TELEVİZYON PROGRAMI SOKAĞA TAŞARSA

...

KIRLANGIÇ YUVASI / 149

TELEVİZYON PROGRAMI SOKAĞA TAŞARSA

O sabah, mikrofonu kapmış, kameramanını da peşine takarak sokağa fırlamıştı Erkan Tan. Stüdyonun bildik atmosferi yerine sokağın kokusunu, hayatın dinamizmini televizyon ekranına yansıtmak istiyordu.

Bilirsiniz, sokaklar her zaman sürprizlere açıktır. Günün sürprizi olarak, Erkan Tan’ın karşısına Antalya’daki Köprülü Kanyon’dan dönen kızlı erkekli bir grup üniversite öğrencisi çıktı. Gözlerinin altı çökmüştü; uykusuzluk yüzlerinden akıyordu. Yorgun ama mutluydular. Türkiye’deki ilk bisiklet rallisine katılmış, keyifli bir hafta sonu geçirmişlerdi.

Eminim, TV 8’deki "Erkan Tan ile Başkentten" programını İstanbul’dan izleyenler çok şaşırmıştır. Ankara deyince akıllarına çöpçüsü bile kravat takan asık yüzlü bir memur kenti gelenler için farklı bir görüntüydü.

Kamerayı görünce cıvıl cıvıl konuşmaya başladılar. "Peki sizin gündeminizde ne var?" sorusuna uzun saçlı esmer kız, "Yaa biz uyuyamadık üç gündür. Aklımızdan öncelikle eve gidip uyumak geçiyor" yanıtını verdi muzır bir edayla gülümseyerek.

Ayaküstü söyleşiye katılan gençler, üniversite öğrencisi olunca söz ister istemez YÖK yasası değişikliklerine geldi. "Peki bu YÖK tartışmalarına siz ne diyorsunuz?" diye sordu Erkan Tan.

Uyku tulumunu sırtında taşıyan genç atıldı. "YÖK tartışmaları giderek büyüyor. Ben de İstanbul Üniversitesi öğrencisiyim ve gerçekten büyük bir sorun olacak YÖK!"

Az önce eve gidip uyumaktan söz eden esmer kız, yine söze karıştı. "Bizim sorunlarımız arada kaynamayacak. Öğrenciler de ayaklanacak. Ama çok kötü sonuçlar olacak gibi geliyor bana." Samimi duygularını aktarıyor, önemli bir uyarıda bulunuyordu Türkiye’yi yönetenlere.

Üniversitelerden gelen ilk sinyaller, genç kızın uyarısında hiç de haksız olmadığını ortaya koyuyor. Üniversite öğrencileri, yasa değişikliği girişiminden oldukça rahatsız.

Belki dikkatlerden kaçmıştır, üniversitelerin çoğunda öğretim dönemi daha yeni açılıyor. Buna rağmen oradan buradan öğrencilerin sesleri yükseliyor, protestoları duyuluyor.

ODTÜ’deki yeni öğretim yılının açılışında bir öğrenci, ayağa fırlayıp bağırdı; "Yeni YÖK yasa taslağının Meclis’ten geçmesini istemiyoruz." O sırada kürsüde olan ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut da sözleriyle destek verdi öğrencisine:

- Yükseköğretim yasa taslağının mevcut haliyle çıkması durumunda o günü Türk üniversite ve bilim tarihi için kara gün ilan edeceğiz.

Benzer bir tablo, geçen hafta İstanbul Üniversitesi açılışında da yaşandı. Orada da öğrenciler çıkıp, "YÖK de YEK de istemiyoruz" diyerek, yasaya ve eğitim sistemine itirazlarını haykırdılar.

Bu da gösteriyor ki, öğrenciler eylemleri tırmandıracaklar. Korkarım, hükümet bu gelişmenin farkında değil. Yasa değişikliğinin öğrencilerde yarattığı rahatsızlığın boyutlarını kavramaktan, rektörlerle öğrencilerin uzun bir aradan sonra ilk kez aynı cephede buluşmaya başladığını anlayamaz durumda hükümet.

Başbakan Erdoğan’ın rektörleri "edep dışı" davranmakla suçladığı Kastamonu konuşması da bu algı sorununa işaret ediyor. Öğrencilerin de karşı cephede yerlerini almaya hazırlandığının farkında olsa o kadar katı konuşmazdı Erdoğan.

Bir yandan "Biz ülkemizi germeyeceğiz" derken bir yandan da karşı çıkanların hepsini aynı kefeye koyuyordu:

"Niye sesleri çıkıyor? Neden? Dert ne biliyor musunuz? Dert, birilerinin çıkarına çomak sokulduğu için. Olay bu."

Öğrencilerin çomak sokulacak ne çıkarı olacak? Onlar sadece inandıkları için bu taslağa karşı çıkıyorlar. Reform adına yola çıkanların YÖK’e ve üniversitelere hâkim olmalarını sağlayacak taslak hazırladıklarını ama ne yüksek öğretime ne de bilimsel çalışmalara bir yenilik getirmediklerini düşünüyorlar. Dahası, YÖK-Hükümet çekişmesinde arada kaynamak istemiyorlar.

Umarım, vakit çok geç olmadan bu taslaktan geri adım atarlar. Yoksa karşılarında sadece 20-30 rektör, 300-500 öğretim üyesi olduğunu sanarak yola çıkan hükümet, binlerce öğrenciyi karşısında bulabilir.

Bir kez sokağa dökülen gençleri, üniversiteye döndürmek de hayli zordur.

Faruk Bildirici / Tempo / 9-15 Ekim 2003