ÖZLEM ÇERÇİOĞLU

...

Özlem Çerçioğlu, milletvekilliğini bırakıp Aydın’a koştuğunda kimse, kazanacağına ihtimal vermiyordu. Ne de olsa CHP, Aydın’da en son 32 yıl önce kazanmıştı belediyeyi. Ama o AKP ve DP ile başa baş götürdüğü yarışı başarıyla bitirdi. Aydın belediyesini ilk kez bir kadın başkan yönetiyor.

AMERİKA: İNGİLİZCE ÖĞRENMEK İSTİYORDUM

Eşim Ercan, Kuşadası’ndaki yazlıktan komşumuzun oğluydu. Büyüdükten sonra birbirimizden iyi elektrik aldık. Okul bittikten iki yıl sonra evlendik. Amerika’ya gidip master yapmaya karar vermiştik. Ailemizden bir kuruş yardım almadan bunu yapmamız gerekiyordu. Planladığımız gibi, düğünde gelen takıları sattık. Uçak biletlerini o parayla aldık. Eşimin teyzesi New York’taydı, önce 3-4 hafta onun yanında kaldık. Eşim ODTÜ’den mezun olduğu için İngilizcesi iyiydi. Ben hemen bir dil kursuna yazıldım. Önce Ercan iş buldu. Üç ay sonra da ben bir şirketin müşteri ilişkileri departmanında işe girdim. İş yaşamı zordu. Alıp bir sağa bir sola duvara çarptı; sonra karıştırıp hamur yaptı. Ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendi, güven duygusu geldi. Ama her gün Türkiye özlemiyle kalkıyordum. Beş yıl sonra da döndük. Aile şirketlerinde çalışmaya başladık.

ÇOCUKLARIM: MİLLETVEKİLİ OLUNCA EŞİM BAKTI

İlk oğluma Atatürk’e olan sevgimden dolayı Ata adını verdim. Ata Caner iki ismi var. İkincisi Şefik Alp. Şefik dedesinin adı. Ondan aldı ismini. Milletvekili seçildiğimde küçük oğlum henüz iki yaşındaydı. İlk bir yıl Ankara’ya gelmediler. Eşim ve annem ilgilendi. Çocuklar da sorun yapmadı. Böyle olduğunu kabul edip, böyle büyüdüler. Yedi yıl zarfında özel bir işim yoksa her hafta sonu mutlaka Aydın’a geliyordum.

DÖNÜM NOKTAM: MİLLETVEKİLİ SEÇİLMEM

2002’de milletvekili seçilmem, hayatımın dönüm noktalarından biri. Daha önce Türk Kadınlar Birliği, Lions kulübü, Atatürkçü Düşünce Derneği gibi örgütlerde çalıştım. Fahri muhalefettim. Sonra siyasete girme kararı vermemde 1999’taki deprem de etkili oldu. İnsanların, çocukların o halini görünce bir anne, bir kadın olarak çok üzüldüm. Aydın halkından yardım toplayıp bölgeye gönderdik. 2001 krizinde insanların yaşadığı çaresizliğin de siyasete atılmama büyük etkisi oldu. Seçilmesi imkânsız denilen dördüncü sıradaydım. Günde 18 saat çalışarak kazandım. 2007 seçimlerinde ise önseçime girdim; birinci oldum. Liste başından seçildim.

OĞLUM: ÖĞRETMENİNE BENİ TANIMADIĞINI SÖYLEMİŞ

Bir oğlum 16 öbürü 9 yaşında. Büyük oğlum Ata Caner lisede okuyor. Bu yıl, öğretim döneminin başında öğretmen bahçede oğlumun adını sormuş. Oğlum ismini söyleyince "Belediye başkanı ile akraba mısınız?" diye sormuş. Oğlum da "Hayır sadece soyadı benzerliği" demiş. Ben de kendisine neden böyle yaptığını sordum. "Anne, ben Ata Caner’im. Kendim olmak güzel. O nedenle böyle söyledim" dedi. Bu da benim çok hoşuma gitti doğrusu.

MECLİS: GÖRDÜKLERİMDEN ETKİLENDİM

İnsan Hakları Komisyonu’nda çalıştım. Kadın, anne ve milletvekili gözüyle insan hakları sorunlarına baktım. Gördüklerimden çok etkilendim. Saray Rehabilitasyon Merkezi’ni gezerken 12-13 yaşında bir kız çocuğu geldi "Benim söylediğimi söylemeyin. Şu odada arkadaşlarımız var" dedi. O odanın kapısında asma kilit vardı. Kapıyı açtırdım. İçeride üç kız vardı. Ceza için geceden oraya kapatmışlar. Soğuk yerde yatmışlar, tuvaletlerini oraya yapmışlar. Kötü bir manzaraydı.

