SABAH OKURLARININ BİLME HAKKI

...

Vicdani sorumluluk esastır gazetecilikte. Sorumluluk sıralamasında önce gerçekler gelir. Sonra okura, en sonunda da editöre karşı sorumludur gazeteci. Bu üçlemenin yerini patrona karşı sorumluluk alırsa gazetecilik güdükleşir.

Maalesef 1990’larda yaşanan “Medya savaşları”nda öyle bir tablo vardı. Eğer bugün ilkelere, meslek etiğine bağlılık gazeteciliğin düsturu haline geldiyse biraz da o günlerin getirdiği deneyimlerin sonucu.

Artık gerilerde kalmış olan “Medya savaşları” kavramını, 11 Ekim’de Hürriyet’in manşetinde gören okurlar, nedenini kavrayamamış olabilir. O nedenle “Medya savaşı tuzağına düşmeyiz” açıklamasına nasıl gelindiğini okurlara aktarma ve meslek etiği açısından değerlendirme zorunluluğu doğdu.

“Dekolte krizi”, AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’in, 6 Ekim Pazar günü Beyaz Tv’de katıldığı bir programda “Dün bir kanaldaki, yarışma programında sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı” sözleriyle başladı. Cumartesi akşamı sadece ATV’de kadın sunucu vardı, o da Veliaht programını göğüs dekoltesi olan bir elbiseyle sunan Gözde Kansu! Çelik isim vermese de onu kastettiği açıktı.

İlk haber, 7 Ekim Pazartesi günü Hürriyet internette, “Gözde Kansu işten çıkarılacak mı?” başlığıyla girdi. Bu haberde yapımcı Caner Erdem’in görüşleri de yer almıştı. Aynı gün birçok internet sitesi de kullandı bu haberi.

8 Ekim Salı günü, haber Milliyet, Posta, Radikal, Vatan, Taraf ve Cumhuriyet gazetelerinde çıktı. Hürriyet’in basılı versiyonunda ise tek satır yoktu; Hürriyet internet Çelik’in açıklamasını ve ATV yöneticilerinin sözlerini haberleştirmişti.

9 Ekim Çarşamba günü ilk kez bu konuyu haberleştirdi Hürriyet. “Dekolte krizi büyüyor” başlıklı haberde Kansu’nun işten atılması ve Çelik’in açıklaması yer alıyordu. Hürriyet.com.tr’nin yanı sıra Posta, Radikal, Taraf, Cumhuriyet ve Birgün gazetelerinde de konuyla ilgili haberler vardı.

En çok yankı uyandıran ise Ayşe Arman’ın, Kansu ile yaptığı söyleşiydi. Söyleşinin Hürriyet’te yayımlandığı gün olan 10 Ekim’de, Sabah’ın sürmanşetinde “Bayat oyunları millet yutmuyor” başlığının altında “ATV’nin eğlence programı Veliaht’taki yayımcılık tasarrufunu siyasi gündemle harmanlayıp bel altı vurmak isteyen Hürriyet yine açığa düştü” deniliyordu. Sonraki iki gün de Sabah’ın sürmanşeti Hürriyet’e yönelik suçlamalara ayrıldı. Perşembe günü üç, Cuma günü dört yazarın köşelerinden Hürriyet’i suçlaması, 90’lardaki “Medya savaşları”nı çağrıştırıyordu.

Hemen söyleyeyim, Hürriyet’in haberlerinde üslup ve yaklaşım sorunu göremedim. Çelik’in sözleri ile Kansu’nun işten çıkarılmasına odaklanmış, ATV’yi hedef almayan duru haber metinleriydi. Ancak Sabah’ın “ATV’nin ya da yapımcı kuruluşun görüşünü yansıttınız mı?” eleştirisinde haklılık payı var. ATV yöneticileri üç gün boyunca aranmalarına rağmen yanıt vermemişler; yapım şirketinin açıklamasına Hurriyet.com.tr’de yer verilmiş ama bu açıklama basılı gazetede de olmalıydı. Söyleşideki dolaylı aktarım yetmez.

Sabah’ın “Hani etik, hani yayın ilkeleri” başlığı, Hürriyet’in yaptığı gibi “Yayın İlkeleri” hazırlayacağının işareti mi acaba?