MAHMUT ÖZGENER

...

Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, ailesine, İzmir’e ve tabii futbola tutkun. Ama artık tüm ilgisini, zamanını futbol alıyor. Çocukları eşine, Türkiye’nin en büyük tütün firmalarından biri olan şirketi de ortağına emanet.

EN BÜYÜK TUTKUM İZMİR: İSTANBUL’A ALIŞAMADIM

İzmir, doğup büyüdüğüm ve hayatımın her dönemimin geçtiği yer. Benim için büyük bir tutku. Uzaklaşınca o tutku daha da büyüyor. Artı eşim ve çocuklarım İzmir’de. Son dönemde hafta arası İstanbul’da kalıyorum. Hafta sonunda İzmir’e dönüşü dört gözle bekliyorum. İstanbul’a alışamadım, alışamam da. İzmir’de yaşamak çok daha kolay. Havası çok daha güzel.

DENİZE DE TUTKUNUM: BALIK AVI YARIŞLARINA KATILIRIM

Denize de tutkunum. Her hafta sonu Çeşme’ye gider, tekneyle denize çıkarım. Balık avını da çok severim. Balık avı yarışlarına katılıyorum. Bende derece yok. Bizler büyük balığı yakalayamadık. Büyük oğlumu da alıştırdım, bu sene onun derecesi var. Küçük de 6 yaşında o da bizimle gelmeye başladı. Balığa çıktığımızda heyecan, stres atma, temiz hava, macera her şey var.

AMERİKA’DA OKUMAMAKLA HATA YAPTIM

İzmir Saint Joseph’liyim. Fransızcam oradan geliyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Pazarlama Bölümü’nde okurken kaydımı dondurup bir sene Amerika’ya gittim lisan öğrendim. Şimdi geçmişe döndüğümde en büyük hatamın Amerika’da okumamak olduğuna inanıyorum. Fakat voleybolu çok seviyordum. Saint Joseph’te voleybol milli spordu, ben de takım kaptanıydım. Karşıyaka’da da takım kaptanıydım, Türkiye şampiyonlukları kazandım. Amerika’ya gitmememin nedenlerden biri voleybola devam etmek istememdi. Tabii aileden ve İzmir’den ayrılmak da zor gelmiştir.

HAYALİM İŞ ADAMI OLMAKTI: FUTBOLCULAR AYAKTA ALKIŞLADI

Hep iyi bir iş adamı olayım istedim. Babamın amcamla beraber sıfırdan kurduğu şirketi daha iyi yerlere getirmeyi düşündüm. Sporda yöneticilik tesadüf eseri başladı. 90-91 yılında Altay, küme düşmüştü. Bana Futbol Şube Sorumluluğu verdiler. Yaşım 27-28’di ve benden yaşlılar vardı takımda. Güzel bir diyalog kurduk, hepsiyle abi kardeş olduk. Başkan Rıdvan Burteçin’le ters düşünce istifa ettim. Futbolcular beni kampa çağırdı. İnanır mısın hepsi ayağa kalktı beni alkışladı. Çok duygulandım geri döndüm. O sene şampiyon oldu Altay. Sonra 94’te başkan oldum Altay’a. Rahmetli annem hiç istemedi spor yöneticisi olmamı. Babamdan zamanında çok çekmişti. Altay’ın tarihinde üç simge başkan vardı Rıdvan Burteçin, Mazhar Zorlu ve babam Esin Özgener. Ben futbol yöneticiliğini çok seviyorum.

HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI: BİRLİKTELİKLERDE ŞANSLIYIM

İş hayatımdaki dönüm noktam, 1995’de şirketimiz Özgener’i Ege Tütün ile birleştirmemizdir. Öz-Ege Tütün ile çok iyi yerlere geldik şükürler olsun. Farkında olmadan bugünkü konumum temellerini atmışız. Futbol Federasyonu Başkanı olarak ailem gibi işimi de ihmal ediyorum, ortağım Ricardo Aliberti işi götürüyor. İkinci dönüm noktası da Ayşe’yle evlenmemdir. İyi uyduk birbirimize. Koç Üniversitesi Psikoloji mezunu. Ayşe benim her şeyim. 35 yaşındayken, geç evlendim ben. Eşim benden 13 yaş küçük. Saba Tümer, eşimin teyzesinin kızı. Saba’nın annesi vefat etti, nur içinde yatsın. O gün tanışıp çıkmaya başladık, benim yüzümden çalkantılı dönemler yaşadık. Sonunda evlendik. Rahmetli annem evlenmemi çok istemişti. Kansere yakalanmıştı, tedavi sürecindeyken evlendik. Düğünümüzde çok eğlenmişti, nur içinde yatsın.

AİLEM HER ŞEYDEN ÖNCE GELİR: EVDE SABAH LİG TV AÇILIR

Ailem her şeyden önce gelir. Ama Başkan olduğum günden beri ailemi çok ihmal ettim. Eşim iki oğluma hem annelik, hem babalık yapıyor. Eşime şükran borçluyum ancak Ayşe, daha büyük bir sorunun geldiğinin farkında değil. İki oğlumuz da günlerini futbolla geçiriyor. O yaştaki çocuklar çocuk kanalı açar, bizim evde sabah kalkıldı mı Lig TV açılıyor.

HASAN DOĞAN FARKLIYDI: BAŞKAN OLMAMI HEP İSTERDİ

Hasan abi (Doğan) ile 2005’deki federasyon seçimi öncesinde tanışmıştık. Çok farklı, sıcakkanlı, mütevazı, içten bir insandı. O da beni sevmiş ki hemen kaynaştık, sonra da hiç ayrılmadık. Kendisi başkan seçilmeden önceki seçimde de başkan olmamı çok istedi. Ben de "Abi ailemi, işimi bırakamam. İstanbul’a taş çatlasa haftada iki gün gelirim" demiştim. Yönetim Kurulunda çalışmayı öyle kabul ettim. İkili konuşmalarımızda "Benden sonra sen başkan olursun" derdi. Başkanlığı da eşimin istememesine ve handikaplarına rağmen kabul etmemin sebebi Hasan ağabeyin anısına saygımdır. Bize düşen görev rahmetlinin bıraktığı güzel mirası alıp daha iyi yerlere götürmekti. Öncelikli hedefim 2011 Haziran’a kadar futbolu bizim bildiğimiz doğrularla yönetmemiz. O tarihten sonrası için de bugünden konuşmam.

STADDA PROFİL DEĞİŞECEK: ŞİDDETE KARŞI DEVRİM YAPACAĞIZ

2008 Ağustosta Başkan oldum, bugüne kadar ekonomik açıdan çok çok büyük bir sıçrama kazandırmışız Türk futboluna. Sponsorluk gelirlerini 12 milyondan 36 milyon dolara; Ziraat Türkiye Kupası hakkını 13 milyondan 17 milyon dolara çıkarmışız. Naklen yayın ihalesi 160-170 milyon dolarlardan 420 milyon dolarlara yükseltmişiz. Bu bedeli alabilmek için değişik bir ihale metodu izledik. İlk defa üç farklı pakette ihale yapıldı. Rakamın buraya geleceğini tahmin ettiğim için bahse bile girdim. Türk futbolunun marka değerinin bu olduğuna inanıyordum. Ekonomik olarak Türk futbolunu Avrupa’nın ilk 5’ine sokmuşuz. Ama başarı çıtası aynı yerde değil. Bize düşen bu değeri hak ettiği yere getirmek. Stadlardaki şiddetin bitmesi şart. Çocuklar, hanımlar gönül rahatlığıyla maçlara gidemiyor, niye? Küfür var, şiddet var, insanlar ürküyor. Şiddet yasası acilen değişmeli. Yönetim Kurulu’ndan Yunus Egemenoğlu her hafta Ankara’ya gidiyor. Kendisi hukukçu, yasayla ilgili çalışıyorlar, sona doğru gelindi. Çok kısa sürede bu konuda devrim yapılacak. Şiddetin bitmesi için stadların da yenilenmesi gerek. Bakın Fenerbahçe Saraçoğlu stadında profil değişti. Kayseri’de keza öyle. Profil değiştikçe şiddet de ortadan kalkar.

