Taciz tecavüz haberlerinde çifte standart: HDP'ye başka, Ensar'a başka gözlük

...

Medyada, kadın ve çocuklara yönelik şiddet, tecavüz, taciz haberlerinde nesnel ölçütler kullanılıp kullanılmadığını, haber değerinin duruma, kişiye ve yere göğe değişip değişmediğini tartışmanın tam zamanı.

Aslında medyanın suçlanan kişiye göre pozisyon aldığı iddiasını gündeme getiren Sabah gazetesi oldu. Sabah’ta 19 Temmuz’da Kenan Kıran imzasıyla yayımlanan “Tecavüzü görmezden geldiler” haberinde bazı gazete ve internet sitelerinin HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik hakkındaki haberlerde “tecavüzden bahsetmeyip bir soruşturma ifadesi kullandıkları” öne sürülüyordu. Tuma Çelik hakkında Sabah’ta yayımlanan diğer haberlerde de HDP parti olarak tecavüz vakasından sorumlu tutuluyor, yöneticileri “sessiz kalmak” ile suçlanıyordu.

Sabah’ın suçlamaları doğru mu?

Sabah’ın suçlamalarının doğru olup olmadığını inceledim. Tuma Çelik hakkında ilk haber, 18 Temmuz’da “HDP’de kadına şiddetten sonra tecavüz skandalı” başlığıyla Sabah’ta yayımlanmıştı; Çelik’in partiden istifası da o gün açıklanmıştı.

O nedenle önce 18 Temmuz’da internette kullanılan haberleri inceledim. “Tecavüzden bahsetmeyip ‘bir soruşturma ifadesini kullandıkları” suçlaması yöneltilen T24, OdaTV, Habertürk, Karar, Evrensel internet sitelerinde kullanılan haberlerde açıkça “tecavüz” denilmişti. Cumhuriyet, Birgün, Halk tv, Sol Haber, Independent Türkçe’de “bir kadına cinsel saldırı” ifadesine yer verilmişti

Anka Haber Ajansı, Bianet, Gerçek Gündem ve Sözcü’nün sitesinde Çelik’in istifası haberinde “bir kadının şikâyeti” denilmişti. Ancak Bianet, ertesi günkü haberinde “cinsel saldırı”, Gerçek Gündem de “tecavüz” olarak yazarak iddialara açıklık getirmişti.

19 Temmuz’da yayımlanan Cumhuriyet gazetesinde ise ilk sayfadaki haberde “Çelik HDP’den istifa etti”, iç sayfada “Tecavüz iddiası fezlekeye dönüştü” başlığı kullanılmıştı. Çelik’in istifası Birgün gazetesinde “Cinsel saldırı iddiasında bulunulan Çelik istifa etti”, Karar gazetesinde “Tecavüzle suçlanan vekil istifa etti” başlığıyla duyurulmuştu. Sözcü’de bu konuda haber göremedim.

Bu durumda Sabah’ın haberinde isimleri tek tek sıralanan medya kuruluşlarının suçlamanın gerekçesini görmezden geldikleri iddiasının büyük ölçüde gerçeği yansıtmadığı anlaşılıyor.

Ensar Vakfı savunmaya geçilmişti

HDP ile ilgili suçlamalara gelince, milletvekiliyle ilgili tecavüz iddiası ortaya çıktığında HDP’den bazı yöneticiler, olayın üzerine yeterince gitmemiş, milletvekilini korumak istemiş olabilir. Ancak bunu yazabilmek için ayrıntılı olarak araştırmak, iddia kadar savunmaya da objektif yaklaşmak, hüküm biçmemek gerekir.

