GERÇEĞİ SÖYLEMEYEN KINAMALAR

...

Kınamalarla teselli olacak noktayı çoktan aştık. Kaldı ki, arkadaşımız Ahmet Hakan’ın öldüresiye dövülmesiyle ilgili olarak Hükümet ve AKP’den gelen açıklamalar da (beklendiği gibi) basın ve ifade özgürlüğü adına umut verici olmaktan çok uzak. Görüntüyü kurtarmaya bile yetmiyor kınamaları.

Başbakan Davutoğlu’nun gazetecilerin bir sorusu üzerine yaptığı açıklamaya bakalım. Ahmet Hakan’a yönelik organize saldırıyı kınamış, “Kabul edilemez” demiş. Ama hemen ardından “medya ortamı ve gerilim” ile ilgili bir soruyu yanıtlarken “Gerilimleri düşürmek herkesin ortak görevidir. Bir gerilim varsa iki taraflı var demektir” diye eklemiş.

Hem saldırıyı kınayacaksınız, hem de medya ortamındaki gerilimi iki tarafın yarattığını iddia edeceksiniz. Bu tavır, saldırı için yaratılan zemine kol kanat germek değil midir?

Diplomatik, politik ifadeler kullanmak, lafı dolandırmak biz gazetecilere yakışmaz. Açıkça söylemek lazım. Medya ortamında bir gerginlikten söz ediliyorsa, bunun sorumlusu medya değil doğrudan siyasi iktidardır. Bugün Türkiye’de siyasi iktidarın, sözcülerinin, medyasının ve trollerinin bağımsız ve eleştirel medyaya saldırısı var. Gerginliğin nedeni bu.

Bu iktidar, işbaşına geldiği günden itibaren medyaya karşı bir savaş yürüttü.

Hürriyet ve Doğan Grubuna yönelik iktidar odaklı baskılar, zorlamalar, suçlamalar da yeni başlamadı. Bu grup, yıllardır iktidarın nişan tahtası konumunda. Tayyip Erdoğan’ın sadece meydanlarda, kürsülerde yönelttiği suçlamaları, damgalamaları, hakaretamiz ifadeleri toplasak kalın bir kitap olur. Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduktan sonra da bu tutumundan vazgeçmedi. Son günlerde Hürriyet ve Doğan Grubu’na yönelik ağır suçlamaların kaynağı da bizzat Erdoğan’ın konuşmaları.

Dikkat edilirse Erdoğan, Hürriyet binasına yönelik taşlı sopalı saldırıdan sonra ne üzüntü dile getirdi ne de kınadı. Ahmet Hakan’a saldırı hakkında da aradan dört gün geçtikten sonra, o da gazetecilerin sorusu üzerine konuştu. Orada da “olayı tasvip etmediğini” söylemekle birlikte yine saldırıya uğrayan Ahmet Hakan ve Doğan Grubu’na dolaylı suçlamalar yöneltmekten vazgeçmedi.

Durum bu. Bizzat siyasi iktidardan beslenen, basın ve ifade özgürlüğünü hedef alan bir baskı ortamında gazetecilik yapıyoruz. Yarın öbür gün yeni saldırılar da olabilir, maalesef böyle bir tehlike mevcut.

Bu baskılarla mücadelenin yolu eleştirel, sorgulayıcı ve bağımsız gazetecilikten hiçbir şekilde ödün vermemekten geçiyor. Siyasetçilerle kavgaya girmeyen ama geri adım da atmayan bir gazetecilik gerekli. Hürriyet,

Erdoğan ve Davutoğlu’nun söylevlerini çarşaf çarşaf yayınlayıp, iktidar sözcülüğü yapan yayın organlarından farklı bir gazete okumanın keyfini her gün yaşatmalı okurlarına. Korkmadığını, saldırıların yıldıramadığını her satırında, her köşesinde okuruna hissettirmeli.