ÇOCUKLUĞUM: BABAM MÜZİKLE UĞRAŞMAMI İSTEDİ

Çocukluk denince aklıma mutluluk ve sevgi dolu bir aile geliyor. Bende babam çok etkili oldu. İnce ruhlu, mülayim, sabırlı bir insandır. Çok güzel bir sesi vardır. Benim de müzikle uğraşmamı isterdi. Enstrüman çalmayı çok istedim; ama maalesef hiçbirinde başarılı olamadım. Ortaokuldayken, beni her yaz bir ay toptancı halindeki işyerinde çalıştırırdı. Sabah erkenden kalkıp onunla işe giderdim. Varlıklı bir aileydik; fakat böyle yaparak beni hayata hazırlıyordu. Aydın’ın 45-46 derece sıcağında klimasız bir ortamdı. Hallerin kendine özgü kokusu vardır. Bir de şeftalinin tüyleri size alerji yapar sıcaktan.

ÜNİVERSİTE: KIZ ERKEK OTOBÜSÜNÜ AYIRDILAR

Küçükken öğretmen olmak istiyordum. Üniversite sınavında ise ilk tercihim hukuktu. Ama sekizinci tercihim olan Selçuk Üniversitesi Makine bölümünü tutturdum. Bir sabah kampüse giderken, erkeklerin kızlarla otobüsünü ayırmışlardı. Sadece kızların bineceği otobüs körüklü gelmişti, karışık binilecek otobüs küçüktü. Karışıklık oldu. Herkes körüklüye binmek istedi ama almadılar. Bende negatif bir etki bıraktı. Okulda tartışmalar oldu. O uygulama sadece bir gün sürdü. Her hafta sonu Aydın’a gittiğim için Konya’daki yaşamla çok iç içe olmadım.

MECLİS’İ BIRAKTIM: MELİH GÖKÇEK’TEN SONRA İKİNCİYİM

Belediye Başkan adaylığını Deniz bey söyleyince çok onurlandım. Belediye başkanlığından sonra milletvekili olan çok. Ancak milletvekilliğini bırakıp belediye başkanlığına giden ikinci kişiyim. 1994 yılında Melih Gökçek olmuş, ikincisi de benim. Milletvekilliği ile belediye başkanlığı çok farklı. Hele muhalefet milletvekili olduğunuz için yapacağınız sınırlı oluyor. Bol bol soru önergesi verdim. Belediye başkanlığında ise icraatın başında siz varsınız. Sırtınızda bir yumurta küfesi var bunları kırmadan taşımanız gerekiyor.

HOBİLERİM: YELKEN KULLANIRIM

Yelken kullanmaya Amerika’da başladım. Kolay bir hobiydi. Orada araç ehliyetinizin olması yelken kullanmanıza yeterliydi. Ayrıca bir belge gerekmiyor. Türkiye’de ise belge almak durumunda kaldım. Eşim ile birlikte kullanıyorduk. Şu sıralar yelkene fırsat bulamıyoruz. Onun da yoğun bir temposu var. 2005’ten beri Aydın Sanayi Odası Başkanı. Bazen toplantılarda karşılaşıyoruz.

GÜNLÜK RUTİNİM: SOKAĞA HÂKİMİM

Her sabah erken kalkarım. Çocukların kahvaltılarını hazırlarım. Onlar okula gider. Saat sekizde ben de çıkarım. Tabii ki dönüş saatim belli olmuyor. Çocukları karşılama ve yemek yapma konularında, sağ olsun, eşim oldukça destek oluyor. Bazen annem yardımcı oluyor. Haftanın iki üç günü ikişer saat başkan yardımcılarımızla bazı müdürlerimizle toplantılar yapıyorum. Projelere yoğunlaşıyorum. 1-2 saatimi vatandaşa, ziyaretçilere ayırıyorum. Mutlaka günün 1-2 saatini sokakta geçiriyorum. Bir belediye başkanı sokağa hâkim olmalı, sokağını bilmeli. Esnafı dolaşır onları dinlerim. Bazen onlarla kahvaltı yaparım. İnsanlarla hep iç içeyim.

NİKÂH: HİÇ NİKÂH KIYMADIM

Şu ana kadar hiç nikâh kıymadım. Böyle talepler geliyor. Ancak kimse arasında ayrım yapamayacağım için, talepleri karşılayamam diye düşünüyorum. Nikâh şahidi oluyorum. Hafta sonları günde 15-20 nikâh oluyor. Hele bu günlerde. Yetişmeniz mümkün değil. Hafta sonları en az 4-5 nikâha şahitlik yapıyorum. Sünnetler, cenazeler var. Hepsine yetişmeye çalışıyorum.

