ŞİVE DİYENLER YARGILANSIN

...

KIRLANGIÇ YUVASI / 64

ŞİVE DİYENLER YARGILANSIN

Şive dediğin nedir ki? "O" harfinin üzerine fazla bastırıp, sözcükleri biraz yayıp, sonlarını da yutarsın olur biter!

Maalesef Türkiye sinemasında, tiyatrosunda, gösteri sanatlarında genel geçer şive taklit formülü bu kadar basit. Özellikle de sinemada yıllardır uygulanır gider bu formül.

Aktörler için oynayacağı karakterin Anadolunun hangi kentinden olduğu hemen hiç fark etmez. Çenesini hafif yana kaydırır, lafları yuvarlar yuvarlar gider. Oynadığı karakter, Erzurumluymuş, Antepliymiş ya da Aydınlıymış dikkat bile etmez.

Bırakın bir Aydınlı ile Trabzonluyu, komşu iki kent olan Urfa ve Antep’ten iki insanının bile konuştukları Türkçenin birbirine hiç benzemediğini görmezden gelir.

Özen göstermeyince de Türkiye insanı, filmlerimizde iki tipe indirgenir; Birincisi İstanbul ağzıyla konuşan beyzadeler. İkincisi ise Anadolu ağzıyla konuşan taşralılar.

Sanırsınız ikinci grupta da sadece Urfalılar vardır. Çünkü sanatçılarımızın kullandıkları o garip şive daha çok Urfa ağzını çağrıştırır.

Hadi Anadolu’daki şive farklarını tek tipe indirgeyenlerin sanatsal yeteneklerini sorgulamayı bir yana bırakalım. Ama ortada ciddi bir kültürel ve sosyolojik sorun olduğu muhakkak. Bu kolaycılığa kaçanlar, hem Anadolu kentleri arasındaki sosyolojik farklılıklardan habersizler, hem de kültürü hafife alıyorlar.

Sonuçta ortaya çıkan tablo, belki birilerini kahkahalarla güldürmeye yarıyor ama gerçekte yaptıkları Anadolu insanını küçümsemekten başka bir şey değil. Evet küçümsüyorlar, aşağılıyorlar...

Üstelik şiveleri hor görme anlayışı, hayatımızdaki yerini korumak bir yana giderek yeni boyutlar kazanıyor, daha da yayılıyor. "İkinci Bahar" dizisinde "Şive danışmanı"na başvurulması örneğine bir bakalım..

"Şive danışmanı" Mehmet Ekinci’nin, Antepli ve Urfalı karakterleri oynayan oyunculara şive dersleri vermesi elbette olumlu bir gelişmeydi. Gel gör ki, "danışman" bile kentler arası şive farklarını yeterince ciddiye almıyordu.

Ali Haydar Ustayı oynayan Şener Şen’e, oynadığı bütün filmlerde, bütün dizilerde sürekli Urfa ağzıyla konuşmaktan öteye gitmediğini bile bile övgüler düzdü:

- Şener Şen, yıllardır doğuyla ilgili filmlerde oynadığı ve bu yörelere çok gittiği için şive dersine ihtiyacı yok."

Bu ne demek! "Zaten bütün Doğu’da hep aynı şiveyle konuşulur." İşte eleştirdiğim tam da bu. Bir şive uzmanı bile bu yanlışa düşebiliyor...

"İkinci Bahar" dizisiyle ilgili gelişmeler geçen yıl yaşanmıştı. Bu yıl "şive" sorununa bir de "Azerbaycan Türkçesiyle" alay eden haberler eklendi. Neymiş efendim? Kablolu televizyon yayınlarına giren Azerbaycan devlet televizyonunu insanlar komedi filmi gibi izleyip izleyip gülüyorlarmış! Yeni eğlencemiz Azerbaycan televizyonuymuş!

Bir kere o televizyonla dalga geçenler, Türkiye’nin Kars, Iğdır gibi kentlerinde Azeri Türkçesini konuşan vatandaşların yaşadığını unutuyorlar. Azerbaycan insanlarıyla birlikte o insanları da aşağılıyorlar. Neden? Çünkü onlar kendileri gibi konuşmuyor, onlar kendilerinden değil!

Şimdi de "Kürtçe eğitim talebi"ni içeren dilekçeler nedeniyle şive gündemde. Milyonlarca insanın, Kürtçe ile doğup, Kürtçe konuşarak öldüğü, bu dille destanlar yazıp türküler söylediği Türkiye’de, başta MHP’liler olmak üzere birileri çıkıyor, Kürtçeyi de şive kategorisine sokmaya çalışıyor:

- Kürtçeyi bir lisan olarak kabul etmiyorum. Bu mahalli bir şivedir.

Sanatçılarının bile şiveleri, insanları alaya alma malzemesi olarak kullandığı bu ülkede siyasilerin "Kürtçe şivedir" demesinin anlamı çok açık. Kürtleri, dillerini, kültürlerini aşağılamak değil mi?

Asıl onlar, o çok savundukları 312.maddeden yargılanmalı...

Faruk Bildirici / Tempo / 21-27 Şubat 2002