Savaş gazeteciliğinde tank kovalamaca oyunu

...

Eskiden yarı çıplak kadın fotoğraflarının altına yazı döşenmek gazetelerin yazı işlerinde özel uzmanlık alanıydı. Mizanpaja uygun gidecek seksi bir fotoğraf bulunur, altına birşeyler uydurulurdu. Okur da o yazının gerçekle ilgisi olmadığını bilir, sadece fotoğrafa bakardı. Yanılmıyorsam “piyanta” denirdi bu fotoğraflara…

       Şimdilerde o çıplak kadın fotoğraflarının bir hükmü kalmadı. Onun yerine sosyal medyadan alınan fotoğraf ve görüntülere yeterince araştırmadan, doğrulamadan haber yazma modası yaygınlaştı. Sosyal medyayı kaynak göstererek oradan aynen aktarmak artık medyanın günlük işlerinden.

    İki gündür internet medyası ve basılı gazetelerde yer bulan “Türk zırhlısı rejim tankını kovaladı” haberleri de bu türden. Kaynak yine sosyal medya. Yine yeterince araştırılmamış, öncesi sonrası bilinmeyen kısacık bir görüntü üzerinden yazılan haberler…

     Araştırıp gazetecilik ürünü haline getirmeden haber yapıldığı için de vakayla ilgili tüm başlıkları alt alta koyunca tam bir kakafoni ortaya çıkıyor:

    Habertürk: Abdullah Ağar “Nasıl da kaçırtmış” dedi

    Sabah: Muhaliflerin 45 tonluk rejim tankını 15 tonluk zırhlı araçla kovaladığı anlar kamerada

    Milliyet: Rejim tankı böyle kaçtı! Türk zırhlısı rejim tankını kovalarken...

    Yeni Şafak: “Tank dalaşı'nda Türk askerleri büyük bir cesaret gösterdi.

    Yeni Akit: İşte Türk’ün gücü. Maymun edip oynattılar

    Akşam: Abdullah Ağar'dan dikkat çeken paylaşım! Arada fark var...

    Karar: Türk zırhlısı Suriye'de dev Rus tankını alt etti

    Hürriyet: ZPT tankı kovaladı

    Sözcü: Türk yapımı 15 tonluk zırhlı araç, 45 tonluk Rus tankını kovaladı

    Görüldüğü gibi, bazı medya kuruluşları serinkanlı bir “başarı” öyküsü yazmış bu görüntüler üzerinden. Ama bazıları da “Türk zırhlısı”nın başarı öyküsüyle yetinmeyip “Türk askeri”nin kahramanlık öyküsüne çevirmiş olayı.

       Zırhlıyı kullananlar HTŞ mi, SMO mu?

       Oysa zırhlı aracı kullananlar Türk askeri değil, genel tanımıyla muhalifler. Ama Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (Özgür Suriye Ordusu) mu, yoksa Selefi cihat grubu olan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) mi orası şüpheli.

       Zira İdlib’in Neyrab köyü yakınlarında çekildiği anlaşılan bu görüntüleri sosyal medyaya ilk koyanlardan biri Alman Bild dergisi muhabiri Julian Röpcke, 22 Şubat’ta bu olayın genel görüntülerini paylaşırken şöyle yazmış:

     “Belki de tüm savaşın en gerçek dışı savaş görüntüleri #Syria. Görüntüler, Rusya'nın müdahale etmediği takdirde 2015'ten beri tamamen toz olacak Esad ordusunun yetersiz olduğunu kanıtlıyor. #HTS Türk tarafından tedarik edilen ACV-15, #Esad Rusya tarafından sağlanan T-72 ile dans ediyor. Küçük adam kazanır.”

     Röpcke, 24 Şubat’taki paylaşımında da yakın plan görüntülere yer vermiş ve “Rebel (İsyancılar) ACV-15 vs. regime (Rejim) T-72” demiş. Röpcke’nin paylaştığı görüntülerin sol üst köşesinde Suriyeli muhaliflere ait Arapça bir logo da bulunuyor.

     Bu görüntüleri kaynağından alan Röpcke’ye göre, rejim tankını kaçıran zırhlı aracı kullananlar HTŞ güçleri. Ne Türk askeri, ne de Suriye Milli Ordusu…

    Tank değil zırhlı muharebe aracı

    Haberlerde tank ile zırhlı muharebe aracı tanımları da karışmış durumda. Görüntülerde Rus yapımı T-72’yi kaçıran araç, FNSS Savunma Sistemleri AŞ’nin ürettiği zırhlı muharebe aracı. FNNS Savunma Sistemleri, Türkiye’de savunma sanayine yönelik ilk özel sektör şirketi. Hisselerinin yüzde 51’i Nurol Holding’e, yüzde 49’u da BAE Systems’e ait. Dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan BAE Systems, bir İngiliz şirketi.

    Görüntülerdeki zırhlı muharebe aracı da ABD yapımı “Geliştirilmiş zırhlı personel taşıyıcı” araçlar temel alınarak üretilmiş. Alman gazetecinin ACV-15 olarak adlandırmasının nedeni de bu araçlara İngilizcede “Armored Combat Vehicle” denilmesi.  Türkçede ise bu araçlara “Zırhlı Muharebe Aracı” deniyor. O nedenle de savunma uzmanı Abdullah Ağar, Twitterdaki paylaşımında “ZMA-15” diye yazmıştı. Aslında görüntülerdeki araç, bu şirketin ZMA ailesinden kabul ettiği GZTP’ye (Geliştirilmiş Zırhlı Personel Taşıyıcı) daha çok benziyor.

       İntihar saldırısı korkusu muydu?  

