EVET, SKANDAL AMA

...

Cengiz Semercioğlu’nun “Yılın skandalı sonunda patladı” başlıklı yazısı çok ses getirdiği gibi, çok da eleştiri aldı. Kimi magazin yazarları, sosyal medyadan takipçiler ve okurlar eleştirdi bu yazıyı.

Semercioğlu da ertesi gün “..Mustafa Ceceli’nin eski eşi Sinem Gedik ve İntizar arasındaki ilişkinin ortaya çıkması üzerine eleştiri oklarının bazıları bana da döndü” diyerek eleştirileri yanıtladı. “İki kadın arasındaki ilişkiyi skandal olarak” nitelediği eleştirisine “..bu haberde skandal olan iki kadının yakınlaşması değil, evde çocuğun olduğu iddiası. Ve Ceceli’nin çocuğunun annesinin görüntülerine dayanarak dava açması” karşılığını verdi.

Her ne kadar böyle söylese de Semercioğlu’nun “Yılın skandalı” yazısındaki ifadeleri, bu savunmasını doğrulamıyor. Zira baştan sona iki kadın arasındaki ilişkiye odaklanan yazısının daha girişinde ilişkiyi “skandal” diye tanımlıyordu:

“... son dönemin en büyük skandal iddialarından biri sonunda patladı. ‘Sonunda’ diyorum, çünkü çift boşandığından beri magazin kulislerinde Sinem Hanım’ın şarkıcı İntizar’la ilişkisi olduğu konuşulup duruyordu.”

Görüldüğü gibi, ilk cümlede “sonunda patladı” dediği skandalın ne olduğunu ikinci cümlede “Sinem Hanım’ın şarkıcı İntizar ile ilişkisi” olarak açıklıyor. Yazının sonuna doğru bu yaklaşımını destekleyen ifadeler de kullanıyor:

“...Ne zaman ki ikilinin görüntüleri video olarak gönderilmiş, o zaman duruma ikna olmuş Ceceli. Bu iddialar Mustafa Ceceli’nin dava dosyasında yer aldı. Ancak ben de gözlerimle gördüm, durum iddianın ötesinde, gerçek...”

Gördüğü ne? İki kadının yakınlaşması. “İddianın ötesinde gerçek” dediği ve “skandal” diye nitelendirdiğinin de bu ilişki olduğu anlaşılıyor.

Oysa biz gazeteciler, ünlü de olsalar insanların cinsel yönelimlerini suçlama vesilesi yapamayız. İki kadın arasındaki ilişkiyi “skandal” olarak nitelendirmek cinsiyetçi ve ayrımcı bir yaklaşım. Üstelik Semercioğlu’nun savunmaya çalışırken söylediği gibi,  “olay sırasında çocuğun evde olduğu iddiası” da skandal olamaz. 7 yaşındaki çocuğun o sırada yanlarında olduğu bir iddia. Ayrıca eşcinsel çiftlerin çocuğu olamaz mı?

Aslında bu olayda büyük bir skandal olduğu doğru. Skandalın ilk aşaması, Ceceli’nin 1.5 yıl kadar önce boşandığı ve hukuken ilişkisi kalmayan eski eşinin yatak odasına gizli kamera konulması. Gizli kamera ahlaki olmadığı gibi Türk Ceza Yasası’nın “Özel hayatın gizliliğini ihlal” ile ilgili 134. Maddesine göre de suç. Umarım polis, o kameraları oraya koyanı bulup yargıya havale eder.

Skandalın ikinci aşaması da suç olan gizli kamera görüntülerinin Ceceli tarafından çocuğunun velayet davası dosyasına konulması. Ceceli, gizli kamerayı kendisinin koydurmadığını savunsa da suça ortak olmuş durumda.

Haber değeri taşıyan da işte bu skandaldı. Ama Semercioğlu, yazısında bir kadının yatak odasına gizli kamera (ya da kameralar) konulmasını, mahrem alanlarına tecavüz edilmesini skandal olarak nitelendirmediği gibi eleştirmemiş bile. Bunun yerine olaya Ceceli’nin gözüyle bakan, tek yanlı bir yazı kaleme almış. Kadın tarafına suçlamalara karşı “cevap hakkı” tanımamış.

Ne yazık ki, “Türkiye’nin bu konuyla çalkalanması” gazetecilik hatasını ortadan kaldırmıyor. Keşke yazdıklarını savunmak yerine özür dileseydi.

“Yılın skandalı”na erişim engeli

Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne göre, Sulh Ceza Hakimlikleri’nin, 2014’den beri hurriyet.com.tr’de engellenmesine karar verdiği linklerin sayısı 2047’ye ulaştı. ESB’nin bu hafta ilettiği yeni erişim engelleme kararları da şöyle: ­

*   Beykoz Sulh Ceza Hakimliği, Kelebek’in web sayfasında Cengiz Semercioğlu’nun “Yılın skandalı sonunda patladı” yazısının da yer aldığı haber başta olmak üzere bu konudaki haber, youtube’daki görüntü ve sosyal medyadaki tüm paylaşımlara iki ayrı kararla erişim yasağı getirdi.

*   İstanbul 8.Sulh Ceza Hakimliği, DHA’nın “Turgev’e tahsis edilen binadan arsa çıktı” haberine “eleştiri sınırlarını aşarak karalayıcı, aşağılayıcı ve toplumda güven duygusunu sarsıcı nitelikte” olduğu gerekçesiyle erişimi yasakladı.

