GÖRMEZDEN GELİNEMEZDİ

...

Sevgi Özküzne adlı okur, “teşhir edilen kişinin Rusların yana döne aradığı, Alparslan Çelik olduğunu hayretle ve dehşetle gördüm. Kime hizmet ediliyor?” diyordu. Yusuf Şahin de benzer sorular yöneltiyor; “Bu adam öldürüldüğünde vicdanınız sızlamayacak mı?” eleştirisi yöneltiyordu.

Sanırım bir hatırlatma yapmam gerek. Çelik ile ilk söyleşiyi yapan gazete Hürriyet’ti. 27 Aralık’ta Hürriyet Pazar’da yayınlanan bu söyleşiyi, Rusya Sözcüsü Maria Zaharova eleştirmişti. Rus sözcü, Hürriyet’i, “katil ve teröriste kürsü sunmak” ile suçlamıştı.

Hürriyet’in 25 Ocak’ta yayınladığı “Dağ taş onu arıyorlar” başlıklı haberi ise, bazı okurlardan “Çelik’in kahraman gibi gösterildiği” eleştirisi almıştı. Oysa nasıl Çelik ile konuşmak gazetecilikse, Rusların onu Suriye’de aramaları ve onun İstanbul’da bir cenazeye katılması da o kadar haberdi.

Düşünün, Rusların Türkmen bölgesinde peşine düştüğü bir kişi, gizlenmeye gerek duymadan İstanbul’un orta yerindeki Fatih Camiinde bir cenaze namazına katılıyor. Saklanmaya gerek duymuyor, yayınlanmaması ricasında bulunmuyor; üstelik fotoğrafını çeken Hürriyet muhabirleriyle konuşuyor. Haber yapılmasıyla ilgili en ufak bir endişesi yok, zaten bunu söylüyor da.

Böyle bir durumda bir gazetecinin haber yapmasından daha doğal bir davranış olabilir mi? Gazetecinin görevi ne onu kahramanlaştırmak, ne de onun adına karar verip onu korumak. Gazetecilerin başkalarının (hele de elinde silah olanların) adına düşünüp, onların misyonlarını paylaşmak gibi bir işlevi olamaz.

Başkaları görmezden gelmiş olabilir ama Hürriyet’in yaptığı habercilikti. Üstelik Çelik’in bulunduğu yer, İstanbul. Ruslar onu Suriye’deki Türkmen bölgesinde arıyor. İkisi arasındaki farkı anlatmama gerek yok herhalde.