İCRA DEĞİL TEBLİGAT ŞAŞIRTICIYDI

...

     "Ünlü diyetisyene icra şoku" haberi, diyetisyen Taylan Kümeli’nin ortak olduğu şirketin kredi borcu nedeniyle icra takibi başlatılmasını konu alıyordu. Haberde, Kümeli’nin kendi payına düşen borç miktarını ödediği yolundaki sözlerine de yer verilmişti. 29 Mart’taki bu habere, Taylan Kümeli avukatı Pınar Kandemir aracılığıyla itiraz etti:

     "Dinçer Gökçe, haberin yayınlanmasından bir gün önce aramış, icra dosyasında adının geçtiğini belirterek bilgi edinmek istemiştir. Taylan Hanım kendisinin bir borcu olmadığını, borcun kendi kefaletinde olan kısmını iki sene önce ödediğini ve dosyanın kendi açısından kapandığını, icra takibinde hala adının geçmesinin borç yükümlülüğü altında olduğu anlamına gelmediğini izah etmiştir.

     Ardından borcun iki sene önce ödendiğine dair dekont, protokol ve çek fotokopilerini gönderilmiştir. Ancak ne yazık ki, bu açıklamalar ve belgelere rağmen, Taylan hanıma yönelik bir icra tehdidi varmış gibi haber yapılmıştır. Taylan Hanım borcunu ödeyememiş, ciddi bir haciz-icra tehdidi ve baskısı altında olan acziyet içindeki bir kişi olarak gösterilmiştir."

    Bu itirazı haberi yazan arkadaşımız Dinçer Gökçe’ye sordum. Gökçe, İcra Müdürlüğü’nün bir gazetedeki ilanını görünce konuyu araştırmıştı:

    "İlanda, Taylan Kümeli ve diğer borçlu Osman Erden Bilginer’e, Mernis kayıtlarındaki adreslerinde ulaşılamadığı için gazete ilanına çıkıldığı bilgisi yer alıyordu. İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’ndeki 2009/4173 numaralı dosyayı elde ettim ve inceledim. Taylan Kümeli ismi dosyadaki belgelerde borçlu olarak geçiyor. Her ikisiyle de görüştüm.

     Taylan Hanım, borçların kendi payını ödediğini ifade etti. Bu bilgiyi Osman Bey teyit etti. Taylan hanımın borcunun kalmadığını haberde net bir şekilde ifade ettik. Ancak gazetedeki habere, borcun bitirildiğine ilişkin ‘protokol yapıldı’ ibaresinin eklenmemiş olması eksiklik oldu. Web tarafında bu hususları düzeltme imkânımız vardı ve yaptım da."

     Gerçekten bankayla yapılan borcun ödendiğine ilişkin protokol ve dekontların haberde belirtilmemesi eksiklik olmuş. Fakat borç ödendiyse ve bu durum belgeleniyorsa bir haciz ihtimalinden söz edilebilir mi? Hayır. O zaman "Ünlü diyetisyene haciz şoku" başlığı da yanlış. Kümeli’nin bilmediği ve şaşırdığı gelişme, dosyada hala adının geçmesi, protokole rağmen adına ilanla tebligat yapılması. Tebligat ile haciz arasında muhatabını üzecek kadar büyük fark var.

HSYK’nın eksiği

"Savcı ağabeyden polis kurtardı" başlıklı haberde, üniversite okumak isteyen bir genç kızın gördüğü şiddet anlatılıyordu. Haberin yankı uyandırması ve Fatih Altaylı’nın da Habertürk’te olayı yazmasının ardından HSYK’dan "S.G isimli hâkim, savcı ya da hâkim-savcı adayının bulunmadığı" açıklaması gelmişti.

Oysa genç kız, mahkemeye sunulan ifadesinde ağabeyinin "stajyer savcı" olduğunu söylüyordu. Haberinin "yalanlanması"na üzülen Nurettin Kurt, bu çelişkinin peşine düştü. Israrlı takip sonucunda ulaştı ağabey ile ilgili doğru bilgilere. Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden geçen yıl mezun olan S.G., 23 Aralık 2012’de girdiği "Adlı Yargı Hâkim ve Savcı adaylığı" yazılı sınavını kazanmıştı. Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü, 29 Mayıs’ta yapılacak mülakata katılması için çağrı göndermişti.

Haber, 11 Mart’ta yayımlanmıştı. Demek ki, HSYK açıklama yaptığı sırada S.G. "hâkim savcı aday adayı" idi; genç kızın ifadesi de bu bilgiye dayanıyordu. HSYK’nın o zaman kamuoyuna verdiği bilgi yanlış değildi ama eksikti.

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET / 22 NİSAN 2013