ÖZEL HAYAT KATİLLERİ

...

Telefon dinlemeleriyle ilgili “Gizli Kulaklar Ülkesi” kitabımı 1998’de yazmıştım. Türkiye’nin “elektronik gözetim toplumu” haline gelişinin ipuçları o günlerden ortaya çıkmıştı; ben de kitabımda o ipuçlarını gözler önüne sererek özel hayata müdahalelere karşı çıkmıştım. Kitabımda, telefon dinlemeleri daha doğrusu elektronik gözetim konusunda “vatandaş” cephesinden bakan ve temel olarak bireyi koruyan yasal düzenlemeler yapılması gerektiği tezini savunmuştum.

Maalesef bireyin mahremiyetini gözeten yasalar yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri gördüğümüz yaklaşım devam etti; “devletin güvenliğini esas alan” yasalar çıkarıldı. Devlet ağırlıklı olarak Güneydoğu’da pervasız biçimde dinledi, izledi.

AKP iktidarı döneminde devletin elindeki hem teknolojik olanaklar çok arttı; hem de polise ve istihbarata çizilen yasal sınırlar epeyce genişledi. Güvenlik güçlerinin elde ettiği bu yeni pozisyonu güçlendiren unsurlardan biri de siyasi iktidarın yaklaşımıydı. Siyasi iktidar, her tür elektronik gözetimin önünü açmakla kalmadı; buradan iktidarına güç devşirmeye girişti. 2007’den itibaren itibaren dinleme, izleme, gözlemenin hem kapsamı arttı; hem de hedef kitlesi değişti.

Benim de içinde bulunduğum ve yeni ortaya çıkan dinleme listeleri de gösteriyor ki, güvenlik güçleri, dinlemeleri yaparken suç ve suçlu aramamış; siyasi iktidarın kendinden saymadığı ya da muhalif duruşu olan insanlar hedef alınmış. Bunu, polisin içinde yuvalanmış, -yasaları demiyorum- hukuku hiçe sayan bir cemaat örgütlenmesi gerçekleştirmiş olabilir. Ama bu örgütlenmenin ve bu kadar geniş dinleme faaliyetinin siyasi iktidardan bağımsız ve habersiz yapılabileceğine inanmıyorum. Hükümet çevreleri de gizliden, hatta bazen açıktan da bu faaliyete destek verdi; buradan elde edilen bilgileri kullandı.

Şimdi ben artık siyasi parti genel başkanları ve muhalif siyasi parti yöneticileriyle ilgili dinleme ve izleme listelerinin ortaya çıkmasını bekliyorum. Çünkü hala MİT’in “istihbari dinleme /izleme /gözetleme” adı altında kimleri gözetim altına aldığını bilmiyoruz. Oradaki listelerin daha da geniş olabileceğinden endişeleniyorum. Ayrıca telefonları dinlenenlerin isimleri ortaya çıkmaya başlasa da bilgisayarları ve mail trafiği izlenenlerin, gizli görüntü kaydı yapılanların listeleri henüz ortada yok. Elektronik gözetlemelerin hedefinin telefonla dinlenenlerden daha da fazla olacağı kuşkusunu taşıyorum.

Siyasi iktidar, yargı ve güvenlik birimleri bu konuda samimi bir soruşturma peşindeyseler, elektronik gözetimin tamamını ortaya çıkarmayı amaçlamalı. Aksi halde bu soruşturmalar göstermelik kalır, buzdağının asıl büyük kısmı yine gizli kalır.

Kendi adıma hukuksuz olduğuna inandığım bu dinlemeyi yapanlardan şikâyetçi olacağım. Ama hani siyasi cinayetlerde söylenen klasik bir laftır, “Sadece tetikçiler değil onları yönetenlerin, yönlendirenlerin de ortaya çıkarılması lâzım”. Evet ben de bu dinlemeler için aynı çizgideyim; sadece tetikçiler, dinleme emrini yerine getirenler değil, onlarla birlikte bu “tetikçileri” yönetenlerin de bulunması gerek.

Günümüz yargısının, güvenlik güçlerinin bu konudaki gerçek suçluları ortaya çıkarabileceğine de inanmıyorum. Gerçekten ortaya çıkarılmak isteniyorsa TBMM’deki partilerin temsilcileri, bağımsız uzmanlar ve aydınlardan oluşan “Araştırma Komisyonu” kurulması gerek. Önerim budur. Ben de bu özel hayat katillerinin takipçisi olacağım.

Faruk BİLDİRİCİ / 3 Aralık 2014

(*) Dinlenen VIP isimler, Toygun Atilla, Hürriyet, 3 Aralık 2014