HABERCİNİN GERÇEĞE KARŞI SORUMLULUĞU

...

“Başbakana suikast” iddiasıyla ilgili haber, 1 Şubat günü, Habertürk, Sabah, Taraf, Milliyet, Vatan ve Zaman gazetelerinin manşetinde ya da sürmanşetinde yer aldı. Yeni Şafak ise ilk sayfada küçük, içerde geniş görmüştü haberi.

Televizyonlarda da yayımlanan bu haberin kaynağı, MİT’in, Ergenekon davasına gönderdiği “bilgi notu”ydu. MİT, 2007 yılında Başbakan Erdoğan’a, akrabalarının oturduğu Üsküdar Kısıklı Caddesinde bir ev kiralanarak suikast hazırlığı yapıldığına dair “duyum ve ihbar” almıştı.

Bu haberlerde, MİT’in üç yıl önce bildirdiği bu suikast girişimi ile ilgili olarak polisin ne yaptığı, kimleri gözaltına aldığı gibi bilgiler yoktu. Bu soruya yanıt aranmadan, sadece MİT’in yazısı aktarılmış, hatta bazı gazetelerde bu suikast ihbarının ardından Başbakan Erdoğan’ın Antalya’ya dört gün boyunca bir tatil köyüne çekildiği senaryosu eklenmişti. Halbuki MİT yazısında “ham bilgilerin teyidi beklenmeksizin ulaştırıldığı” vurgulanıyordu.

Habercilik açısından daha vahim olan nokta ise “Başbakana suikast” iddiasını, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, haberi yayımlanmadan önce yalanlamış olmasıydı! Evet yalanlamıştı! Ergenekon davasında bu belgenin ortaya çıktığı 31 Ocak günü, Bakan Atalay da Polis Meslek Yüksek Okulları ile İl Emniyet Müdürlükleri’nde akıllı sınıfların kurulmasına ilişkin protokolün imza törenindeydi. Gazeteciler, suikast iddiasını da sordular; Bakan Atalay, şu yanıtı verdi:

“Doğrulanmış veya açıklanmış bir şey değil. Bizim çalışmamız içinde olan bir konu değil. Bunu spekülatif bir haber olarak görüyorum.”

Aslında habercilik refleksi, Atalay’ın sözlerini gören Yazı İşleri’nin o haberi, “MİT’in Başbakana suikast ihbarı” formatından çıkarıp, “MİT’in doğrulanmayan suikast ihbarı” haline getirmesiydi. Ama maalesef Atalay’ın, o gün Anadolu Ajansı tarafından da haber yapılan bu sözleri, o gazetelerde haberlerin altına birkaç satır olarak eklenip geçiştirildi. Bakanın deyimiyle “spekülatif” haber, okurlara “gerçekmiş gibi” sunuldu.

Her şeye rağmen suikast haberi ertesi gün sorgulanıp, bir gün önceki bilgi açığı kapatılabilirdi. Bunu yapan tek gazete oldu, Radikal. Bu gazeteden Abdullah Kılıç, araştırmasının sonucunu, “MİT yazısındaki suikast hayal mahsulü çıktı” başlığıyla haberleştirdi. Kılıç, haberinde, “polisin suikast için tutulmuş ve caddeye bakan kısmında iki tuğlanın çıkarıldığı bir ev olmadığını tespit ettiğini” vurguladı. Kısacası, manşetleri süsleyen haber koca bir hiçti!

Hürriyet de “Başbakana suikast” haberini, 1 Şubat günü Radikal, Akşam ve Cumhuriyet ile birlikte iç sayfalarda küçük gören gazeteler arasında yer almıştı. Haber, Hürriyet’te yerinde bir kararla “Gündem” sayfasında “Suikast bilgi notu Ergenekon dosyasında” başlığıyla ve yorumsuz verilmişti. Tabii bu haberde de Atalay’ın sözlerinin verilmemiş olması ve polis tarafının sorgulanmaması büyük eksiklikti.

Habercilik, kritik noktalarda gelir vicdana dayanır. Öyle durumlarda habercinin vicdanı, okura olan ve hiç bitmeyecek borcunu hatırlatır. Hatırlatmazsa, “gerçeğe karşı sorumluluk” işte böyle es geçilir…