GİYİMİM: BLUCİNİMİ GİYER DOLAŞIRIM

Milletvekilliğimde de, belediye başkanlığımda da giyim çizgim değişmedi. Ben yine hafta sonunda kot pantolonumu lastik ayakkabımı giyip çıkıyorum. Çocuğun elinden tutup sokakta yürüyorum. Tişörtümü, lastik ayakkabımı giyer yürürüm.

GÖRME ENGELLİLER: ÇUKURLARI SMS İLE BİLDİRECEĞİZ

Aydın’ı engelsiz bir kent haline getirmeye çalışıyorum. Türkiye’de ilk defa görme engelliler için sesli mesaj uygulaması başlatacağız. Nerede bir kazı yapacaksak, tamirata başlayacaksak, başlama ve bitiş tarihlerini, adresini cep telefonlarına mesajla bildireceğiz. Böylece onların sokakta tedbirli olmalarını sağlayacağız. İstemeden bir kazaya da sebep vermeyeceğiz.

KURAN KURSU: BAŞIMI ÖRTMEMDE NE VAR?

O gün Ramazan öncesinde bakıma aldığımız camileri dolaşıyordum. O camide de hocalarla konuşup bir eksiği kalmış mı, yapılanı beğenmişler mi, fikirlerini alıyordum. O sırada içeride çocuklar Kuran kursundaydı. Ben de onları görünce içeri girdim. Bu gazetelerde haber oldu. Camiye girerken başı örtmekten doğal bir şey yok, örtülür. Bence bunda önyargı ile yaklaşmamak gerekiyor.

POLİTİKA: KADINLAR ERKEKLEŞMEMELİ

Kadınlar, politikada erkekler egemen diyerek hiçbir zaman erkekleşmemeli. Kadın olduğunu unutmamalı. Hep kadın gözüyle bakmalı. Eğer erkekleşirseniz kadın sorunlarını çözemezsiniz. Kadının dayanıklılığı ve sabrı siyasette bir artıya dönüştürülebilir. Kadın duyarlılığı, anne duyarlılığı daha geniş yelpazeden bakmanızı sağlıyor.

HAYALİM: HEDEFLERİMİ TUTTURMAK

Belediye başkanı seçileli henüz dört ay oldu. Beş yıllık süre zarfında Aydın’ın ekonomisini ve sosyal hayatını bulunduğu noktadan daha üst seviyeye çıkartmaya odaklanacağım. Bakalım bu beş yıl ne getirecek, hedefler tutacak mı? Tutması için elimizden geleni yapacağım. Klasik inadım yoktur ama mücadele ve başarı benim yaşam kaynaklarımdan birisidir. Başarıyı yakaladıkça mutlu oluyorum.

KEŞKELERİM: GERİYE DÖNÜP BAKMAM

Asla keşkelerim olmaz. Keşke dediğiniz zaman geriye dönüp bakmak zorunda kalırsınız. Bu sözcüğü hiç sevmem. Bu demek değildir ki hataların başarısızlıkların nedenini araştırmayacağım. Elbette bazen hata yapabilirim, hatamı da kabullenirim. Sorumluluğumu üstlenir, çözümünü de araştırırım. Ben hep hayatım boyunca risk almışımdır. Risk almadan farklılık yaratamazsınız.

DENİZ BAYKAL: CANA YAKIN BİR İNSANDIR

Deniz beyi çok başarılı buluyorum. Yıllar geçtikten sonra onun ne kadar doğru söylediğini, ne kadar haklı olduğunu görebiliyorsunuz. Türkbank olayı bunun örneği. Deniz bey için sert konuşuyor derler ama hayır değil. Hiç öyle televizyondaki gibi değildir. Daha sıcak daha cana yakındır.

HAYATIMIN EN’LERİ

- En büyük korkunuz? - Yanlış anlaşılmak, iftiraya uğramak

- En çok neye dokunmaktan hoşlanırsınız? - Çocuklarıma

- En sevdiğiniz tatil kenti? - Didim

- En sevdiğiniz yemek? - Bamya ve pilav

- En sevdiğiniz tarihi kişilik? - Tabiki Gazi Mustafa Kemal

- En sevdiğiniz film? - Babam ve Oğlum

- En sevdiğiniz (müzik) sanatçı? - Sezen Aksu

- En sevdiğiniz koku? - Yasemin

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET PAZAR / 13 EYLÜL 2009