      Zaten bu görüntüler, Abdullah Ağar’ın paylaşımı sayesinde Türkçe sosyal medya hesaplarının dikkatini çekti. Twitterda yaygınlaşmasının ardından sonra internet medyası ile gazetelerde yer aldı. Ağar, 24 Şubat’ta bu görüntüleri (logosuz olarak) paylaşırken şu notu düşmüştü:

     “Bizim 15 tonluk zırhlı muharebe aracı ZMA-15; Boyuna, posuna, ateş gücüne, zırh kalınlığına, manevra kabiliyetine, 125 mm’lik kodum mu gömen topuna ve diğer ölümcül yetenek ve kabiliyetlerine rağmen... 45 tonluk T-72 tankını nasıl da kaçırtmış? Maymun etmiş resmen!”

     Ağar’ın bu paylaşımı bu görüntüler üzerinden başarı ve kahramanlık öyküleri yazılmasına neden oldu. Bu öyküler, bir süre sonra da internet medyası ve ertesi gün de gazetelerde haber oldu.

      Ama Metin Gürcan da Abdullah Ağar gibi asker kökenli bir güvenlik uzmanı. Sabancı Üniversitesi’nde de öğretim görevlisi. Gürcan, zırhlı aracın tankı kovalaması görüntülerine farklı bir yorum getirdi:

    “Analiz: Bence tank komutanının korkusu İdlib'te sıkça yapılan araçla intihar saldırısı. Bu nedenle ilk refleks 'kaçmak' ve bu bence doğru hal tarzı. Ancak kaçıp mesafeyi açtıktan sonra ZMA'ya ateş açmıyor: Ya eğitimsizlik/tecrübe eksikliği ya mühimmat bitti ya da teknik arıza:)”

    Ağar’ın analizi mi, Gürcan’ınki mi haklı?  Bu konuda kesin karar verebilmek için görüntüler dışında da veriye ihtiyaç var. O bölgede o gün yaşananlar, görüntüyü çeken ve servis edenlerin kimliği, bu görüntülerden sonra olup bitenler, başka uzman görüşleri…

      Ancak medya genel olarak iki uzmandan sadece Ağar’ın görüşlerine dayanarak haber yaptı. Bu görüntüleri önce Alman gazeteci Julian Röpcke’nin yayınladığı bilgilerine de sadece Karar gazetesi yer vermişti. Diğer medya kuruluşları bu kadar bile çaba harcamamışlardı sosyal medyadaki paylaşımlar üzerinde.

     Görüldüğü gibi, bu haberlerdeki temel eksiklik, yeterince araştırılmadan sosyal medyadan kopyalanması. Gazeteci arkadaşlar, sosyal medyanın sadece veri kaynağı olabileceğini, oradaki her söylentinin, her verinin ve de her görüntünün araştırılmadan, doğrulanmadan ve ek bilgiler alınmadan yayınlanmaması gerektiğini unutmamalı.

     Savaşlar bilgisayar oyunu değildir

     Ayrıca bu görüntüler Suriye’de yaşanan ve Türk askerinin de dahil olduğu savaşı bir bilgisayar oyunu düzeyine indirgiyor. Savaşlar bilgisayar ekranlarındaki kadar masum değildir, ölüm, kan, gözyaşı, sefalet demektir. Suriye’de de savaşın dehşeti fazlasıyla yaşanıyor. Türkiye’ye yansıyan tarafı ise oradan kaçan milyonlarca insan ve her gün eksik olmayan şehit haberleri…

      Birinci Körfez Savaşında da Bağdat’a yağan Patriot füzeleri tv ekranlarında bilgisayar oyunu gibi gösterilmişti; orada da savaşın dehşeti yansıtılmıyordu.  Sonuç malum.

     Oradaki savaşın bir zırhlının tankı kovalaması üzerinden “kahramanlık öyküsü”ne dönüştürülmesi de savaşın Türkiye açısından risklerinin üzerinin örtülmesini sağlıyor. Üstelik o zırhlı aracı kullananların Türk askeri olmadığı da belli.

     SMO ya HTŞ mensuplarını durduk yere kahraman gibi göstermenin de kime ne yararı olabilir? Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan, SMO ile Türkiye’nin “ortak paydası”nın olduğunu söylese de bu grupların Türkiye’nin çıkarları ile uzaktan yakından ilgilerinin olmadığı, bu ordunun paralı askerlerden oluştuğu çok açık. HTŞ ise El Kaide’nin Suriye’deki eski uzantısına dayanan Selefi bir cihat grubu.

    Kaldı ki, sosyal medya ve dijital evrende kısa bir turla, Suriye’de hedef haline gelmiş, yakılmış ZMA-15 görüntüleri olduğunu görmek de mümkün. Bu ZMA-15 görüntülerini vermeyip diğerlerini vermek ne denli gazetecilik sayılabilir ki?

     Üstelik o zırhlıyı kullanan bu gruplardan hangisinin mensubu olursa olsun bu şekilde haber yapılması, bu gruplarla ilgili olumlu algı yaratma ve kamuoyunu yanlış yönlendirmek anlamına gelir. Hem de dış dünyada Türkiye’nin bu gruplarla ilişkisine yönelik iddiaları doğrulama sonucunu doğurur.

     Burada asıl sorulması gereken o ZMA-15’lerin o gruplara neden verildiği, doğru olup olmadığı ve bu şekilde Türkiye tarafından donatılmalarının ilerde getireceği sakıncalar…

    Maalesef oradan gelen şehit Türk askerleri, o ZMA-15’ler kadar haber olamıyor. Bir kez daha tekrarlamakta yarar var, gazetecilik her zaman savaşa karşı çıkmayı gerektirir.

Faruk Bildirici/ 26 Şubat 2020