İNTİHALİN BÖYLESİ

...

“Şaraba bağdan şişeye kadar refakat ediyor” başlıklı söyleşi, Hürriyet Avrupa’da yayımlanmıştı. Almanya’da yaşayan Hürriyet okuru Hakverdi Turhal, “Kendi ismini taşıyan dört farklı şarabı piyasaya sunan ve ödüller alan şarap uzmanı” Ahmet Yıldırım ile yapılan bu söyleşiyle ilgili uzun bir elektronik posta gönderdi. Turhal’ın eleştirisini özetleyeyim:

“8 Eylül tarihli Hürriyet’in 1 euroya satılan Almanya baskısında bizlere lütfedilen Cumartesi ekinde şarap konulu bir söyleşi vardı. Sizin sık bahsettiğiniz ilk, en, yeni gibi sıfatlara dikkat edilmesi uyarınızı ben okuyucu olarak dikkate alıyorum. Ama yazarınız es geçmiş. Uzman da, ‘Dünyada kurulan ilk şarap yüksekokulu olan ve şarabın Oxford’u olarak bilinen Geistenheim’da okudum’ diyor. Almanya’nın ilk şarap okulu Weinsberg’de. Dünyanın ise yanılmıyorsam Avusturya’da. Ayrıca bu okuldan daha iyi okul yok mu ki şarabın Oxford’u olsun? Yazarınız, uzmanı tanıtırken ‘Almanya’nın en köklü şarap bölgesi Johannisberg’de görev yapıyor’ yazmış. Almanya’da 13 şarap bölgesi vardır ama Johannisberg diye bir şarap bölgesi yoktur!”

Okurun bu eleştirisi üzerine söyleşiyi dikkatle okudum. Yıldırım’ın hazırladığı beyaz şarabın 2008, kırmızı şarabın da 2007’de Almanya’da birinci seçildiği belirtiliyordu ama bu yarışmaların nerede düzenlendiği, hangi kuruluşun organize ettiği gibi bilgiler yoktu söyleşide.

Yıldırım’ın şaraplarının birinci seçildiği yarışmayı ararken, internette 8 Eylül 2012’de yayımlanan söyleşinin bir benzerini buldum. Üstelik yine Hürriyet Avrupa’nın Cumartesi ekinde yayımlanmıştı Ahmet Yıldırım ile yapılan bu söyleşi. Ama bu gazete iki yıl öncesine aitti, 26 Haziran 2010 tarihini taşıyordu.

Hürriyet Avrupa’dan arkadaşlarla da konuştum, iki ayrı haber olduğunu doğruladılar.

Merak ettim, Ahmet Yıldırım söyleşilerinin yayımlandığı orijinal sayfaları buldum; 26 Haziran 2010 ve 8 Eylül 2012’de yayınlanan ikisi de Hasan Aycı imzasını taşıyan söyleşileri karşılaştırdım. Şaşırtıcı biçimde, 8 Eylül’de yayımlanan söyleşinin neredeyse yüzde 80’i, iki yıl önce yayımlanan söyleşi ile aynıydı. Daha doğrusu, eski söyleşiye Türkler, Türk şarabı ve Yıldırım’ın kendi şarabını yapması konusunda birkaç soru yanıt eklenmiş, bilgi hataları düzeltilmemiş, başlık ve giriş değiştirilerek yeni gibi yayımlanmıştı.

Doğru olmamış bu. Bir gazeteci her yazısında kaynak göstermekle yükümlü. Gazeteci, kendi söyleşisini yazsa bile kaynak göstermeli. Nitekim Hürriyet Avrupa’daki bu söyleşide, iki yıl önce yayımlanan söyleşi kaynak gösterilip tarih verilerek alıntılansaydı okura doğru bilgi verilmiş, yanıltılmamış olurdu.