Gördüğüm kadarıyla, HDP’de Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “HDP’yi utanca boğan iki çirkin olay” diye bir açıklama yaptı. HDP Grup Başkanvekilleri Saruhan Oluç ve Meral Danış Beştaş da tepki gösterdiler. Dolayısıyla HDP’nin sessiz kaldığı, bu iki olaya tepki göstermediği suçlamasının doğru olmadığı, Sabah’ın HDP yöneticilerinin açıklamalarını okuruna yansıtmayarak gelişmeler eksik ve tek yanlı aktardığı söylenebilir.

Kurumsal sorumluluk ile parti yöneticilerinin yanlışları arasında fark olduğu da unutulmamalıdır. Araştırmadan, somut veriler olmadan kurumlar, böylesi tecavüz gibi insanlık dışı suçlarla özdeşleştirilmemelidir.

Kaldı ki, 2016 yılında Karaman’da Muharrem Büyüktürk adlı öğretmenin Ensar Vakfı ve Karaman İmam Hatip Okulları Derneği’ne (KAİMDER) ait kayıt dışı yurtlarda barınan 7 erkek öğrenciye tecavüz, üç erkek öğrenciye cinsel tacizde bulunduğu iddiaları ortaya çıktığında iktidar yanlısı medya ve iktidar çevreleri hemen savunmaya geçmişti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, “Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” açıklamasında bulunmuştu.

Sabah gazetesi de bir süre bu suçlamaları görmezden gelmiş; sonra da Ensar Vakfı’nın olayla ilgisi olmadığı yolundaki açıklamaları yayımlamakla yetinmişti. Haberlerin başlıkları bile gazetenin iddialara yaklaşımını göstermesi bakımından yeterli olur sanırım:

“Ensar Vakfı’ndan açıklama: İrtibatımız bulunmuyor (14 Mart 2016), Ensar Vakfı: O kişinin vakfımızla alakası yok (16 Mart 2016), Ensar Vakfı Başkanından önemli açıklamalar (25 Mart 2016), İşte Ensar Vakfı gerçeği (28 Mart 2016), Ensar Vakfı’na kara propaganda (28 Mart 2016), Karaman sapığından şok savunma (21 Nisan 2016)”

Üstelik Sabah’ın bu haberlerinde ve Hilal Kaplan’ın yazısında “tecavüz” sözcüğü hiç geçmiyor, onun yerine “cinsel istismar” ya da “taciz”den bahsediliyordu. Açıkçası, bugünlerde medya kuruluşlarını HDP Milletvekili Tuma Çelik ile ilgili haberlerle suçlama gerekçesini ve “tecavüz” suçlamasını yazmadıkları suçlamasını yönelten Sabah, Ensar Vakfı’yla ilgili haberlerde tam da eleştirdiği gibi davranmıştı.

Kaldı ki, Ensar Vakfı yöneticileri söz konusu haberlerde “Bu şahıs vakfımızın üyesi değil. Çok kısa bir süre için yollarımız kesişmiş (2013 yılının ilk 5 ayı) ve bu tarihten sonra hiçbir irtibatımız olmamış” açıklamaları yapmışlardı. Ama Muharrem Büyüktürk, 508 yıl hapis cezası verilen ilk ve son duruşmada ‘Ben Ensar Vakfı ve KAİMDER yurtlarında tek sorumluydum’ demişti. Mahkeme bu itirafı dikkate almadığı gibi Ensar Vakfı ve KAİMDER ile ilgili soruşturmanın genişletilmesi talebini reddetti. Sabah’ın mahkûmiyet kararıyla ilgili haberinde de ne Büyüktürk’ün bu sözleri, ne de Ensar Vakfı ve KAİMDER için soruşturmanın genişletilmesi talebi yer alıyordu.

İlk günlerden itibaren iddialara Sabah gibi yaklaşan Akşam, Yeni Şafak ve Star gazeteleri de mahkûmiyet haberinde Ensar Vakfı ve KAİMDER’den hiç söz etmiyordu. Oysa Muharrem Büyüktürk’ün yurt sorumlusu olduğu açıklaması üzerinde durulması ve araştırılması gereken bir itiraftı; açıklamaların tersine Ensar Vakfı ve KAİMDER ile ilişkisi olduğunu gösteriyordu.

