukukunu gözeten iktidardır. Memleketin huzura, sükûna ihtiyacı vardır. Memleketimiz hareketlenmiştir. Bu sebepten bazı rahatsızlıklar olacaktır. Gösteriler yapılıyor diye asabımız hiçbir zaman bozulmamalıdır. Sokaklar eskimez, takati olan yürür."

Bu paragraf, Demirel’in günümüzde "Sokaklar yürümekle aşınmaz" diye bilinen sözünün aslının "Sokaklar eskimez, takati olan yürür" şeklinde olduğunun kanıtı. Demek ki, hayata veda eden Demirel ile özdeşleşen bu cümle hep yanlış söyleniyor, yanlış yazılıyor. Gazetecilerin söylentilerle hareket etmek yerine kaynağını araştırıp yazması gerektiğinin yeni bir örneği ile karşı karşıyayız.

"Yollar yürümekle aşınmaz", orijinali ile aynı anlama geliyor olabilir ama eksik. Biz gazetecilerin de gerçeğe sadık kalmak gibi bir yükümlülüğümüz var. Üstelik bu cümle orijinalinde olduğu gibi "Sokaklar eskimez, takati olan yürür" olarak yazılsa eminim, Demirel’in bu sözü hangi bağlamda ifade ettiği de daha rahat anlaşılırdı. Bu kadar farklı yorum ortaya çıkmazdı.

Faruk BİLDİRİCİ / 29 Haziran 2015

Okurdan kısa kısa

     Ersin Arslan: İnternetteki “Feraceli Anadolu Lisesi” haberinde, “okulda etek giyilmeyecek” deniyor. Halbuki başka bir sitede çıkan fotoğrafta görülüyor, formalar arasında etek de var. Başörtülü öğrencilere böyle bir seçenek sunulmuş.

  Adil Vahapoğlu: 21 Haziran’da “Yüzde 9’luk kayba Çelik tarama” başlığı hatalı. Yüzde 49’dan yüzde 40’a inişin karşılığı yüzde olarak yüzde 9 değildir; yüzde 18’dir. AKP 2015 seçimlerinde önceki genel seçimlere göre, 9 puan aşağı inmiştir ama “yüzdesel” olarak  yüzde 18 oranında oy kaybetmiştir.

    Levent Yalçın:  13 Haziran tarihli gazetede, Tuğçe Albayrak haberinin başlığı “Öldüren tokada 3 yıl istendi” idi. Haberde ise yumruktan bahsediliyor. İnternet sürümünde de aynı bilgi hatası yinelenmiş. Tokat mı, yumruk mu?

   Kadir Surdan: Spor sayfasında Hollandalı futbolcu Van Persie hakkındaki haberin spotunda “sarı lacivertliler, golcünün işini bitirmekte kararlı” denmiş. Bir transfer görüşmesi “işini bitirmek” ile anlatılabilir mi? (23 Haziran)

     Taç Erdoğan: Pazar ekinde Saffet Emre Tonguç’un yazısında “Aslantepe Höyüğündeki bu saray 5300 yılında yapılmış” yazısını okuyunca pes dedim! Milattan Önce 5300 yılında mı yapılmış; yoksa 5300 yıl önce mi? İfade başından sonuna yanlış. (21 Haziran)

NOT: Saray, M.Ö. 3200-3300 yıllarında yapılmış.

     Tuğrul Yenmez:  Reza Zarrab’ın ödül törenine davetiyle ilgili “İşte Türkiye’nin konuştuğu davet” haberi için Fırat Alkaç’ı tebrik ederim. TİM’den gelen fısıldamalara aldanmayıp araştırarak işinin hakkını vermiş.