O POLİSİN ADI NEDEN GİZLİ

...

Bir kez daha cep telefonu görüntüleri gerçeğin gizlenmesini önledi. Cep telefonuyla görüntü kaydedilmiş olmasaydı, muhtemelen İzmir’de trafik kazası nedeniyle tartıştığı gençlerden Emrah Barlak’ı vurarak öldüren, kardeşini yaralayan polis memuru tutuklanmayacak, "Polis kendini savundu" korumacılığı geçerli olacaktı. Nitekim o polis memuru, olaydan bir gün sonra görüntüler internette yayınlanmaya başladıktan sonra tutuklandı.

Dikkat ettim, gazete ve televizyonlarda polis memurunun adı hiç verilmedi. Önce "adı açıklanmayan polis memuru" denildi, tutuklamadan sonra da "İ. K." olarak verildi adı. Hürriyet’in haberinde de "İ. K." kısaltması kullanıldı. Demek ki, ismi artık öğrenilmişti.

Emniyet’in o polisin adını açıklamaması korumacı bir tavır. Bu ayrıca tartışılabilir. Benim asıl üzerinde durmak istediğim nokta, biz gazetecilerin o polisin adını açıkça yazmamamız. Gerçekten o polisin adı neden yazılmadı?

Bildiğim kadarıyla tutuklanan bir kişinin adını yazmamızın önünde hukuki ve yasal bir engel yok. Sadece Basın Kanunu’nun 21. Maddesinde özetle "cinsel dokunulmazlıklara karşı işlenen suçlar"ın mağdurlarının ve "suçun faili ya da mağduru olan 18 yaşından küçük çocukların" kimliklerinin açıklanması yasaklanıyor.

Elbette gazetecilik etiği açısından da sınırlandırmalar var. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, "çocuklarla ilgili suçlar", "cinsel saldırı mağdurları"nın kimlik bilgilerinin gizli tutulmasını öngörüyor.

Ayrıca biz gazetecilerin kişilerin mahkûm olana kadar suçsuz kabul edilmesine ilişkin "masuniyet ilkesi" ile "lekelenmeme hakkı"na da dikkat etmemiz gerek. Açıkçası hiç kimseyi haberlerimizle mağdur etmemeli, mağdurların da mağduriyetlerinin artmasına neden olmamalıyız.

Yasalar ve ilkeler çerçevesinde bakınca onlarca tanığın önünde cinayet işleyen, eylemi görüntülenen ve tutuklanan bir polis memurunun adının yazılmamasını anlayamıyorum doğrusu. Kaldı ki, polis olmayan cinayet zanlılarının adları gazete ve internet sitelerinde açıkça yazılıyor. Zaten tutuklu yargılanan sanıkların adları da veriliyor bütün davalarda.

En önemlisi, şimdi bu polisin adının yazılıp duyurulmaması yargılama süreci ve sonrasında medyanın takibinde bir perdeleme işlevi görebilir. Unutmayalım gözaltındakilere işkence yapmaktan yargılanan bir polis şefinin bile emniyet müdür yardımcılığına atandığı bir ülkenin gazetecileriyiz bizler. O polis şefinin davası perdelenmeseydi, medya zamanında titizlikle takip etseydi, bugün o göreve atanabilir miydi? Sanmıyorum.