RUS SÖZCÜ HAKLI MI?

...

Alparslan Çelik, düşürülen Rus uçağının pilotuna ateş açtığını söylediği görüntülerle tanınmıştı. Hürriyet’ten Savaş Özbey, Suriye’de Türkmenler safında savaşan Çelik’i buldu, konuşturdu.

Anlaşılan 27 Aralık’ta Hürriyet Pazar’da yayınlanan bu söyleşi, Rusya’yı kızdırmış. Rusya Dışişleri Sözcüsü Maria Zaharova yaptığı açıklamada doğrudan bu söyleşiyi hedef aldı:

“Böyle bir röportajın Türkiye’nin önde gelen merkezi gazetelerinden biri tarafından yayınlanması bizi hayrete düşürdüğü gibi tarafımızdan esefle karşılanmıştır. Gazete resmen, katil ve teröriste kürsü sunmuştur. Röportajın stili ise bu kişinin yaptıklarından gurur duyması. Rusya’ya karşı kin ve Rusya halkına karşı nefret uyandıran milliyetçi tarzda yayınlanması göze çarpıyor.”

Hemen belirteyim, gazeteci herkesle konuşur, o kişi katil de olsa, bir savaşçı da. Kaldı ki, Alparslan Çelik merak edilen bir isim. Rus uçağın düşürülmesi ve pilotun öldürülmesi sırasında yaşananların, Elazığ’dan oraya gitmesinin nedenlerinin, içsavaştaki pozisyonları ve düşüncelerinin öğrenilmesinde yarar vardı. Bu yüzden Çelik ile söyleşi yapılması ve yayınlanması gazetecilik etiği açısından doğruydu.

Nitekim Rus sözcü Zaharova da “Özel röportajda Alpaslan Çelik açık ve şüphe götürmeyecek biçimde Rus uçağı pilotunun öldürülmesine iştirak ettiğini kabul ediyor” diyerek, bu söyleşiden kendilerinin de yararlandığını, bilgi aldığını göstermiş oluyor.

Fakat başlıkta problem var. Çelik, başlığa taşınan “O pilotun attığı bombalarla kardeşlerimiz şehit oldu… Kısasta hayat vardır!” bu sözleriyle pilotun öldürülmesini haklı göstermeye çalışıyor. Bu sözler tırnak içine de alınmamış. Oysa savaş hukukunu düzenleyen Cenevre Sözleşmesi, “savaş dışı kalan kişilerin yaşamlarına saygı gösterilmesini” öngörüyor.

Savaş Özbey, söyleşi sırasında “..havada paraşütle savunmasız duran birine ‘düşman askeri bile olsa’ ateş etmek insan vicdanında bir yara açmıyor mu?” sorusunu yönelterek, “savaş dışı kalmış” pilotun öldürülmesine karşı tavır alıyor. Ancak editörlerin bütün dikkatine rağmen başlıkta ve söyleşinin sunumunda Çelik’in söylediklerine eleştirel yaklaşılamamış, araya yeterince mesafe konulamamış. Gazeteci, savaşların savaşmayan tarafıdır; bu ilke böyle bir söyleşide de tereddüde yer bırakmayacak biçimde vurgulanmak durumundaydı.