İNTİHAR EDENİN CİNSEL TERCİHİ

...

İNTİHAR EDENİN CİNSEL TERCİHİ

Ünlü müzayede şirketi Sotheby’nin yöneticisi Ali Can Ertuğ’un ABD’deki intiharıyla ilgili olarak Hürriyet’te iki haber çıktı. 6 Mayıs’ta yayımlanan ikinci haberde Ertuğ’un eşcinsel olduğu da belirtiliyordu. Haberdeki bu unsur eleştiri aldı. Telefon eden bazı okurlar, Ertuğ’un cinsel tercihinin yazılmasında kamu yararı olmadığını ve ayrımcılık yapıldığını savundular.

Bu eleştirileri, haberi yazan Tolga Tanış’a ilettim. Tanış, Ertuğ’un eşcinsel olduğunu özellikle yazdığını vurguladı. Gerekçesini de şöyle anlattı:

“Çünkü eşcinselliğinin intiharın nedenlerinden biri olabileceğine inanıyorum. Güya etik kaygılarla yazılmış ‘Ayıp değil mi?” mesajlarından birinde ‘Bu kişinin ailesi bir defa da sizin haberinizle yıkılmadı mı?’ denmiş. Evet haklılar ayrımcılık var. Ama bu haberde değil, eşcinselliği hakaret zanneden zihniyette. Asıl odaklanılması gereken, o zihniyet. İşinde başarılı, çevresinde itibar gören eşcinsellerin, eşcinsel olduklarının belirtilmesinin iyi olabileceğini düşünüyorum. Eşcinselliğin algılanış şeklinin düzelmesine faydası olur. En azından ‘Eşcinsellik hastalıktır’ diyenler dengelenir.”

Tanış’ın görüşüne katılamıyorum. Bir kere öne sürdüğü gibi eşcinsellik ile intihar arasında bir ilişki olduğuna dair bir veri haberde yok. İkincisi bu haberde başarılı bir eşcinsel değil, başarılarına rağmen hayata tutunamayıp intihar etmiş bir eşcinsel anlatılıyor. Yani maalesef bu haber algıları düzeltme değil tam tersi bir işlev görebilir. Bu tür kişisel özellikleri “zorunluluk” olmadıkça yazmamalıyız.

ADI GİZLİ YAZARIN İDDİALARI

11 Mayıs’ta Hürriyet’in 6.sayfasında “Seks düşkünü politika hayvanı” ve “Sekse dalıp Kraliçeyi unuttular” başlıklı iki haber vardı. İlk haberde “Cassandre” kod adlı bir yazarın IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’a ilişkin iddiaları yer alıyordu. İkinci haber ise Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile eşi Carla Bruni’nin sevişirken bir lideri beklettiği iddiasıyla ilgiliydi.

Okurumuz M. Salih Polat, “Kod isim kullanan birisi, mesela Merkez Bankası Başkanı hakkında böyle bir kitap yazsa, Hürriyet bunu sorgusuz sualsiz kullanır mı?” sorusunu yöneltti. Polat, “Sekse dalıp Kraliçeyi unuttular” haberi için de “The Sun ima etmiş, Hürriyet ise hükmünü vermiş” diyordu.

Dış Haberler Servisi Müdürü Nilgün Tekfidan, Kahn hakkındaki haberin Fransa ve İngiltere medyasında da geniş yer aldığını ve haber niteliği taşıdığını vurguladı. Haberlerin başlıklarına ise katılmıyordu:

“Sarkozy haberini ‘Seks yaparken Kraliçe’yi mi beklettiler? başlığıyla verdik. Kahn haberinin başlığı da ‘Sarko’nun rakibine seks darbesi’ydi. Sayfa editörleri daha kesin başlıklar atmayı tercih etmiş. Bu iki haberin veriliş tarzıyla ilgili olarak Dış Haberler’in bir kusuru olmadığı görüşündeyim. “   Bu gelişmeleri aktardığım sayfa editörü Cenk Öz, her iki haberde de “çarpıcı ve ilgi çekici başlık atarken tüm yazılanların iddia olduğu nüansını koruduğunu” vurguladı.

