NEFRET TACİRLERİNE ARACILIK

...

Maalesef Hrant Dink Vakfı’nın hazırladığı ve Eylül-Aralık 2014 dönemini içeren "Medyada nefret söylemi ve ayrımcı dil" raporunda, Hürriyet’ten de bir haber girdi. 8 Aralık 2014 tarihli "Adaletle asacağız adaletle keseceğiz" başlıklı haber, raporun "Düşmanlık ve savaş söylemi" kategorisinde değerlendirildi:

"Hürriyet gazetesi, Hak ve Hakikat Partisi başkanı Dursun Güneş’in konuşmasına yer verdiği haberinde, Anadolu Ajansı’nın imzasını yayımlamakla birlikte temel bir gazetecilik kuralı olan tırnak işaretini kullanmadığı için nefret söyleminin üreticisi oluyor. Güneş’in sözleri tırnak içinde verilmediği için kullanılan başlık, Hürriyet’in kendi sözleri, kendi yaklaşımıymış gibi algılanıyor. Bunun ötesinde Güneş’in sözlerini dolaşıma sokmakla, Yahudi ve Hıristiyanlara yönelik bir şiddet çağrısını yaygınlaştırmış oluyor."

Haberde aktarılan sözlerin, Yahudi ve Hıristiyanlara karşı "nefret söylemi" içerdiği çok açık. Yahudileri, Hıristiyanları asıp kesmekten söz eden, tehditler savuran bir söylemin tartışılacak bir yanı yok.

Fakat raporda da vurgulandığı gibi, bu söylem Hürriyet’e ya da bir yazarına ait değil. Bu sözlerde haber değeri görüp yayımlamanın neresi yanlış? Ya da "nefret söylemi" içeren sözler hiç haber yapılmamalı mıydı?

Bu sorulara olumsuz yanıt vermek imkânsız. Medyanın temel görevi, insanları bilgilendirmek. Toplumun da bu kişilerin görüşlerini öğrenmeye hakkı olduğu düşünülebilir. Nitekim Avrupa Konseyi’nin "Nefret Söylemi El Kitabı"nda bu tür haber yapılabileceği görüşü destekleniyor:

"Açıklamanın sahibi/yazarı gazetecinin kendisi ise bu kabul edilebilir değildir; başkalarının yaptığı açıklamaları sadece bildiriyorsa ve kendileri benimsemiyorsa durum farklıdır."

Dikkat edilirse, burada nefret söyleminin haber yapılabileceği kabul edilmekle birlikte önemli bir ayrım getiriliyor. Medyanın "nefret söylemi"ni haber yaparken, o görüşleri benimsemediğini vurgulaması gerektiğine işaret ediliyor.

Medya etiği konusunda cesur çıkışlarıyla tanınan Prof. Dr. Raphael Cohen Almagor da "Medya kuruluşları, nefret tacirleriyle ilgili haber yaptıklarında kendilerini tarafsız gözlemciler olarak görmek zorunda değil" diyerek bu yaklaşıma destek veriyor. Nesnel habercilik ilkesinin "nefret tacirleri"ne karşı uygulanmaması gerektiğini savunuyor; "Nefret uyandırıcı ifadelerin nesnel bir şekilde haber yapılması kötü bir fikirdir. Aldatıcı ve yanlış bir düşüncedir."

Doğru bir yaklaşım bu. Çünkü "nefret söylemi" başkalarına zarar vermeyi amaçlayan, ayrımcılık yapan görüşlerdir. Demokratik değerlere aykırı bu tür söylemleri "nesnellik" ve "ahlaki tarafsızlık" adına olduğu gibi vermek, o görüşlere propaganda zemini sağlamak sonucunu doğurur. O nedenle haber yaparken mümkün olduğunca araya mesafe koymak, eleştirel yaklaşmak, yanlışlığını vurgulamak gerekir.

Hürriyet’in, "Adaletle asacağız adaletle keseceğiz" haberinde ise nefret söylemine karşı eleştirel bir yaklaşım yok. Yazı İşleri ile de konuştum; elbette kötüniyet yok, sadece bu söylemin teşhiri amaçlanmış. Fakat Anadolu Ajansı’nın haberi editoryal süreçte redakte edilip gazetenin bu söylemi benimsemediği, söylenenlerin yanlış olduğu vurgulanmamış.

Üstelik de o cümleler, başlıkta tırnak içine alınmamış. Mizanpaj açısından lüks gibi görülmüş olabilir ama tırnak işareti olsaydı, "adaletle asıp adaletle kesme" fikrinin "nefret tacirleri"ne ait olduğuna dikkat çekilmiş; araya duvar örülmüş olurdu. O da olmayınca haber, istemeyerek de olsa, başlığı ve yazım tarzı nedeniyle nefret söyleminin topluma aktarılmasına aracılık eder hale gelmiş.