HDP Milletvekili Çelik hakkındaki tecavüz iddiası ile Karaman’da Ensar ve KAİMDER yurtlarındaki tecavüzlere ilişkin haberleri karşılaştırınca peşinen suçlu göstermenin de hiç araştırmadan sorgulamadan savunmaya geçmenin de yanlışlığı daha iyi anlaşılıyor sanırım.

Gazetecilik ilkeleri, suçlamanın muhatabı olan kişi ve kuruma göre değişmemeli. Oysa karşılaştırdığım ve dört yıl arayla yayımlanan bu haberler, Sabah başta olmak üzere iktidar yanlısı gazetelerin iki olayda farklı kriterlerle yaklaştığını, milletvekili hakkındaki iddiadan dolayı HDP’yi kurum olarak suçlu ilan ettiğini, Envar Vakfı ve KAİMDER’i ise hiç araştırmadan, soru işaretlerinin üzerine gitmeden savunduğunu ortaya koyuyor.

Çocuk tacizi Şırnak ve Batman’da olunca

Kadın ve çocuklara yönelik taciz, tecavüz ve şiddet haberlerinin medyada değerlendirme ölçütlerini bir de kısa süre önce Batman ve Şırnak’ta yaşanan iki küçük çocuğa cinsel tacizde bulunulduğu iddiası üzerinden inceleyelim.

Şırnak’ta 14 Temmuz günü saat 23.00 sıralarında bir uzman çavuşun 10 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismar girişiminde bulunduğu öne sürüldü. Küçük çocuğun çığlıklarını duyan vatandaşlar müdahale etmiş, yakalanan şüpheliyle ilgili görüntüler sosyal medyada paylaşılmıştı. Ardından Şırnak Barosu ve Valiliği açıklamalar yapmış ama sokağa dökülen vatandaşlar tepki göstermişti.

Kentte olayların büyümesi üzerine olay medyaya yansıdı. 15 Temmuz’da öğleden sonra T24, Bianet, İnternethaber, Birgün internet siteleri, “bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen uzman çavuşun yakalandığı” haberini verdiler.

Ertesi günkü Sabah, Akşam, Aydınlık, Karar, Milliyet, Sözcü, Türkiye, Yeni Akit, Yeni Şafak gazetelerinde Şırnak’taki taciz girişimiyle ilgili bir haber göremedim. Hürriyet gazetesi iç sayfalarda kibrit kutusu büyüklüğünde ve “Şırnak’ta tutuklama” başlıklı Anadolu Ajansı haberinde sadece Şırnak Valiliği’nin, “alkollü bir kamu görevlisinin çevreyi rahatsız edecek uygunsuz tavır ve hareketlerde bulunduğu” belirtiliyordu.

Birgün, “Uzman çavuş çocuğa cinsel saldırıda bulundu”, Cumhuriyet “Çocuk istismarı suçlamasıyla tutuklandı”, Evrensel, “Cinsel saldırı iddiası”, Gazete Pencere “Şırnak’ı ayağa kaldıran skandal” başlıklarıyla duyurdu olayı. En geniş yayımlayan gazete Yeni Yaşam’dı. 17 Temmuz’da, “Uzman çavuşun bir çocuğu istismar etmesine tepki gösteren Şırnak halkı ve kadınlar: AK’latmayacağız” manşetiyle çıktı.

Şırnak’ın ardından 16 Temmuz’da Batman’ın Beşiri ilçesinde M.O. adlı bir uzman çavuşun bir çobanın 17 yaşındaki kızına tecavüz ettiği, kızın intihara kalkıştığı iddiaları sosyal medyaya yansıdı. Gözaltına alınan uzman çavuşun adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasından sonra sosyal medyada #susmabatman etiketi açıldı. Batman’daki bu tecavüz iddiası da ertesi gün sadece Birgün, Cumhuriyet, Evrensel, Gazete Pencere ve Yeni Yaşam gazeteleri ile bazı internet sitelerinde yer aldı.