Doğrusu Okur Temsilcisi olarak aynı kanıda değilim. Her iki haberde de içeriğinin tersine başlıklarda kesin ifadeler kullanılıyor. Hatta Kahn ile ilgili haberin spotunda “…evlilik dışı ilişkilerini anlatan bir kitap piyasaya çıktı” deniyor. Kraliçe ile ilgili habere gelince, evet başlığın yanındaki balonda “iddia” deniliyor. Ama iddia ile ima aynı şey değil ki…  

ASKERLER YÖNETSİN BAŞLIĞINA İTİRAZ

13 Mayıs’ta Ağrı’daki selle ilgili olarak Hürriyet’te çıkan haberin başlığı “Çoraplı adamın 14 yıllık sel isyanı”ydı. Altta da fotoğrafın içine büyük harflerle “Bizi asker yönetsin” alt başlığı konmuştu. Bu başlık, okurumuz Kürşat Bozkurt’u rahatsız etmişti. İtirazını şöyle dile getirdi:

“Haberi okuyunca, bu sözün bir vatandaşın isyanı olduğunu anlıyoruz ama bu şekilde başlığa çıkarılması editoryal bir tercih değilse nedir? Hürriyet, ‘Bizi asker yönetsin’ diye mi düşünmektedir yoksa bu sadece sayfa yöneticisinin zihniyetini mi yansıtmaktadır?”

Okurdan gelen bu itirazı Yazı İşleri Müdürlerimizden ilgili sayfanın editörü Doğaner Gönen’e ilettim. Gönen, başlığı net bir dille savundu:

“14 yıldır alınamadığı öne sürülen önlemlerin ardından gelen selde çoraplarıyla yürümek zorunda kalan bir vatandaşın isyanı başlıkta, sözleri alt başlıktaydı. Fotoğraflar etkileyiciydi ve halk manşetteydi. Buradan ‘Hürriyet bizi asker yönetsin diye mi düşünüyor, yoksa editörün zihniyeti midir?’ değerlendirmesini soruyla karışık çıkarmak doğrusu çok özel bir gayret. İki bakanın bölgeye gitmesini manşete çekseydik, ‘Hürriyet iktidara yaranmaya çalışıyor’ yorumu mu çıkarılacaktı? Art niyetli bir eleştiri.”

Elbette o başlık ne gazetenin, ne de Gönen’in düşüncesini yansıtıyor. Ancak bir selzedenin haykırışını bu şekilde başlığa çıkarmak doğru mu? Bence Türkiye gibi geçmişi askeri darbelerle dolu bir ülkede hele darbe planları iddialarının birbirini izlediği bir ortamda böylesine bir başlık atılmamalıydı. Görüldüğü gibi yanlış anlamalara neden olabiliyor…

BAYKAL HABERLERİNDE TARAFSIZLIK

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile ilgili gizli kamera görüntüleri, on gündür gündemin zirvesinde. İlginçtir, bu görüntüler habervaktim.com adlı internet sitesinden çıktı piyasaya. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk, Anayasa Mahkemesi’nin asker üyesi Serdar Özgüldür, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in sitenin mağdurları arasına girmesi bile yetkilileri harekete geçirememişti. Hükümetten de ciddi bir tepki gelmemişti bu yayınlara.

İş bu noktaya gelince hiçbir gazete haberi görmezden gelemezdi. Nitekim Hürriyet de haberi görüntülerin içeriğine girmeden olayın kişilik hakları ve hukuki yanını öne çıkararak verdi. Nitekim ilk günkü manşet, “Baykal’a kaset darbesi”, ikinci gün ise “MİT’e bul emri” biçimindeydi.

Sonraki günlerde başlıklar doğal olarak Baykal’ın istifası ve CHP’nin genel başkanlık sorununa kaydı. Haberlerde tarafsız bir çizgi izlenmesine rağmen Hürriyet’in Baykal’ın gitmesi yönünde yayın yaptığı eleştirisi haksızdı. Yazarların bir kısmı Baykal’ın gitmesi, bir kısmı da kalması yönünde görüş belirttiler. Bu onların en doğal haklarıydı. Üstelik bir koro da yoktu ortada…

ÇATIŞMA HABERLERİNE DİKKAT

Gazetecilerin, çatışma ortamlarında yeni tahriklere zemin yaratmama kaygısıyla hareket etmesi gerekir. İnsan odaklı bir mesleğin temsilcisi olan gazeteci, ne olursa olsun yazıp geçerim diyemez. İntihar haberleri gibi çatışma haberleri de, yeni intiharları, yeni çatışmaları tetikleme riski taşır. Muğla’da gençler arasındaki kavga haberleri de bu türdendi. Hürriyet’in 14 Mayıs’ta verdiği haber, işte bu kaygıların izlerini taşıyordu. Haberin “Sağduyu çağrısı” ile “Hasar büyük” başlıklarıyla verilmesi ve Toygun Atilla’nın haberde kullandığı dil, sorumlu bir gazetecilik örneğiydi.

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET / 17 MAYIS 2010