*   İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği, “Ünlü işadamına öz kızına cinsel istismardan 18 yıl hapis” haberine erişimi yasakladı.

*  Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği, “Hakkında gözaltı kararı verilen 140 Yargıtay üyesinin ismi belli oldu” haberlerine erişim engeli kararı aldı.

    Kutlanması gereken

Üniversite öğrencisi Şule Çet’in, Ankara’daki bir plazanın 20. katından düşerek ölmesiyle ilgili şüphelinin aradan 45 gün geçtikten sonra tutuklanması, sosyal medyadaki kampanyalara bağlandı ama bu yanlış bir kutlama.

   Özendirici olabildiği için intiharların yayımlanmaması gerektiğini hep savundum. Ama istisnai durumlar olduğuna da dikkat çektim. İstisnalardan biri, de “kriminal nitelik taşıyan ve bir suçla ilişkili olan ya da olduğundan şüphe duyulan intiharlar. İşte bu “intihar” haberi böyle bir istisnaydı.

     İntihar denmesine rağmen şüphelerin üzerine giden Hürriyet, 1 Haziran’da olayı “20. katın sırrı” başlığıyla manşete taşıdı.  2 Haziran’da “Kimse intihar olduğuna inanmıyor” haberiyle ailenin görüşlerini yansıttı. 13 Temmuz’daki “Otopside çıkan gerçek” haberi ise cinayete dair somut bulguları içeriyordu.

     Sosyal medyadaki kampanya bu otopsi haberinden sonra başladı. Ertesi gün de şüpheli Çağatay Aksu tutuklandı. Hürriyet’in, -siyasi, sosyal ve ekonomik bütün konularda olması gereken- fikri takibi ve haberleri olmasaydı; sosyal medyada kampanya olamazdı. O nedenle asıl kutlanması gereken Hürriyet ve bu haberlerde imzası olan Fevzi Kızılkoyun…

   Bir de yanlıştan söz edeyim. Tv ve medya kuruluşları sahibi Fatih Oflaz’ın öz kızına cinsel istismardan mahkum olmasıyla ilgili haber, Habertürk sitesinden alınmıştı. Hürriyet’teki haberde de kaynağını belirtmek gerekirdi. 

Faruk BİLDİRİCİ / 23 Temmuz 2018

Okurdan kısa kısa

 Turan Baş: “CHP’de imzalar toplanıyor” haberinde Mehmet Siyam Kesimoğlu, Kırıkkale Belediye Başkanı olarak yazılmış. Bu yanlış. Kırklareli Belediye Başkanı olacaktı. (17 Temmuz)

Cansu Dağ: Web sitenizde neredeyse tüm haberler foto habere dönüşmüş durumda 5 cümlelik bir haberi okumak için bile 15 dakika harcamamız gerekiyor. Habere ulaşmak için bu kadar zor olmamalı bence.(18 Temmuz)

Talat Koşar:Ege ekinde bugün “Bazı rüyaları görmek için uyanmak gerekir” diye ikinci sayfanın tepesinde Alaçatı’daki bir otelin tanıtmışsınız. Yanında yöresinde “Bu bir ilandır” uyarısı yok, aksine altında “Hürriyet/İzmir” yazıyor. Gerçekten bu bir haber mi, buna siz inanıyor musunuz? (15 Temmuz)

Engin Uzunlar: Gazetenin 4. sayfasında yer alan “Alo 184 kapansın” haberi yanlış. Doktor şikayet hattını, doktorların üç derneğine sorup, kapatılsın diye haber yapmışsınız. Hastalara, hasta yakınlarına ve konunun diğer ilgililerine de sorsaydınız bari. Bu hattın kapanmaması, geliştirilmesi gerek. (17 Temmuz)

Pınar Yamantürk Ç. İnternetteki“Doktordan çıldırtan cevaplar” başlığınızı gözden geçirmenizi öneriyorum. Bu ifade“çıldırmayı” doğru bir davranış olarak sunuyor. Çıldırmanın sonuçlarını biliyoruz. Hasta yakınınınkafasında taş kırdığı bir doktorun yaşam mücadelesi verdiği gün bu başlık olmamalıydı. (18 Temmuz)

Uğur Er:Beşinci sayfada “Pompalı dehşet” haberinin girişinde  “..eşiyle birlikte 5 kişiyi öldürdü” yazıyor. Haberin sonunda ise eşi Tülin Duran’ın yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı belirtiliyor. (21 Temmuz)

 Özgür Sakınç: Ankara ekinizde, Ankara’dan katılan birçok çocuğun madalya aldığı Türkiye Eskrim Şampiyonası’nda sadece Çankaya sporcularının başarısındanbahsetmişsiniz. Bu haber reklam haber midir? (9 Temmuz)

Bülent Şahin: İnternet sitenize bakıyor musunuz? Açılan reklamlardan sayfa gözükmüyor. Sayfa aşağı yukarı kayıp duruyor.(11 Temmuz)

Gerçek Sağlamer:  İnternette “Burası Bartın sil baştan” haberinde

 “yunus balığı” deniyor. Oysa yunuslar, balık değil memelidir. (7 Temmuz)

   Talat Andıç: Beş kişinin öldürüldüğü olayla ilgili olarak web sitenizde “Aydın’daki katliamın nedeni belli oldu” manşeti atmışsınız. “Katliamın nedeni” de ne demek? Bir de tebrik etseydiniz bari. (21 Temmuz)