Gazetecinin görevi ve şirket çıkarları

...

                                                                                    Faruk Bildirici /  24 Haziran 2024                    

      Hürriyet’in, “Bvlgari Akdeniz’e Bodrum’dan adım atacak”, Milliyet’in, “İtalyan lüks ikonu Bodrum’a geliyor”, Ekonomi’nin “Bulgari, Türkiye’ye Akdeniz’in mücevheri Bodrum’dan girdi” haberleri, şirket yöneticisi Silvio Ursini ile yapılan söyleşiye dayanıyordu.

     Ancak üçünde de aynı gün yayımlanan söyleşinin Dubai’de mi, İstanbul’da mı yapıldığı biraz karışık. Sanırım önce Dubai’de, sonra da İstanbul’da konuşulmuş, şirketten bülten geldikten sonra da yayımlanmış.

  Ursini, Bodrum’daki otelin 2026’da açılacağını belirtiyor, “Tarihi Hattat Koyu içinde sakin Cennet Koyu’na uzanan bir cennet hayal ettik” diyor; otelin yatırımcısı Cengiz Holding’e de övgüler düzüyordu. Ama her üç gazetede de doğanın korunması için açılan davalardan, çevrecilerin mücadelesinden hiç söz edilmiyordu. Söyleşi, tam bir tanıtım metniydi.

     Oysa koruma altındaki Cennet Koyu’ndaki inşaat projesiyle ilgili bölge halkının yıllara yayılan bir mücadelesi söz konusu. Tepkiler üzerine Bodrum Belediyesi Ocak 2023’te yapı ruhsatı iptal etmiş, Cengiz Holding de İdare Mahkemesi'ne başvurmuştu.

     Muğla 1. İdare Mahkemesi’nden ruhsat iptalinin yanlış olduğu kararı çıkmıştı. Ancak -Cumhuriyet’te BarışTerkoğlu’nun yazdığına göre- İdare Mahkemesi kararında “Danıştay’ın Cennet Koyu özelleştirmesini iptal ettiği, ancak Hazine’nin tapuyu üzerine geçirmediği için Cennet Koyu’nun Cengiz Holding’in üzerinde göründüğü” kabul ediliyordu. Tabii bu karara aldıran olmadı, inşaat devam etti. Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı da “ÇED raporu gerekmediği” kararı vererek tesisin kapasitesinin artırılmasının yolunu açtı.

   Hürriyet, Ekonomi ve Milliyet’in haberlerinde mülkiyetin tartışmalı olduğuna da değinilmediği gibi, Holding sahibi Mehmet Cengiz’in “bölgenin doğal güzelliğini korumak”tan dem vuran sözleri aktarıldı. Şaka gibi, sanki o güzelim koydaki ağaçlar, yeşil yok edilmiyormuş gibi…

    Gazetecilik, çevreye, doğaya sahip çıkanlara ve mahkeme kararlarına kulak vermeden şirketlerin çıkarlarını korumak, onların projelerinin tanıtımı görevini üstlenmek olmamalı.

Uçaktaki gazetecilere fatura çağrısı

      İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gazetecileri Roma’ya götürmesiyle ilgili tartışmalar sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağına binen gazetecilerin masrafları da gündeme gelmiş; konaklama masraflarını kurumlarının ödediği savunulmuştu.

     Şimdi bunu kanıtlama zamanı. Erdoğan ile birlikte önce İspanya, ardından da İtalya’ya uçan gazeteciler, otel faturalarını açıklamalı. Madem otel ve diğer günlük harcamaları kendileri karşıladılar, bunu açıklamakta bir sakınca olmasa gerek. Neticede gazetecilik şeffaf bir meslektir, gizli saklı iş olmaz.

    Ayrıca otel ücretini ödemeleri de yetmez, uçtukları uçağın masraflarına da katılmaları gerek. Gazeteciler, devlet bütçesinden ağırlanmamalı. Zaten eleştirel ve muhalif medyadan tek kişinin bile alınmadığı o yolculuklara davet edilen iktidar yanlısı gazeteciler, o uçakta habercilik refleksi gösteremiyorlar. İletişim Başkanlığı denetiminden geçmiş soru-yanıt metnini yayımlamanın dışına nadiren çıkıyorlar, eleştirel bir yaklaşıma ise hiç rastlanmıyor.

