GAZETENİN İTİBARI REKLAMIN FİYATI

...

Bilim-kurgu yazarı Ursula Le Guin, Amerikan Edebiyatına Katkı Onur Ödülünü aldığı törende “kitapların sadece birer ticari ürün” olarak algılanmasına isyan etmiş.

Guin’in geçen Kasım ayında yaptığı konuşmayı, Cemal Tunçdemir’in T24’deki yazısından öğrendim. Çok etkilendim ama bugüne değin bir türlü yazma fırsatı olmadı.

85 yaşındaki usta yazarın yaklaşımı, edebiyat dünyasının yanı sıra tüm sanat dalları ve gazetecilik için de geçerli:

“Günümüzde, piyasaya ürün pazarlama ve sanat icrası arasındaki farkı bilebilen yazarlara ihtiyacımız var. Şirketin satış ve reklam gelirlerini maksimize edecek satış stratejilerine uyan yazılı metinler üretmenin, kitap yayımcılığı ve yazarlıkla bir ilgisi yoktur.

Kitaplar, sadece birer ticari ürün değildir. Kar güdüsü, sanatın amacıyla sıklıkla çatışan bir şeydir. Kapitalizmin gücünden kaçmak imkânsız görünüyor. Ama bir zamanlar kralların gücünden kaçmak da imkânsız görünürdü. Direniş ve değişim sıklıkla sanattan başlar. Çoğunlukla da bizim sanatımızdan, kelimelerin sanatından…”

Cesur bir çıkış bu. Edebiyat dünyasının yaşadığı paradoksu tüm çıplaklığıyla dile getirmiş Guin. Sözlerini medyaya uyarlarsak şöyle diyebiliriz; “Günümüzde medyanın, piyasaya ürün pazarlama ile gazetecilik arasındaki farkı bilen gazetecilere ihtiyacı var. Medya kuruluşlarının satış ve reklam gelirlerini maksimize edecek satış stratejilerine uyan haberler üretmenin gazetecilikle ilgisi yoktur.”

Böyle dönüştürünce ne kadar ürkütücü oldu değil mi? Kulağa çok kötü geliyor, “satış ve reklam gelirlerini maksimize edecek haberler”! Bizim mesleğin esası, insanlara bilgi vermeye yani kamu yararına dayanıyor. Kamu yararı yerine reklam gelirlerini önceleyen haberler üretilirse, elbette bunun gazetecilikle ilgisi olmaz.

İtiraf etmekte yarar var; Türkiye medyasında “satış ve reklam gelirlerini maksimize edecek haberler” üretiliyor. Hemen her gün medya kuruluşlarında birçok örneğini görüyoruz bu uygulamanın. Hatta haberlerin yanı sıra köşe yazıları ve yazarlar bile reklamların aracı haline gelebiliyor.

Yanlış anlaşılmasın, satış ve reklam gelirlerinin önemini yadsımıyorum. Kuşkusuz medya kuruluşları ticari şirketler, satış ve reklam gelirlerine ihtiyaçları var. Ama önemli olan gazetecilik faaliyetine gölge düşürmeden gelir elde etmek.

Gazetecilik ürünleri ile reklamların birbirine karışması, hem gazeteciliğe zarar verir hem de reklamcılığa. Unutmayalım, reklamların piyasa değeri, gazetenin itibarı ile doğru orantılıdır. Gazete itibar kaybederse reklamın da fiyatı düşer.

Bir medya kuruluşunun itibarını korumasının en önemli koşulu editoryal bağımsızlığıdır. Editoryal bağımsızlık, Yazı İşleri’nin ve bütün habercilik süreçlerinin Reklam Servisi’nden bağımsız olmasını gerektirir. Daha açık bir deyişle, “gazetecilerin, Reklam Servisi ile haberler arasına çekilecek bir duvarla korunması” gerekir.

Bu salt benim görüşüm değil. Dünyadaki birçok medya kuruluşunun etik ilkelerinde olduğu gibi Doğan Yayın İlkeleri de bu yaklaşımı benimsiyor. O nedenle de 21. Maddesinde “İlân - reklâm kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye ile haber yapılmaz” deniyor.

Gazeteciler kadar reklam servisleri de özen göstermeli bu ilkeye…