NECDET TEKİN: PIRASA PROFESÖRÜ OLUR MU?

...

KIRLANGIÇ YUVASI / 91

NECDET TEKİN: PIRASA PROFESÖRÜ OLUR MU?

Hani gelenektir, yeni bir bakan önce brifingler alır, bakanlığı öğrenir, ondan sonra kamuya açılır. Necdet Tekin, böylesine bir staj süresine gerek duymadı. "Haydi artık Milli Eğitim Bakanısın" denildiği anda zembereğinden boşalmış bir yay misali ekrandan ekrana zıplamaya başladı.

Milletvekili olarak geçirdiği her günün akşamında televizyon ekranlarına bakıp "Ecevit bugün de beni bakan yapmadı, televizyonlara çıkamadım" diye kahrolmuş olsa gerek.

Bakanlığa geldiği gün habercilerin karşısına çıktığında eğitime ilişkin soruları "bilirkişi" edasıyla yanıtlamakla kalmadı. "Siyasi" soruları, "ayakta" karşıladı. Evet, ayakta!

DSP ve Yeni Oluşum hareketi sorulunca ayağa kalktı. O ana kadar sessizce dinleyen bakanlık yöneticilerine döndü. "Siz Milli Eğitim’in bürokratlarısınız. Ben siyaset cevaplayacağım, gidin" dedi. Aynen böyle. Adamlar, ne yapsın! Başlarını önlerine eğip, çıktılar salondan.

Ertesi günden itibaren İstanbul-Ankara ve tabi seçim bölgesi Kırklareli arasında mekik dokudu. Kamera önüne çıkmak için hiçbir fırsatı kaçırmadı. Neredeyse selefi Metin Bostancıoğlu’nun bir yılda yaptığı kadar "toplu basın gösterisini" bir aya sığdırdı.

Üniversite sınavları, Devlet parasız yatılı sınav sonuçları, Kürtçe kurslar açılması, okullardaki öğretmen açığı, okullarda kayıt parası, okulların açılışının ertelenmesi, açıkladığı konulardan sadece bir bölümüydü. Gösteri yapmakla kalsa iyi, bakanlığın hemen her alanına el atıp hızla altüst etmeye, kadrolaşmaya yöneldi. Yedi TIR dolusu eğitim malzemesini yükletip seçim bölgesindeki liselere gönderdi.

Sanırsınız, yıllardır eğitimle ilgilenmiş, bakanlık bürokrasisinde çalışmış, Milli Eğitim gibi heyula bir bakanlığın girdisine çıktısına, eğitimin bilumum sorunlarına vakıf olmuş bir kişi.

Oysa gerçekte o bir matematik profesörü. Marmara Üniversitesi’nde "Sayısal yöntemler" dalında öğretim üyesi iken, Bülent Ecevit’in tesadüfi seçme yöntemiyle siyaset dünyasına kazandırdığı mümtaz bir şahsiyet.

Kırklareli milletvekili olarak TBMM’ye girdikten sonra öyle göze batan bir icraatı yok. TBMM’nin internet sitesinde kendisine ayrılan sayfada sadece özgeçmişi maddesini doldurabilmiş. İcraatları, basın bültenleri, görüş ve önerileri, gezi programları, halka sesleniş ve linkler başlıkları tamamen boş kalmış. O maddelerde sadece "Henüz bilgi girişi yapılmamıştır" yazıyor, o kadar.

Bir kez, "Kırıkkale’ye doğalgaz gelecek mi?" diye yazılı soru önergesi vermiş. 20 öneriye imza koymuş, bunlardan sadece birisi eğitimle ilgili. Onda da konu, öğretim üyelerine ödenecek ek ders ücretleri.

Plan Bütçe Komisyonu üyeliği sırasında bir faaliyeti var ki, evlere şenlik. Üniversitelerle ilgili tasarı görüşülürken, kendisiyle aynı partiden Masum Türker ile tartışmış:

Türker: ABD’de hocalar kartvizitlerine hangi şirket adına çalışma yürüttüklerini yazıyorlar. Mesela Coca-Cola’nın sponsorluğunda çalışıyorsa ’Coca-Cola Company Professor’ yazıyor. Bizde de bu uygulamaya geçilmeli.

Tekin: Bu şekilde hocalarımızı itham edemezsin. Sözünü geri al.

Türker: Almam kardeşim. Bu dünyanın da kabul ettiği bir şey. Coca-Cola profesörü desek ne olur ki sanki?

Tekin: O zaman tarımla, ziraatle uğraşan hocalarımıza, ıspanak profesörü, lahana profesörü, pırasa profesörü mü diyeceğiz? Olmaz öyle şey.

Türker: Niye olmasın? Allah’ın emri değil ya!

Tekin: Mesela Tarım ve Köy İşleri Bakanımız, ’Türk Tipi İnek Projesi’ gerçekleştirdi. O zaman ona ’Türk Tipi İnek Profesörü’ mü diyeceğiz? Sen üniversitenin önünden bile geçmemişsin anlaşılan.

Bir MHP’li: Hooop. Hoop. Bu kadar da fazla ama..

Türker: Lütfen sayın Tekin, hocasınız diye beni böyle itham edemezsiniz.

Tekin: Etsem ne olur! Sözünü geri al.

Türker: Efendim, almayacağım, ısrar etmeyin.

Kader bu ya, 10 Şubat’taki bu tartışmanın aktörleri olan Tekin ve Türker, aynı tarihlerde kabineye girdi. Şimdi yan yana kulvarlarda birbirlerine değmeden koşuyorlar.

Necdet Tekin, koşarken panik halinde. 2.5 yıllık parlamenterlik yaşamından iz bırakan tek faaliyeti "Pırasa profesörü tartışması" olunca seçimde kendisini yeniden Meclis’e taşıması çok zor.

Matematik profesörü olarak o da bunu bildiği içindir ki, siyaset sahnesinde son günlerini oynayan bir misafir olarak acele ediyor. Ama acelesinin nedeni bu ülkenin değil, kendisinin geleceği...

Faruk Bildirici / Tempo / 29 Ağustos-4 Eylül 2002