ROL MODELİM BABAM: TÜTÜN TARLALARINI GEZDİK

Erkek çocuk olunca rol modeli baba oluyor. Babam sporla iç içe, tanınan, iş hayatında başarılı biriydi. Babamla çok köye, tütün tarlalarına gitmiş, Ege’yi gezmişizdir. Spor yöneticiliğinde de babamı takip ettim. Buralara gelmemde aile hayatımın büyük rolü var. Hep kendimi çok şanslı bir insan olarak gördüm.

KLASİK MÜZİK DİNLERİM: RESİM KOLEKSİYONUM VAR

Kahvaltıda gazete okurken ya da uçakta klasik müzik dinler huzur bulurum. Geçen sene Yo-yo-ma geldi, konserine gidemeyince üzüldüm. Çağdaş Türk ressamları koleksiyonum vardır. Neşet Günal vardır, Orhan Peker, Fikret Mualla, Nuri İyem, Turgut Zaim, Avni Arbaş, Burhan Doğançay var.

MİLLİ TAKIM TEKNİK DİREKTÖRÜ: BENİM OYUM YABANCIYA

Saint Joseph’liler olarak birbirimize bağlıyızdır. Bir mail grubumuz var. Aralarında "Milli Takım teknik direktörü yerli mi, yabancı mı olsun" diye anket yapmışlar. Son durum yabancı lehineydi. 9’a 5. Benim oyum da yabancıya.

SİYASETLE İÇ İÇEYDİM: DEDEM ASFALT OSMAN’DAN ÖĞRENDİM

Siyasi yanım hiç olmadı ama siyasetle hep iç içe oldum. Bir kere rahmetli dedem Osman Kibar, 10 sene belediye başkanlığı yaptı İzmir’de. Dedemi hâlâ insanlar biliyor ve saygıyla anıyor. Başkan seçildim, Hürriyet, "Asfalt Osman’ın torunu futbolun patronu oldu" dedi. 1986’da vefat edene kadar rahmetli dedemle her cumartesi 1’de aile yemeği yerdik. Dedem enteresan bir insandı, bana önemli hayat dersleri verdi. Seçimi kaybettiği gün siyaseti bıraktı.

ANNEME SÖZÜM VAR: BELEDİYE BAŞKAN ADAYLIĞI ÖNERİLMEDİ

Belediye başkan adaylığım çok yazıldı. Başbakanla federasyonda görev aldıktan sonra tanıştım. İyi bir diyalogumuz var ama Sayın Başbakanla o konuları hiç konuşmadık. Tansu Çiller başbakan iken bana DYP il başkanlığını önermişti. Babam anneme söylemiş. Annem ağlaya ağlaya beni aradı, sakın girme dedi. Futbolda ona verdiğim sözü tutamadım ama siyasi açıdan şimdiye kadar tuttum.

TÜTÜN İŞİ YAPIYORUM: AMA SİGARA YASAĞI DOĞRU

Valla içenler ve restorancılar memnun değil ama bence doğru bir uygulama. Medeni dünyanın dışında kalamazdık. Uyumun yüksek oranda olması beni şaşırttı. Tütün tüketiminde bir azalma yok. Bir süre daha geçmesi lazım. Ama vergilerden dolayı sigara fiyatlarında büyük artışlar oldu. O yasaklar tüketimi daha çok etkileyecek. Çünkü çok pahalandı. Ben iyi bir puro içicisiyimdir.

