Doğrulanmayan suçlama yayımlanmamalıydı

...

    Medyascope’un “Non-binary genç, annesi ve onun arkadaşları tarafından kaçırılıp alıkonuldu” başlıklı haberi, Yusuf Aydaş adlı kişinin anlatımına dayanıyordu. Aydaş’ın anlattıkları, haberin girişinde şöyle özetlenmişti:

   “Non-binary trans Yusuf Aydaş, annesi ve annesinin arkadaşları tarafından 8 Mart 2022’de İstanbul-Taksim’de kaçırılarak üç gün alıkonuldu. Karakola gittikten sonra tekrar kaçırılan Aydaş, şiddete maruz bırakıldı ve ölümle tehdit edildi. Arkadaşlarının sosyal medyada başına gelenleri duyurması ve polise haber vermesiyle kurtulan Aydaş, yaşadıklarını Medyascope’a anlattı.”

    Ancak haberdeki “Yusuf Aydaş’ın anlattığına göre bu fotoğrafları bazı Trans Dışlayıcı Radikal Feministler (TERF) alay etmek amacıyla fotoğraftaki kişileri yakınlaştırarak Twitter’da paylaştı ve profil fotoğrafları yaptı” cümlesi suçlananların tepkisine neden oldu.

    Ben de sosyal medyadaki bu tepkilerden “Adrenalin hırsızı” adlı hesabın beni de etiketleyerek yaptığı paylaşımlardan haberdar oldum.  Yusuf Aydaş’ın 6 Mart’taki eylem sırasında çekilen mavi peruklu fotoğrafının aynı gün “transaktivizmin kurumsal hesapları” tarafından paylaşıldığı, “TERF olarak yaftalanan kadınların” o fotoğrafları paylaştığı iddiasının doğru olmadığı savunuluyordu. Sonunda da suçlamanın kanıtlanması isteniyor, kanıtlanamaması halinde de özür dilenmesi isteniyor; “Bizi böyle şeytanlaştıramaz, böyle yaftalayamaz, bize böyle iftiralar atamazsanız” deniliyordu.

   Medyascope açıklaması

    Benzer eleştirilerin sosyal medyada yayılmasının ardından Medyascope’tan da “Tartışmaya yol açan, eleştiri konusu olan haberimizi Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'nin (@farukbildirici) değerlendirmesine bırakmaya karar verdik. Bildirici'nin haberimize ilişkin görüşlerini web sitemiz ve sosyal medya hesaplarımızdan duyuracağız” açıklaması geldi.

     Medyascope’ın bu açıklamasının ardından söz konusu haber ile sosyal medyadaki eleştiri ve tepkileri inceledim. Haberi yazan Edanur Tanış ile de konuştum; haberin hazırlanma süreciyle ilgili sorular yönelttim; özetle şu yanıtı verdi:

     “Dezavantajlı bir gruptan olan Yusuf Aybaş'ın anlattıklarına sansür uygulamak istemedim, Aydaş'ın beyanına yer verdim. Aydaş'ın kendisinin fotoğrafıyla alay edip yaygınlaştırdığını söylediği kişilerin isimlerine hedef göstermemek adına bilinçli olarak yer vermedim. TERF'lerden birine haberde yer vermek o kişiyi tekil olarak hedef göstermek ve yaşananların sorumluluğunu o kişiye yüklemek olur diye düşündüm. Aydaş fotoğrafları kendi rızasıyla çekildiğini beyan ediyor ve bu haberde de yer alıyor. Haberde, iddia edildiği gibi, bahsettiği TERF'lerin fotoğraflarla kendisini ifşa ettiklerine dair herhangi bir şey yer almıyor.”

   Değerlendirme sonucu

   Gördüğüm kadarıyla Medyascope’un “Non-binary genç, annesi ve onun arkadaşları tarafından kaçırılıp alıkonuldu” başlıklı haberi, bir kişinin anlatımına dayanan benzer haberlerdeki riskleri barındırıyor. Gazetecinin karşısında mağdur olmuş, kaçırıldığını söyleyen bir kişi var ve başına gelenleri kendi cephesinden anlatıyor, o da hem görüntüye alıyor hem de yazılı metin haline getiriyor.

