GAZETECİLİĞİN KUTSALI

...

Medyada inşaat şirketlerinin reklamları dikkat çekecek kadar arttı son yıllarda. Hem de diğer sektörlerin reklam giderlerini kısmalarına rağmen yaşanıyor bu artış. Konut projelerinin sayısı çoğaldıkça, inşaat sektörünün medya reklamlarındaki payı büyüyor. 2008 yılında başlayan ekonomik dalgalanmanın etkilerini 2011’de hızla üzerinden atan inşaat sektörünün, gazete reklamları içindeki payı bu yıl yüzde 12’ye, tüm medyanın reklam pastası içindeki payı da yüzde 6’ya ulaştı.

Aynı şekilde gerek gazete ve televizyonlarda, gerekse internette inşaat projeleriyle ilgili haberler de çoğaldı. Hani inşaat sektöründeki genel ekonomik faaliyetler, "haber değeri" taşıyan gelişmeler yazılsa diyecek bir şey olamaz. Fakat inşaat firmalarının adları verilerek projeleri anlatılıyor, satış koşulları açıklanıyor; hem de reklam tadında yazı ve haberlerle. Hürriyet’te diğer gazetelere göre daha az rastlanan bu yöntemin üç sakıncasından söz edebilirim:

1- Reklam vermekle haber olmak arasında doğrudan bağ olması parayla haber yapıldığı izlenimi verir. Çok reklam verenin çok haber olması, gazetecinin gerçeğe ve okura karşı sorumluluğu ilkesiyle de bağdaşmaz.

2- Reklam formatında haber yazılması, o yayın organının haberciliğini töhmet altında bırakır. Böylece gazetenin güvenilirliğini zedelediği gibi reklamın fiyatını da ucuzlatır.

3- Reklamları nedeniyle de olsa şirketler arasında ayrım yapmak, medya kuruluşunun şirketler ile ilişkilerini zedeler; tarafsızlığını gölgeler. Nitekim Hürriyet Yayın İlkeleri’nde bu konuda bir madde yer alıyor; "Teknoloji, otomotiv sanayi ve diğer sektörlerle ilgili haber ve özel sayfalar hazırlanırken okurun (dolayısıyla tüketicinin) hakları ve bilgilendirilmesi ön planda tutulur. Uzman gazeteciler, ürün, şirket ve markalar hakkında yazarken aralarında ayrım yapmaz."

Ayrıca şirketler arasında ayrım ve çok reklam verenin haberini daha çok yapmak, mesleki deformasyon da yaratabilir. Gazetecinin gelişmelere daima şirketler penceresinden bakması, haber ve yazılarda toplumsal çıkarın göz ardı edilmesine yol açabilir. Halbuki gazeteci, küçük çıkar gruplarının değil, geniş kitlelerin sesi olmak durumunda.

Örneklemek gerekirse bir gazeteci, bir inşaat projesinin satış koşullarından çok, insanların maketlerle kandırılmaması ve inşaat kalitesi üzerinde durmalı. Ya da kredi kartları aidatı tartışmasında gazeteci sadece o aidatın bankalar için ne denli gerekli olduğunu yazmamalı; tüketici açısından da yaklaşabilmeli soruna.

Gazetecilikte kamu yararı her şeyin üzerinde olmalı, şirket çıkarlarının da... Kamu yararı gazeteciliğin kutsalıdır.