Babanın açıklamasını yayımlamadılar

Fakat Şırnak'ta taciz edildiği iddia edilen kızın babası A.İ., İlke Haber Ajansı'nın sorularını yanıtlarken, "Sosyal medyada iddia edildiği gibi taciz, tecavüz gibi bir durum söz konusu değildir. Sadece kızımın ensesinden çekip, bırakıyor. Kız da korkup, bağırıp dışarı kaçmış. Kapı komşuları da durumu görünce olay güvenlik güçlerine bildiriliyor" dedi. Babanın bu açıklamalarına iddiaları yayımlayan medya kuruluşları ilgi göstermedi.

Ama bu kez Şırnak ve Batman’daki iddialar gündeme geldiğinde yayımlamayan Sabah gazetesi, 20 Temmuz’da web sayfasında “HDP’den kara propaganda” haberiyle devreye girdi. Şırnak’taki baba A.İ’nin açıklamasına atıfta bulunularak, “HDP Milletvekili Mensur Işık'ın eşi Ebru Işık'ı dövmesi Tuma Çelik'in, 3 çocuk annesi D.K.'ya tecavüzü karşısında sessiz kalan HDP'liler, iki uzman çavuşun küçük yaştaki 2 kız çocuğuna tacizde bulunduğu yalanı ile sosyal medya üzerinden kara propaganda yapıyor” deniliyordu haberde.

Halbuki doğru olan, bu iddialar ortaya atıldığında hemen üzerine gidilip, araştırılması, ilgili tüm taraflarla görüşülerek sorgulanmasıydı. Oysa Şırnak ve Batman’daki cinsel taciz iddialarına HDP milletvekillerinin muhatap olduğu kadına şiddet ve tecavüz iddiaları kadar ilgi gösterilmedi. Bu ilgisizlik suçlamaların muhatabının asker olmasından mı, yoksa Şırnak ve Batman gibi kentlerde meydana gelmesinden mi kaynaklanıyor? Belki de her ikisi de etken.

Eşit ölçütlerle yaklaşılmalı

Böylece dört vakaya ilişkin haberleri incelemiş olduk. HDP milletvekillerinin, Ensar Vakfı’nda bir öğretmenin, Şırnak ile Batman’da iki uzman çavuşun karıştığı olaylara ilişkin haberler, medyanın kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel saldırı iddialarına eşit ölçütlerle yaklaşmadığını ve çifte standart uyguladığını gösteriyor.

Maalesef medya kuruluşları, kadın ve çocuklara yönelik şiddet, cinsel taciz, tecavüz vakalarını konumlandıkları yayın politikasına göre farklı ölçütlerle değerlendiriyor. Kimi cinsel istismar vakaları failine ya da meydana geldiği yere göre görmezden gelinirken, kimisi büyütülüyor.

Kadın ve çocuklara yönelik bu tür saldırıların dinmesi için devleti yönetenlerin önlem alması kadar medyanın bu çifte standarttan kurtulması da şart… Kimden gelirse gelsin, nerede olursa olsun bütün şiddet, cinsel saldırı ve istismarın üzerine gidilmeli, toplum tam ve doğru bilgilendirilmeli. Günlük haberlerle de yetinilmeyip sosyal, siyasal ya da bireysel nedenleri araştırılmalı, çözüme yönelik adımlar atılmasını sağlayacak yayınlarda bulunulmalı. Aktüel gelişmeleri yayımlayıp kenara çekilemez gazeteciler...

Faruk BİLDİRİCİ / 29 TEMMUZ 2020

© 2019 Faruk Bildirici - Medya Ombudsmanı. Tüm Hakları Saklıdır.