    Gazeteci elbette kaçırıldığını, dövüldüğünü söyleyen üstelik de bu toplumda sık sık şiddete maruz kaldıkları bilinen, cinsel yönelimi farklı gruplardan biri olunca duyarlı davranmalı, onunla empati geliştirmeli. Ama bir yandan da temas-mesafe kuralını ihmal etmemeli, mesafesini korumalı. Böylece şüpheci yaklaşımı elden bırakmamış, anlatılan öyküdeki boşlukları sorularıyla, belgeler ve tanıklıklar isteyerek doldurma ve doğrulama gücünü kaybetmemiş olur.

    Bu haberde iki temel iddia var; birincisi ailesi tarafından iki kez kaçırılıp şiddete maruz bırakılması, diğeri de ailesinin bu kişiyi “TERF” diye adlandırılan kadınların fotoğrafını sosyal medyada paylaşması nedeniyle bulduğu…

    Ailesinin şiddetine maruz kalması konusunda anlattığı öyküde boşluklar var, ailesinden nasıl kurtulduğu çok iyi anlaşılmıyor. Avukatı da yalnız bırakmakla suçlanıyor ama adı da verilmiyor. Oysa onunla görüşülmesi öykünün eksik parçalarının tamamlanması açısından önemliydi.

Aslında suçlandıkları için anne ve arkadaşlarının da görüşlerini almak, yanıtlarını yayımlamak gerek diyeceğim ama böyle bir durumda bunun pek de mümkün olmadığını geçmiş örneklerden biliyorum.  Ancak ailenin bu iddialara cevap vermek istemesi halinde onlara da cevap hakkı tanımak, onların görüşünü habere eklemek gerek.

   Kuşkusuz dayak iddiasının en önemli kanıtı, “darp raporu” olabilir. Onun da en baştan habere eklenmesi doğru olurdu. Nitekim bu eleştirilerin ardından rapor habere eklenerek o eksiklik giderilmiş oldu.

     Haber korunmalı ama özür dilenmeli

      Gelelim asıl tartışma yaratan eylemdeki mavi peruklu fotoğrafın sosyal medyada paylaşılması meselesine.  Gerçekten de Yusuf Aydaş’ın bu suçlamasını doğrulayan bir veri yok.  Tam tersine mavi peruklu eylem fotoğrafı daha önce çok takipçili başka hesaplardan paylaşılmış. Suçlanan kadınlar tarafından yapılan fotoğraflı paylaşımlar da göremedim.

     O nedenle habere dayanağı olmayan “Yusuf Aydaş’ın anlattığına göre bu fotoğrafları bazı Trans Dışlayıcı Radikal Feministler (TERF) alay etmek amacıyla fotoğraftaki kişileri yakınlaştırarak Twitter’da paylaştı ve profil fotoğrafları yaptı” cümlesinin konulması yanlış olmuş.

    Yusuf Aydaş, söyleşi sırasında böyle bir suçlamada bulunduğunda buraya şerh düşmek ya da doğrulamasını istemek gerekirdi. Söyleşi sırasında bu yapılmadıysa (ya da yapılamadıysa) o zaman da haberi yayımlamadan önce bunu araştırmak, doğrulanmıyorsa da habere koymamak gerekirdi.

    Doğrulama olanağı bulunamadıysa da en azından suçlanan tarafın görüşüne haberde yer verilmeliydi. Tek tek isim verilmeden genel bir tanım yapılması da durumu değiştirmiyor. Kontrol edilmeden, doğrulanmadan böyle bir suçlamaya yer verilmesi yanlış olmuş.

    Şimdi bu durumda yapılması gereken suçlanan kadınlardan özür dilenmesi. Ancak yine de haberin yayımdan kaldırılmasını öneremem. Çünkü bir mağduriyet olduğuna dair, darp raporu gibi somut kanıt da var ortada. Haberi yayımdan kaldırmak Yusuf Aydaş’ın mağduriyetiyle ilgili “hak haberciliği” çabasının da silinmesi sonucunu doğurur.

  O nedenle bu değerlendirmemim suçlanan kadınlara yönelik “özür” ile birlikte haberin altında yayımlanması. Böylece haberi okuyanların eksik bilgilenmesi önlenmiş olur.

Faruk BİLDİRİCİ / MEDYASCOPE / 18 Mart 2022