GAZETELERİN İLAN PANOSUNDAN FARKI

...

12 Eylül askeri darbesinin liderleri ve yakınlarının malvarlıklarına ilişkin haber, 28 Kasım’da neredeyse tüm gazete, televizyon kanalları ve internet sitelerinde yayımlandı. Hürriyet’te “12 Eylül’ün emlak kralları” başlığıyla verilen haber, Mali Suçları Araştırma Kurumu’nun (MASAK) mahkemeye gönderdiği rapora dayanıyordu. Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya, Nurettin Ersin ve Sedat Celasun’un yakınlarının malvarlığı şaşırtıcı boyuttaydı. Ersin ailesinin 169 yazlığı, Şahinkaya ailesinin 90 dubleks villası, Celasun’un gelinin 224 daireli, 28 bloktan oluşan bir apartmanı olduğu yazıyordu.

Ertesi gün haberin muhataplarından yalanlamalar geldi. Celasun’un gelinine ait denilen 224 dairenin jandarma lojmanları olduğu, Ersin ailesine ait gösterilen 169 yazlığın da aslında Bodrum’da 16/9 adresindeki bir villa olduğu açıklandı. Diğer kişilerin malvarlıklarında da benzer tahrifatlar yapılmıştı. İlk günkü haberi düzelten bu haber de ertesi gün Hürriyet’te yayımlandı. MASAK Başkanı M. Ali Kaplan ve müdahil avukat Öztürk Türkdoğan’ın görüşleri de haberleştirildi.

Ne kadar düzeltilirse düzeltilsin, ortada bir tahrifat var. Hem de mahkemeye sunulan resmi belgelerde. Üstelik tahrif edilmiş bu belgeler, medya tarafından kamuoyuna duyuruldu; daha net bir ifadeyle birileri yalanın yayılması için medyayı kullandı.

Belgelerin tahrif edilmesinin sorumlularının mutlaka ortaya çıkarılması gerek. Fakat bu, biz gazetecilerin olaydaki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Okurlar da olayın bu yanının üzerinde durulmasını istiyor. Hürriyet’in ilk gün tahrif edilmiş listeyi haberleştirmesini eleştiren okurlarımızdan Erdal Demiroğlu, haberin verilmeden önce kontrol edilmesi gerektiğini hatırlatıyordu:

“12 Eylül paşalarının emlak zengini olduğunu yarım sayfadan ve resimli olarak verdiniz. Konuyla ilgili hiç bir fikrim olmamasına rağmen, rakamların çok abartılı olduğu görülüyordu. Nitekim ertesi gün haberin yanlış olduğunu okuyucuya duyurdunuz. Sorumluluk sahibi bir gazetecinin, bu haber eline ulaştığında ilk yapacağı iş, yazıda adı geçen şahısları arayıp doğrulatmaktı.”

Celal Yılmaz adlı okur da MASAK raporunun yayınlanmadan önce neden kontrol edilmediğini, muhataplarının yanıtının neden alınmadığını soruyordu. Yılmaz, “Hürriyet hâlâ en çok okunan, en güvenilen gazete ise ben de hâlâ Hürriyet okuyorsam, dezenformasyona, karalamaya alet olmamalı” diyordu.

Son derece haklı soruların peşine düşüyor okurlar. Hürriyet Yayın İlkeleri, “Soruşturması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler soruşturulmaksızın ve ne sonuç alındığı belirtilmeksizin ve/veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayımlanamaz” der. Malvarlığı rakamlarının abartılı olduğu çok açıktı. Kontrol edilmesi, taraflara sorulması gerekirdi. Gazeteler ilan panosu değil ki, her gelen istediğini yapıştırıp yayınlatsın…