    Örneğin İtalya gezisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekibinin son derece lüks oteli beğenmeyip değiştirmek istediğini, o uçaktaki gazetecilerden değil, İtalyan gazetesi La Repubblica’dan öğrendik. 14 Mayıs’ta yayımlanan ve liderlerin G7 zirvesindeki tutumlarıyla ilgili notlar içeren yazı “G7, dünya liderlerinin kaprisleri: Erdoğan çok lüks olmadığı için tatil yerini değiştiriyor” başlığını taşıyordu.

    Ama oteli değiştirmek isteyen Erdoğan’ın ekibi nasıl ikna edildi, neler oldu bilinmiyor. Zira Erdoğan ve heyeti, öbür liderler gibi seçkinlerin de tercihi olan ve zirvenin de yapıldığı Borgo Egnazia Oteli’nde kaldı. La Repubblica’nın yazdıkları doğru mu, bilemiyoruz. Uçaktaki gazetecilerden, böyle bir sorun yaşandığını duymadık bile.

     Çakarlı gazetecileri açıklamadılar

   Koruma polisi ve çakarlı araçlarla dolaşan gazetecileri CİMER’e sordum; “Bazı gazetecilere koruma polisi ve çakarlı araç kullanma hakkı verildiğine dair haberler doğru mudur? Doğru ise halen kaç gazeteciye koruma polisi ya da çakarlı araçla dolaşma hakkı verilmiştir?”

   Emniyet Genel Müdürlüğü Koruma Daire Başkanlığı’ndan, sorularıma özetle “kişilerin yönetmelik gereğince korunduğu ve geçiş üstünlüğüne sahip araçlarla ilgili işlemlerin mevzuat çerçevesinde yürütüldüğü” yanıtı geldi. Anlayacağınız, yanıt verdiler ama bilgi vermediler.

    Böylesine basit bir soruya bile açık ve net yanıt vermeyen/veremeyen kapalı bir devlet var karşımızda. Güya bir de dezenformasyondan yakınıyor bu iktidar. Oysa dezenformasyonu, yalanı, yanlışı ortadan kaldırmanın en güvenli, en hızlı yolu şeffaflıktır. 

   Yine reklamlar

   Gazetecilerin sosyal medyada reklam yapmasını daha önce defalarca eleştirdim. Gazeteciler sosyal medyada gizli reklam ya da “işbirliği” adı altında reklam yapan influencerlar gibi davranmamalı, reklamlarda oynamamalı.

    Fakat birkaç gün önce de sosyal medyada Mirgün Cabas’ın bir giyim markasıyla ilgili reklamına rastladım. “İşbirliği” uyarısı yoktu ama Mirgün Cabas’ın o markanın elbisesiyle görüntüsü çekilmiş, altına da kısa bir tanıtım metni konulmuştu.

     Mirgün Cabas da ana akım medyanın dışına itilen meslektaşlarımızdan. Eskisi gibi habercilik yapamıyor ama Youtube kanalındaki söyleşilerle gazeteciliğe devam ediyor. Son olarak Vuslat Doğan Sabancı ile sergisini ve bir süre önce geçirdiği tekne kazasını konuşmuştu. Instagramda “Mirgün Cabas TV” hesabının profilinde “Söyleşiler ve dosyalar. Haber, bilgi, eğlence için” yazıyor; X’teki kişisel hesabında da “gazeteci” olarak etiketlenmiş.

     Dolayısıyla Mirgün Cabas halen gazetecilik mesleğinin kapsama alanında. Öyle olunca da temel gazetecilik ilkelerine uyması beklenir. Her şey bir yana kendisinin yıllar boyu ekranlarda yarattığı imaja da böylesi uygun düşer.

    Beşiktaş Başkanı’nın tavrı

    Beşiktaş Başkanı Hasan Arat, geçen hafta basın toplantısında gazeteci Sercan Dikme’ye çıkışmıştı; yazmak için ancak fırsat bulabildim.