VOLEYBOLA VEDA: MUSTAFA DENİZLİ SAKAT KALMAMI ÖNLEDİ

Voleybola üniversite başında da devam ettim, Karşıyaka’da A Takıma aldılar 81’de. Ankara’daki ilk maçta bileğimin üstüne düştüm, davul gibi şişti. İzmir’e döndüm. Doktor ayağımı alçıya aldı. Üç dört gün öyle geçti. Babam Altay’da başkandı, Mustafa Denizli de Altay’da oynuyordu. Ziyarete geldi, anlatınca "Bu yanlış seni başka doktora götüreceğim" dedi. Gittik, hakikaten farklı bir sakatlığım olduğu ortaya çıktı ve ameliyat oldum. O ameliyatı olmasam büyük ihtimalle sakat kalacaktım. O zaman voleybolu bıraktım. Mustafa Denizli, babam öldüğünde kendi babası ölmüş kadar üzülmüştür. Dostluğumuz çok eskidir. Dostluğumuz hiç bozulmadı, maalesef bazen yanlış yorumlanıyor.

FUTBOLUN KATKISI BİLİNMİYOR: İZMİR TAKIMI SAHİPLENMİYOR

İzmir takımlarının süper ligde olmaması konusunda maalesef kelimeleri seçerek kullanmak zorundayım çünkü İzmir olunca komplo teorileri daha fazla üretiliyor. İzmir futbolun şehre katkısını anlayabilmiş değil. İzmir’de, şehir takımı sahiplenmiyor, her şey kulüpleri idare edenlere bırakılıyor. En büyük handikap o. İzmir’e önemli organizasyonlar verdik, halkın futbola ne kadar hevesli ve istekli olduğunu gördük.

ŞİKEYLE MÜCADELEDE ACIMAYACAĞIZ: YAKINDA GÖRECEKSİNİZ

Federasyonumuz bugüne kadar şikeden 4 takımı küme düşürdü. Bu takımlar 3. Ligde olduğu için gündeme gelmedi. Ama şikenin Ligi olmaz, mühim olan gösterdiğiniz kararlılıktır. Bahis şikesi çok sert, acımasız, hiç taviz vermeden mücadele etmemiz gereken bir unsurdur ve futbolun büyük sorunlarından biridir. Bakın şike soruşturması 9 ülke diye başladı 17 ülkeye çıktı. Bu sayı belki artacaktır. Bu esas savcılığın işi olacak, niye? Bunu futbolcular kendileri bağlamıyor ki esas işin başı çeteler. Onlar da cezasını çekmeli. İki sene evvel bir bahis şikesi olayını ortaya çıkardık futbolculara ceza verdik. Organize eden serbest kaldı, niye? Ceza Kanununda karşılığı yok da ondan. Bu konuda ne kadar kararlı olduğumuzu yakında herkes görür. Hepsiyle mücadele edeceğiz, bizimle birlikte devlet de edecek. Hazırladığımız şiddet yasası taslağına bu konuda bir madde koyduk.

TRAFİK KAZASI DERS OLDU: ÇOK HIZLI ARABA KULLANIRDIM

Göcek’e giderken ön sol lastik patladı, arabayı kontrol edemediğimi hissettim. Direksiyonu sıkı sıkı tuttum, Ayşe’ye, "Arabayı kontrol edemiyorum, çocukları tutun" dedim. Dadının hakkı ödenmez, çocukların üstüne atladı. O kazayı öyle atlatmak bir mucizeydi. İtiraf edeyim, çok hızlı araba kullanırdım. O ders oldu, o günden bugüne hep makul süratle araba kullanıyorum.

FUTBOLDA MİSYONUMUZ: AVRUPA ŞAMPİYONASINI İSTİYORUM

2016 Avrupa Şampiyonası adaylığını çok önemsiyoruz. Türkiye’ye getirebilmek hem futbolun geleceği, hem de ülke açısından çok önemli bir fırsat olacak.

FARUK BİLDİRİCİ / HÜRRİYET PAZAR / 31 OCAK 2010