     Hasan Arat, Sercan Dikme’nin bir sorusunu yanıtlarken sözlerini “Yapmış olduğunuz haberlerde, özellikle (transferlerde) rakamlı yayınların kulübe zarar verdiğini bilin. Türkiye’ye de zarar verdiğini bilin. Dolayısıyla bir sorumluluk taşıyın” diyerek bitirdi.

    Anlaşılan Arat, gazeteciden Beşiktaş’ın bir ferdi gibi davranmasını bekliyor, ona “sorumluluk” yüklüyordu. Bu yanlış bir yaklaşım. Gazeteci, kulüp yöneticisi ya da taraftar değildir; kulübü dışardan bir göz olarak izleyen kişidir. Gazeteci, gerçeğe bağlı kalmak ve eleştirel davranmakla yükümlüdür; haberlerinin izlediği kulübe zarar verip vermeyeceği kaygısıyla hareket edemez.

     Sercan Dikme de Başkan Arat’ın sözlerini Youtube’da değerlendirirken “Benim asla Beşiktaş’a bile isteye zarar verme amaçlı bir durumum olamaz. Ben Beşiktaşlıyım. Sayın Başkan bir uyarıda bulunduysa o uyarıyı dinlememiz gerekiyor. Ben bugüne kadar bunlara uyduğumu düşünüyorum. Ama ben aynı zamanda bir gazeteciyim” dedi.

     Dikme, Beşiktaş yönetimiyle ilişkisini bozmamak için “Uyarıyı dinlememiz gerek” demiş olabilir ama bir gazetecinin kulüp başkanının uyarılarına uyma yükümlülüğü olamaz.

  Tek cümleyle:

·       MHP’nin gazetesi Türkgün, “Halk TV’nin avanak hafiyeliği” manşetiyle gazeteciler Timur Soykan, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Murat Ağırel’in Halk TV’deki yayınlarda belgeler ortaya koyarak Sinan Ateş cinayetini aydınlatmaya çalışmasından rahatsızlığını dışa vurdu.

·       Tolga Şardan’ın T24’te yayımlanan “İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı: Seçim döneminde (Turgut) Altınok'a çalışan AKP seçim araçlarının benzini belediyeden alınmış” yazısı CHP Milletvekili Mustafa Adıgüzel, ANKA ve Halk TV’de kaynak gösterilmeden alıntılandı.

·       Reuters ve Oxford Üniversitesi’nin, NOW Haber, Cumhuriyet ve Sözcü’nün “En güvenilir”, A Haber, ATV ve Sabah’ın da “En güvenilmez” haber kaynağı çıktığı araştırmanın haberlerinde bu araştırmanın 15 medya kuruluşunun adı verilerek yapıldığı bilgisi eksikti.

·        Sözcü, Diyanet’in ABD’deki merkezini manşete çıkarırken, Yılmaz Polat’ın Tele1’de üç gün önce çıkan “Diyanet-USA’nın Washington’da milyonlarca dolarlık villaları” haberini kaynak göstermedi.

·       İktidar medyasında yer alan “Otoda ithalatın payı yüzde 70’e koşuyor” haberlerinde yabancı markaların Türkiye’de ürettiği araçlar da “yerli” sayıldı.

·       İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Türkiye Milli Futbol Takımı’nı Gürcistan ve Portekiz ile maçlarını izlemek ve çeşitli temaslarda bulunmak üzere Almanya’ya özel uçakla gitmesi muhalif medyada haber olamadı.

·       Yeni Akit, Sözcü gazetesi için “Laikçi yobazlar gavurdan beter” diye nefret söylemi içeren haber yaptı.

·       Akşam’ın “2 milyon emekli kayıt dışı çalışıyor” haberi yaptığı gün Posta, “4 milyon emekli çalışmaya devam ediyor” başlıklı haber yayımladı.

·       Türkiye gazetesi, “Kürdistan haritasını siyonistler çizdi” manşetinde bir kişinin sözlerine dayanarak, “Şanlıurfa, Gaziantep, Osmaniye, Adana ve İskenderun-Hatay güzergâhında binlerce tapunun kayıp olduğu”nu öne sürdü.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: medyaombudsman@gmail.com